 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1984/7770
K: 1984/8597
T: 20.11.1984
DAVA : Taraflar arasındaki HAKSIZ EYLEMDEN DOĞMA TAZMİNAT DAVASI nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 164.000 liranın 16.7.1982 tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hükmün davalı avukatı tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine gereği konuşuldu :
KARAR : 1 - Gerçekten Borçlar Kanununun 55. maddesinde tanzim edilen adam çalıştırmanın sorumluluğu, bir kimsenin (kendisine bağımlı durumda olan) başka bir kişinin hizmetinden kendi amaçları için yararlanmasından doğmaktadır. Başkasının hizmetinden yararlanma bir aile hukuku ilişkisine de dayanabilir; babasının hayvanlarına çobanlık yapan kişinin durumu da böyledir. Çünkü, adam çalıştırma ilişkisinin de çalıştırılan kişinin hizmeti karşılığı olarak bir ücret alması şart değildir. Öte yandan, Borçlar Kanununun 55. maddesine göre adam çalıştıranın tazminatla sorumlu tutulabilmesi için, kendisiyle bağımlılık ilişkisi olan çalıştırdığı kişinin (hizmetin görülmesi sırasında ve o iş dolayısıyla) bir eylemiyle zarara neden olması, zararla bu eylem arasında bir nedensellik (illiyet) bağının bulunması ve adam çalıştıranın (zararın meydana gelmemesi için gerekli dikkat ve özende bulunduğunu veya gerekli dikkat ve özen de bulunmuş olmas bile zararın doğumuna engel olamıyacağını) ispat edememesi gerekir. Görüldüğü üzere sorumluluğun önemli koşullarından birisi de çalıştırılan kişinin zararlı eylemi ile hizmetin yürütülmesi arasında sıkı bir ilginin varlığıdır. Şayet, çalıştırılanın zarar verici eylemi ile hizmeti arasında gaye ve görev bakımından "sıkı bir" ilgi yoksa adam çalıştıran tazminatla sorumlu tutulamayacaktır. Ancak bu ilke uygulanırken madde hükmünün gayesinin, çalıştırılan kişinin, yerinde olmayan, zarar verici eylemleri dolayısıyla adam çalıştıranı sorumlu kılmak olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır. Zira, 55. madde hükmünün uygulama alanını yalnızca çalıştırılan kişinin görevi uyarınca isabetli olarak yapması gereken ve kendisine verilen talimata uygun eylemlerinden doğan zararların tazminiyle sınırlamaz, adam çalıştıranın sorumluluğunu lüzumundan fazla daraltıcı sonuca götürür. bununla birlikte çalıştırılan kişi, hizmeti yürüttüğü sırada (adam çalıştıranla hiçbir suretle ilgili olmayarak) özel amaçlarla hareket ederek zarara neden olmuşsa, adam çalıştıran onun bu eylemlerinden doğan zararlardan sorumlu tutulmamalıdır; bunu isbat külfeti ise (Borçlar Kanununun madde 55/2.'de öngörülen" yahut dikkat ve itinadı bulunmuş olsa bile zararın vukuuna mani olmıyacağını isbat ederse mes'ul olmaz yolundaki" hüküm nedeniyle) adam çalıştırana ait olacaktır.
Davaya konu olayda, davalının reşit bulunan oğlu, davalının hayvanlarını otlatırken, davacının meyve bahçesine bitişik tarladaki anızların yanmasına ve çıkan yangının sirayeti üzerine de davacının bahçesindeki meyva ağaçlarında zarara sebep olmuştur. Davalı ile zarara neden olan çobanın oğlu arasında adam çalıştırma ilişkisi vardır ve zarar çobanlık hizmetinin yürütülmesi sırasında meydana gelmiştir. Gerçi, çalıştırılan kişinin hangi davranışıyla yangına sebebiyet verdiği dosyadaki delillerle anlaşamamaktadır. Şayet yangın, çoban tarafından, söndürülmeden atılan sigara izmaritinden, yemek yapmak veya ısıtmak veya ısınmak için yakılıp söndürülmeyen ateşten çıkmış ise, çalıştırılan kişi (çoban) bu hallerde hizmetini yürütürken zarara sebebiyet vermemek için amaca elverişli olmayan biçimde davrandığından, onu çalıştıran davalı Borçlar Kanunu madde 55 uyarınca sorumludur. (Prof. Dr. Haluk tandoğan, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku, Ankara 1981, sh 56 ve devamı ve özellikle Dip Not 43'deki açıklamalar). Çünkü, anızlı tarla sahiplerinin tarlararında hayvan otlatılmasına karşı koymamaları, gerekli özenin gösterilip zarar verilmeyeceğine inanmalarına dayanır; çalıştırılan kişinin, hizmetini yürüttüğü yerde bir zararın doğmaması için gerekli güvenlik önlemlerini alması gerekir ve adam çalıştıran da onun bu önemleri alamamasından sorumlu tutulmalıdır. Dayalı tarafından da yangının oğlu tarafından çıkarıldığı savunulmakla beraber, çobanı olan oğlunun yangına özel amaçla sebebiyet verdiği iddia ve isbat dikkat ve özeni göstermiş bulunsaydı bile zararın doğmunu yine de önleyemezdi.
Açıklanan hukuki ve maddi olgulara göre olayda davalının Borçlar kanunun 55. maddesi uyarınca sorumlu tutulmuş olması isabetli bulunduğundan davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları reddedilmelidir.
2 - Mahkemece, davacının zararının kapsamı araştırılmamış, tesbit raporuna göre 164.000 liranın tahsiline karar verilmiştir.
Borçlar Kanununun 41. maddesinde deyimini bulan zarar, mal varlığında meydana gelen bir azalmayı ifade eder. bu azalma mal varlığının zarar verici eylemin işlenmesi sonucu içine düştüğü durum ile bu eylem olmasa idi mal varlığının bulunacak olduğu durum arasındaki farktan ibarettir. Ağaçların kesilmesinden veya bunların hayatiyetine son verilmesiden doğan zararın ne şekilde hesap edileceği konusunda Borçlar kanununda bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda halin mutat ceryanı içerisinde oluşan hukuk kurallarının olaya uygulanması suretiyle adalete uygun bir sonuca ulaşmak gerekir. Ağaçların yaşamına son verilmesinden doğan zararın ağaçların kaim değerinin tesbiti suretiyle takdiri gerektiği kökleşen yargıtay içtihatları ile belli olmuştur. Bir ağaçın kaim rayiç değerini bulmak için uygulanan yöntem ise ağaçların bulunduğu yerin ağaçlı değeri ile ağaçsız değeri arasındaki farkın tesbitiyle bu farkın her ağaç bakımından göz önünde tutulup toplamının o ağaçların kaim değeri olarak kabul edilmesi suretiyle gerçeğe en yakın zararın belirtilmesidir.
Hükme dayanak yapılan tesbit raporundan 3,9 ve 10 nolu kiraz ağaçlarının yanma sonucu hayetiyetini tamamen kaybettiği anlaşılmaktadır. Bu ağaçlar için yukarıdaki esaslar gereğince gerçek zararın tesbiti gerekirken rapor ürün esasına göre düzenlenmiştir. Ayrıca tesbit raporunda 1/3 oranında zarar gören 2,4,6 ve 11 nolu kiraz ağaçlarının 3 yıl gecikme ile meyve verebileceği kabul edildiği halde, 7 yıllık ürün kaybı hesaplanmıştır. Mahkemece yapılacak iş, uzman ve yerin sürüm değerini bilen bilirkişiler eliyle ve yukarıdaki esaslar doğrultusunda gerçek zararı belirleyip yaşamını kaybeden ağaçlar için odun değeri de indirilmek; normal verime 3 yıl sonra ulaşacak ağaçlar için ürünün istihsal masrafları da düşülmek suretiyle net zararı hesap ettirmekten ibarettir. bu esaslara aykırı olarak hazırlanan tesbit raporuna göre hüküm verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarıda 2 nolu bentte gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA, oybirliğiyle, 1 nolu bentte gösterilen nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının REDDİNE oy çokluğuyla 20.11.1984 gününde karar verildi.