Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1984/7621
K: 1984/8641
T: 22.11.1984
DAVA : Taraflar arasında çıkan kavgada davalı Sedat, davacılardan Samim'i öldürmeğe teşebbüsten TCK.'nun 448, 62, 51/2. maddeleri uyarınca; davalı Fatma, davacılardan Şehbal ile davacıların miras bırakanı Nedim'i (ki daha sonra başka nedenle ölmüştür) yaralamaktan ayrı ayrı TCK.'nun 456/4, 457/1 ve 51/1. maddeleri uyarınca, davalı Ali ise yalnız kavgaya karışmaktan TCK.'nun 464/3, 51/1. maddeleri gereğince cezalandırılmış, bu olayda davacılar aldıkları yaralar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemiş, mahkeme istekleri kısmen yerinde görerek davalıların müteselsilen sorumluluğuna karar vermiştir.
Görülüyor ki, davalıların herbirinin eylemi, diğerlerinden bağımsız olarak belirlenmiş bulunmaktadır.
Sorun, eylemi yalnız kavgaya karışmaktan ibaret olan davalı Ali ile eylemi bağımsız olan diğer davalıların zararın tümünden müteselsil sorumluluk esaslarına göre sorumlu tutulup tutulamayacağıdır.
Bir kimsenin haksız eylem kuralları uyarınca sorumlu tutulabilmesi için, gereken koşullardan biri de, eylemle zarar arasında uygun neden-sonuç bağının bulunmasıdır. Uygun neden-sonuç bağının (illiyet bağ,uygun nedensellik bağı) bulunması demek; zararın, eylemin bir sonucu olarak ortaya çıkması, yani eylem olmadan zararın meydana gelmeyeceğinin muhakkak olarak görülmesi demektir. Diğer bir anlatımla verilen zararın tazmin borcu doğurabilmesi için zararın, kendisine tazmin yükümlülüğü bağlanan olayın bir sonucu olarak görünmesi, bu ikisi arasında uygun bir neden sonuç bağının bulunması gerekir. Uygun Neden sonuç bağı (uygun illiyet bağı) teorisi bilimsel görüşlerde baskın düşünce olarak benimsenmiş hem de uygulama da kabul edilmiş bulunmaktadır.
Uygun neden-sonuç bağı uyarınca eylem, niteliği itibariyle olayların doğal ve alışılmış akışına, hayat denemelerine, objektif ölçülere göre meydana gelmiş olan zarar türünden bir zararı doğurmaya elverişli ise, o eylemle zarar arasında uygun neden sonuç (illiylet) ilişkisi var demektir. Sonuç, eylem ve olaya uygun olmalı, onun bir sonucu olarak görülmelidir. Eğer sonuç, olaylların doğal akımına, hayat denemelerine göre bağlanamayacak bir nitelikte ise mantıki anlamda bir illilyet bulunmasına rağmen, eylemi işleyen bu türden anormal, atipik, illete uygun olmayan sonuçtan dolayı sorumlu tutulamaz (Bakınız YHGK.'nun 26.6.1964 günlü, E. 4/508-481 sayılı kararı, Von Tuhr - Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, Cevat Edege Çevirisi, Yargıtay Yayını No: 15, sh. 86 ve sonraki, Prof. Dr. K. Tunçomağ, Türk Borçlar Hukuku Cild, 1, Genel Hükümler, İstanbul 1976, sh. 75 ve sonrası, Dr. Fikret Eren, Sorumluluk Hukuku Açısından Uygun İlliyet Bağı Teorisi, Ankara 1977, sh. 51 ve sonrası, Selim Kaneti, İsviçre Federal Mahkemesinin Borçlar Hukuku Kararları, Cilt 1, Ankara 1968, sh. 113 ve sonrasındaki kararlar, M. Reşit Karahasan, Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, Ankara 1981, sh. 154 ve sonrası).
Hiç kuşkusuz uygun neden-sonuç bağının kabulü için, neden sayılacak olayın tek başına sonucu meydana getirmiş olması koşul değildir. Neden sayılacak olayla birlikte başka olayın veya olayların bir araya gelerek sonucu meydana getirmiş bulunması halinde de, neden-sonuç ilişkisi var demektir. (YHGK.nun 24.6.1964 günlü, E/4-58-481 sayılı kararı)
O halde davanın çözümüne etkisi yönünden gerek bir çok nedenden yalnız birinin sonucu meydana getirmesi hali, gerekse birçok nedenin etkisiyle sonucun meydana gelmesi durumları üzerinde kısaca da olsa durulmasında yarar vardır.
A- Birçok nedenden yalnız birinin sonucu doğurması:
Gerçekleşen zararı doğurmaya elverişli birden çok neden bulunmakla birlikte, zararlı sonucu, olayın nedenlerinden yalnız biri gerçekleştirmiştir. Diğer nedenler zararın gerçekleşmesinde eylemli bir katkıda bulunmamışlardır. Birden çok nedenden yalnız birinin zararı doğurması sorumluluk hukuku açısından değişik biçimlerde görülür ve sonuçta farklıdır.
a) Önüne geçilen (farazi) iliyet:
Önüne geçilen (farazi) illiyette, gerçekleşen zararı meydana getirmeye elverişli birden çok neden olmakla beraber bunlardan yalnız biri zararlı sonucu eylemli olarak meyldana getirmiştir. Bununla beraber eğer bu neden mevcut olayda gerçekleşen zararı eylemli olarak meydana getirmemiş olsaydı, diğer neden aynı zararı meydana getirmiş olacaktır. Önüne geçilen illiyetin özelliği, birden çok nedenin gerçekleşen zararı aynı zamanda meydana getirmemiş olması, söz konusu nedenlerin gerçek neden ve farazi neden olarak nitelendirilmesindedir. Gerçek neden, zararlı sonucu eylemli olarak meydana getiren neden, farazi neden ise, gerçek neden olmasa idi aynı zararı meydana getirmeye elverişli olan nedendir. Eylemlerin zaman içinde farklılığı nedeniyle önüne geçilen illiyet (yarışan illiyet)ten ayrılır. Farazi neden gerçek nedenden önce olabileceği gibi sonrada olabilir. Örneğin: (A) tarafından öldürücü dozda zehirlenen bir köpeğin (B) tarafından tabanca ile vurularak öldürülmesi olayında, tabanca ile vurulup öldürülmese bile köpek aldığı yüksek doz zehirden ölecekti. Zehir verme farazi neden olarak kalmış, tabanca ile öldürme olayı gerçek neden olmuştur. Farazi neden bu olayda öncedir. Diğer bir örnek ise: (A), (B) nin arabasına çarpmış ve ağır hasar vermiştir. Ancak, hasarlı arabanın içinde bulunduğu garaj çıkan yangın sonunda içindeki araba ile birlikte yanmıştır. Bu olayda yangın farazi nedendir. Bu gibi hallerde gerçek neden faili aynı sonucu farazi nedenin de doğuracağını söyleyip sorumluluktan kurtulamaz. (Eren, a.g.e sh. 164 ve sonrası, Karahasan, a.g.e., sh. 158).
b) Nedensellik bağının kesilmesi:
Normal biçimde oluruna gitseydi zarar meydana getirebilecek bir nedenin gerçekleşmesinden sonra, öteki bir neden gerçekleşmiş ve birinci neden henüz etkisini yürütmeden bu ikinci neden sonucu meydana getirmiş olursa, nedensellik (uygun neden,sonuç) bağı kesilmiş olur. Uygun neden-sonuç bağının kesilmesinde, sonucu doğurmaya elverişli bir neden var iken ortaya çıkan yeni neden ilk nedeni arka plana atmış etkisiz hale getirmiştir. Yukarıda verilen köpeğin öldürücü dozda zehirlenmesinden sonra (B) tarafından tabanca ile vurulup öldürülmesi örneğinde, birinci nedensellik zinciri, ikinci nedensellik zinciri tarafından kesilmiştir. Köpeği öldürmekten (A) değil, (B) sorumludur. Nedensellik bağının kesilmesi hallerinde herkes kendi eyleminin meydana getirdiği zarar derecesinde doğan zarardan sorumludur. Zarar gören ile üçüncü kişinin ağır kusuru ile zorunlu neden (mücbir sebep) nedensellik (uygun neden-sonuç) bağını keser (Eren, a.g.e., sh. 173 ve sonraki, Karahasan, a.g.e., sh. 157/158).
B - Birden çok nedenin ortak etkisiyle sonucun meydana gelmesi de değişik birimlerde görülür:
a) Ortak illiyet (müşterek illiyet):
Birden çok nedenin birleşmesiyle zarar doğmuş ise buna ortak illiyet denir. Bu halde nedenlerden yalnız biri zararlı sonucu doğurmaya yetmez. Diğer olayların da buna katılması gerekir. Örneğin; iki hırsızdan herbirinin tek başına taşıyamayacakları bir kasayı birlikte taşıyıp çalmaları halinde olduğu gibi. Burada ortak illiyet söz konusu olduğundan her iki hırsız da BK.'nun 50. maddesi hükmünce doğan zarardan müteselsilen sorumlu tutulacaklardır. Katılma bazen B.K.'nun 50. madde hükmü uyarınca fail, mazen de yardımcı (fer'an zimmethal) veya kışkırtıcı (müşevvik) olabilir. Bu haller tam teselsül olarak kabul edilir. (Eren, age., sh. 151).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.3.1966 gün, 3/3 esas ve 70 karar sayılı ve dairemizin 13.2.1979 tarih, 10015 E., 1746 K.; 29.9.1978 tarih, 11682 E., 10288 K.sayılı içtihatlarında da belirtildiği gibi BK.'nun 50. maddesinde yer alan müteselsil sorumluluk hükmünün uygulanması zarar yapanlar arasında önceden bir birleşmenin bulunmasına veya hiç olmazsa birbirlerinin fiillerinden haberdar olmalarına, birbirlerinin farkında olarak müştereken hareket etmelerine bağlıdır. Bu durumların bulunmaması halinde tam değil eksik (nakıs) teselsül söz konusu olur. (BK. m. 51). Örneğin: Bir gölün kıyısında ayrı ayrı çalışan iki fabrikanın bu göle akıttığı pis sulardaki zararlı maddelerin karışımı göldeki balıkların ölümüne neden olursa veya birçok fabrikanın bulunduğu sanayi bölgesindeki her fabrika bacasından zararlı gazların yöredeki tarlalara veya bahçelere verdiği zararlarda eksik teselsül kuralları uyarınca her fabrika zararın tümünden sorumludur. (Tandoğan, a.g.e., sh. 84; Tuhr, a.g.e., sh. 89) Ancak her fabrikanın eylemi bir zarar doğuruyor ise, o takdirde ortak illiyet söz konusu değildir, birlikte illiyet vardır.
b) Birlikte - yarışan (müteferrik - kümülatif) illiyet:
Birbirinden bağımsız olan birçok neden tek ve aynı zararı meydana getirdiği ve bunlardan herbiri tek başına bu zararı doğurmaya yeterli olduğu takdirde, birlikte illiyet (yarışan illiyet) söz konusu olur. Yukarıda verilen örneklerde her fabrikanın eylemi, bağımsız olarak ve diğerinin katılması olmaksızın zararın doğumuna neden oluyorsa, bunlardan herbiri kendilerinin eylemi bulunmasaydı dahi aynı zararlı sonucun doğacağını savunarak sorumluluktan kurtulamayacaktır. Bu durumlarda Bk.'nun 50. maddesinde düzenlenen tam teselsül sözkonusudur. (Eren, age., sh. 159).
c) Seçimlik (tevali eden - alternatif) illiyet:
Zararın, birçok nedenlerden yalnız biri tarafından doğmuş olması olanağı bulunmasına rağmen, bu nedenin hangisi olduğu saptanamaması halinde seçimlik illiyet söz konusudur. Bu durumlarda kimin ne şekilde sorumlu tutulacağı yönünden bir ayrım yapılması gerekir.
Birçok neden bir birlik görüntüsü arzetmiyorsa, meydana gelen zarardan hiç kimse sorumlu değildir. Örneğin: Şehirlerarası bir yol üzerinde çiğnenmiş bir insan cesedi bulunur ve bu kişinin ölmesi olasılığı bulunan saatlerde oradan birini takiben üç araç geçtiği saptanırsa, bunlardan hangisinin kazayı yaptığuı kanıtlanmadıkça her üç aracın da sorumlu tutulmasına olanak yoktur. Buradaki sorumsuzluk kanıt olanaksızlığından doğmaktadır. Tunçomağ bu illiyete "soyut seçimlik illiyet" demektedir (Tunçomağ, age., sh. 455).
Buna karşılık birçok neden bir birlik görüntüsü arzediyor ise, durum başkadır. Örneğin TCK.'nun 463. maddesi hükmünün düzenlediği durum bu nitelektedir. Bir kavgada öldürücü veya yaralayıcı darbenin kimin tarafından yapıldığı, yani bu eylemin failinin kim olduğu saptanamadığı hallerde, mevcut asli-maddi katılma (iştirak) nedeniyle suçu birlikte işlemiş ve sonucu oluşturan eyleme ortak olmuş bulunan kişiler, hem cezai ve hem de hukuki yönden sorumludurlar (Prof. Dr. Faruk Erem, Türk Ceza Hukuku, C. II, Hususi Hüsümler, 1. baskı, sh. 831 ve devamı; Tandoğan, age., sh. 86 ve devamı; Oser/Schönenberger, art, 50, n. 7; Eren, age., sk. 161/162). TCK.'nun 463. maddesi hükmü, ölürme veya etkili eyleme tam kalkışma halinde de uygulanacaktır. Buradaki hukuki sorumluluk BK.'nun 50. maddesine dayanan müteselsil sorumluluktur.
Ancak bu kuralları davanın konusu oluşturan olayda uygulama olanağı yoktur. BK.'nun 50. maddesinin uygulanabilmesi için bulunması zorunlu olan (birlikte neden olma), müşterek sebebiyet, "birlikte kusur" ve "bölünmeyen zarar" unsurları gerçekleşmemiştir. Davalı Sedat'ın davacı Sevim'e davalı Fatma'nın davacı ŞehBah'e karşı eylemleri olup, her iki davalının da eylemleri, bağımsız ve zarar görenler ayrı ayrı kişilerdir. Davalı Ali'nin eylemi ise, diğer davalılardan farklı olarak kavgaya karışmak olup, hiçkimseye karşı etkili bir eylemi yoktu
Bilindiği gibi TCK.'nun 464. maddesinde söz konusu olan eylem, bir kimsenin ölümüne veya etkili eyleme uğramasına yol açan kavgaya katılmaktır. Kavgaya katılmak ayrı bir suçdur. Öldürmeye kalkışmak veya yaralama suçuna ortaklık niteliğinde değildir. Kavga eylemine ortak olma anlamındadır. TCK.'nun 464. maddesi ile güdülen amaç, öldürme veya etkili eylem suçlarını cezalandırmak değil, kavgaya katılanları cezalandırmaktadır. Kavganın ani başlaması veya önceden hazırlanmış bulunması önemli değildir. Ayrıca, kavgaya başından ya da başlamış olmasından sonra katılma arasında da bir ayırım yapılmamıştır. Ancak ölüm veya yaralama meydana gelmeden önce kavgadan çekilmiş olanlar hakkında 464. madde uygulanmaz. Keza kavga edenler dışında kalan bir kişinin veya kavgayı ayırmak ve kavga edenleri yatıştırmak amacıyla araya giren kimsenin ölmesi ya da yaralanması hallerinde dahi 464. madde uygulanmaktadır. O halde bu açıklamalardan çıkan sonuç, kavgaya katılanların aslında ölüm veya yaralanma eylemlerinin ortak sorumluları olmadıklarıdır. Nitekim 464. maddenin ilk fıkrasındaki (ferden irtikap edilmiş cürümler münasebetiyle, bir kavgada bir şahıs ölmüş olur yahut yaralanmış bulunursa o şahsa karşı kavga sırasında el uzatmış olanlardan herbiri aşağıdaki tertip dairesinde cezalandırılır) sözleri yukarıdaki kabul biçiminin en belirgin kanıtıdır.
Yukarıda belirtildiği gibi öldürmeye teşebbüs olayını meydana getiren davalı Sedat ve yaralama eylemini yapan davalı Fatma ile kavgaya karışan davalı Ali'nin eylemleri arasında ne tam katılma, ne müşevvik ve ne de fer'an irtikap edilmiş cürümler münasebetiyle, bir kavgada bir şahıs ölmüş olur yahut yaralanmış bulunursa o şahsa karşı kavga sırasında el uzatmış olanlardan herbiri aşağıdaki tertip dairesinde cezalandırılır) sözleri yukarıdaki kabul biçiminin en belirgin kanıtıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda iki nolu bentte gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA), birinci bendte gösterilen nedenlerle diğer temyiz itirazlarının reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22.11.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini