 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1984/6447
K: 1984/7849
T: 23.10.1984
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayıp toplam 620.000 lira maddi ve manevi tazminatın faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiine ilişkin hükmün davalılardan E. Yaşar avukatı tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Dava, desteğin ölümünden sonra doğan çocuğun 5cenin) maddi ve manevi tazminat isteğidir. Davalı, zamanaşımı savunmasında bulunmuş, mahkeme zamanaşımının başlangıcını doğum günü kabul ederek savunmayı reddetmiş, isteği hüküm altına almıştır.
Davacının doğmadan önce cenin halinde iken desteği olan babasının ölümü nedeniyle BK.nun 45,47. maddeleri uyarınca maddi ve manevi tazminat isteyebileceğinde kuşku yoktur. Esasen davalı, bu yöne temyiz incelenmesi sırasında itiraz da etmemiştir. Davalı temyiz nedenlerinden biri zanamaşımının başlangıç tarihidir.
Maddi (medeni) hukuk yönünden zamanaşımının başlaması için, zamanaşımına tabi ve hakkında süre işleyenin, usul hukuku yönünden dava açabilir (taraf ehliyeti) olması gerekir. Dava açabilme, taraf olma ehliyetine bağlıdır. Taraf ehliyeti, medeni hukuktaki medeni haklardan yararlanma 5hak) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. HUMK.nun 38. maddesine göre "dava ehliyeti Kanunu Medeni ile tayin olunmuştur. Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip her gerçek kişinin yaşadığı sürece taraf ehliyeti vardır (Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru-Hukuk Muhakemeleri Usulü, Ankara - 1979, Cilt: I, Sh. 604/605). MK.nun 27/1. maddesinde de, kişiliğin sağ olarak tamamıyla doğduğu andan başladığı, ölümle son bulacağı vurgulanmıştır.
MK. nun 27/2. maddesinde ise "çocuk sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan itibaren medeni haklardan itifade eder" denilmektedir.
Görülüyor ki, gerek yasa gerek bilimsel düşünce, davada taraf olmayı sağ ve tam doğuma (kişilik) bağlmaktadır.
Hukukumuzda, ceninin medeni haklardan yararlanma (hak ehliyeti) ehliyetinin, gerektirici koşula bağlı bir ehliyet olduğu kabul edilmektedir. Kural olarak medeni haklardan yararlanma ehliyeti, ceninin kişilik kazandığı anda (tam olarak sağ doğum) gerçekleşir. Ancak geriye etkili olarak ana rahmine düştüğü günden itibaren hüküm doğurur (Dr. Mustafa Dural, Türk Medeni Hukukunda Gerçek Kişiler, istanbul-1977, Sh. 21 ve dipnot 25; Prof Dr. Ergun Özsunay, Gerçek kişilerin Hukuki Durumu, İstanbul-1979, Sh. 20; Doç. Dr. Aydın Zevkliler, Kişiler Hukuku - Gerçek Kişiler, Ankara-1981, Sh. 23).
Kişilik sağlam ve tam doğumla başladığına göre, yasanın özel biçimde düzenlediği ayrık hal (MK. nun 298, 377/3. maddesi uyarınca kayyım atanması ve babalık davasının açılması) dışında, cenine, bu evrede dava hakkı tanınması, kanuni (veli) veya kazai (vasi) temsilci aracılığı ile bu hakkın kullandırılması mümkün değildir (Bkz. Dural age., Sh. 22; Özsunay age., Sh. 20; Zevkliler age., Sh. 28). Cenin halinde velayet hakkı kullanılamayacağı, vasi atanamayacağına göre dava hakkınının kullanılmasından da söz edilemez.
Cenin miras hakkı da şarta bağlı mirasçı olması nedeniyle aynıdır.
Olayımızda destek olan baba 7.9.1980 tarihinde ölmüş davacı Belgizar 25.12.1980 günü doğmuştur. Babanın ölüm gününde davacının kişiliği henüz gerçekleşmemiş, cenin halindedir. Sağ ve tam doğum koşulu ile medeni haklardan yararlanacağı, desteğin yitirilmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteyebileceği benimsendiğine göre bu hakkı kullanma zamanının başlangıcının sağ ve tam doğumun gerçekleştiği 25.12.1980 gününü kabul etmek gerekir. Zamanaşımı süresinin başlangıcı kanuni temsilcisi (veli) annesi olmasa, veya evlilik dışı doğum sonucu kendisini temsile yetkili kimse bulunmasa idi, zamanaşımı başlangıcını, atanacak kazai temsilci (vasi)nin zarara ve faile ıttıla tarihinden başlatmak gerekecektir (11. HD. nin aynı doğrultuda 17.4.1975 günlü 75/445-2764 sayılı kararı). Hak düşürücü sürelerin başlangıcının da (Örneğin - Mirasın reddi süresi) sağ ve tam doğum yani kişiliğin kazanıldığı gün olarak kabul edilmektedir (Dr. A. Egger, İsviçre Medeni Kanunu Şerhi-Giriş Ve Kişinin Hukuku, Çev: Volf Çernis, Ankara - 1947, Sh. 341).
Bütün bu açıklamalardan sonra, mahkeme kararında "doğum tarihinden itibaren Medeni Haklardan istifade ehliyetinin bulunduğu" gerekçesi yanlış olmakla birlikte sonuca etkili değildir. Olayda kişiliğin başladığı güne göre zamanaşımı gerçekleşmemiştir.
O halde, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir yolsuzluk görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ugun olan hükmün onanması gerekir.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarda gösterilen nedenlerle (ONANMASINA) ve onama harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, 23.10.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.