 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1984/4791
K: 1984/7800
T: 22.10.1984
DAVA : .... Sanayii T.A.Ş. adına avukatları Altan ve arkadaşları ile 1 - Kadir adına Avukat Efrail, 2 - Faruk ve Yücel adlarına Avukat Zeki, 3 - Ahmet ve arkadaşları aralarındaki dava hakkında (Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi)nden verilen 20.10.1983 gün ve 1983/71 - 536 sayılı hükmün dairenin 20.3.1984 gün ve 984/1041 - 2695 sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davalılardan Yücel, Faruk Avukatı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Dava haksız eyleme dayanan tazminat isteğidir. 1475 sayılı İş Kanunununun 2320 sayılı Kanunla değişik 14. maddesi hükmüne göre kıdem tazminatının T.C. Emekli Sandığı'na tabi olarak geçen hizmet süresine ait kısmı için ödenecek miktar yaşlılık veya malüllük aylığının başlanıgıç tarihinde T.C. Emekli Sandığı Kanununun yürürlükteki hükümlerine göre emeklilik ikramiyesi için öngörülen miktardan fazla olamaz. Davacı teşebbüs, bu buyurucu kurala rağmen Samsun ... Fabrikaları Müdürlüğü'nden emekli olan iki işçiye kıdem tazminatlarının fazla ödendiğini, işçiler aleyhine sebepsiz iktisaba dayanan geri alma davası açıldığını, ancak fazla ödeme yapılmasından davalıların da sorumlu olduğunu, sürerek fazla ödenen miktarın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınması için bu davayı açmıştır. Mahkemece Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın yaptığı tahkikat sonucu hazırlanan 11.6.1982 tarih ve 132/35 sayılı raporda ve adı geçen bakanlıktan alınan onayda hukuki bakımdan yapılması gerekli işlerle ilgili emirde aynen (... fazla olarak ödenmiş bulunan kıdem tazminatı tutarlarının ödemenin yapıldığı işçilerden geri alınması için istirdat davası açılması gerektiği, fazla ödenen meblağlar işçilerden tahsil edilemediği takdirde yukarıda adları sayılan ve ödemeye sebep olan sorumlulardan tahsili cihetine gidilmesi, bu da mümkün olmazsa dava ikamesi icap ettiği) denilmekte olduğundan, işçiler hakkında da da davacı idarece dava açılıp hüküm alındığından ve bu hükümlerin infazına başlanılmış olup işçilerin teklif ettikleri ödeme planı kabul edilmiş bulunduğundan söz edilerek, hukuki dayanaktan yoksun bulunan davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği gibi Borçlar Kanunu, borçların teşekkülü konusunda üç sebep zikretmiştir. Bunlar akit, haksız fiil ve haksız mal iktisabıdır. Ayrıca sebebiyet prensibine göre mesuliyet yani illiyet mesuliyeti veya tehlike sorumluluğu da kabul edilmiştir. Bazı olaylarda akde dayanan ve akit dışı tazminat hakkı birbirinden ayrı olmak üzere meydana gelirler. Bu gibi durumlarda zarar gören, akde dayanan özel bir hukuki himayeye sahip olduğu için gene, akit dışı hukuki himayeden yoksun olmaz. Burada tazminat isteme hakları yanyana doğmaktadırlar. Böyle bir durumda birinden doğan alacağa, diğerine müsteniden eda edilenin mahsubu gerekmektedir. Aynı konuya haksız iktisap yönünden bakacak olursak eğer haksız iktisabı oluşturan şey mukavele, mülkiyet veya haksız eylem davası ile takip edilen kişinin mal varlığında olmayıp da üçüncü bir şahsın elinde bulunursa haksız iktisaba dayanan dava hakkı, mukaveleye veya mülkiyete dayanan dava hakkına göre ikinci derecede kalırsa da, haksız eyleme dayanan dava hakkı ile birlikte yanyana husule gelir (Bakınız; Dr. H. Becker, İsviçre Medeni Kanunu Şerhi VI, Cilt Borçlar Kanunu I. Kısım Genel Hükümler, 1967 sahife 370 ve 371), Diğer bir ifadeyle haksız bir fiil (mesela, başkasına ait bir şeyin haksız olarak devri veya istihlaki) (A) nın bir zararına sebebiyet verdiği ve aynı zamanda (B) ye sebepsiz bir iktisap temin ettiği takdirde (A) nın zarar ziyan talep hakkı sebepsiz iktisaba müstenit dava hakkı ile telahuk eder ve bu taleplerden birinin yapılması diğer talebi birincisi nisbetinde iskat eder. (Bakınız; Yargıtay Yayınları No: 15, Andreas von Tuhr, Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, Cevat Edege Çevirisi 1983, Sahife 452 ve 453; yine bakınız; Ankara üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No: 153, Dr. Seza Reisoğlu Sebepsiz İktisap Davasının Genel Şartları 1961 sahife 42 ve sonrası) Yargıtay'ın yerleşmiş uygulaması da bu yoldadır.
Dava dilekçesinde fazla ödemede davalıların sorumluluklarının bulunduğu ileri sürüldüğüne göre onlar yönünden haksız eylem hukuki nedenine dayanılmış demektir. Olayda ise işçilere fazla miktarda kıdem tazminatı ödenmiştir. Bu ödeme akde değil kanuna müstenit olup, ödemenin fazla tutarda olması yasanın buyurucu kuralına aykırı düşmektedir. Bu durumda davacı teşebbüsün işçilere karşı sebepsiz iktisaba dayanan bir dava hakkı vardır. Ancak bunun yanında davalılara karşı unsurları gerçekleştiği takdirde haksız eyleme dayanan dava hakkı da mevcuttur. Ancak işçilerin bir geri ödemeleri olmuşsa bu ödemeler tazminat alacağına mahsup edilecektir. O halde mahkemenin haksız eylem iddiasıyla açılmış bu davayı görmesi gerekirken, davacı teşebbüsün kendisini bağlamayan iç ilişkilerindeki yazışmaları gözeterek davanın reddine karar vermiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Düzeltilmesi istenilen kararda yazılı bozma nedeninde ki düşünce dahi aynı doğrultudadır. Orada davalıların işçilerle birlikte müselsesilen sorumluluğunun, iddia olgusuna göre bulunduğu belirtilmiştir. Oysa gerçekte müteselsil sorumluluk davalılar arasında olabilecektir. Davalılar ile işçiler yönünden davacı teşebbüs için varolabilecek hukuki neden hakların telahukundan ibarettir. Şüphe yoktur ki mahkeme davalılar için hassız eylemin tüm unsurlarının oluşup oluşmadığını araştıracak ve ancak bu unsurlar oluştuğu takdirde iddia doğrultusunda onların sorumluluklarına karar verecektir.
SONUÇ : O halde temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında HUMK. nun 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirisine uygun olmayan ve yukarıda yazılan açıklamalara göre karar düzeltilme isteğinin reddine ve aynı Yasanın 442. maddesi hükmünce 1500'er lira para cezasının karar düzeltme isteyenlerden alınmasına, 22.10.1984 gününde oyçokluğuyla karar verildi.