 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1984/372
K: 1984/724
T: 30.01.1984
DAVA : Taraflar arasındaki haksız eylemden doğma tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 125.000 liranın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine fazla isteğin reddine ilişkin hükmün süresi içinde davalı avukatı (M.T.) tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : Dava tazminat isteğiyle açılmış olup husumet köy ilkokul müdürüne yöneltilmiştir. Davalının kusuruyla okul bahçesinde çıkardığı yangın davacının tarlasındaki sapların yanmasına sebebiyet vermiştir. Davalı savunmasında Milli Eğitim Bakanlığının emri ile okul bahçesini temizleyip toplanan artıkları yaktığını söylemiştir. Gerçekten ilgili konu, yönetmelik, karar ve emir uyarınca düzenlenmiş bulunan Adana ilkokullarında uygulanacak yıllık meselik çalışmalar programında okul uygulama bahçesinin bakım ve korunması için gerekli tedbirlerin alınacağı yazılıdır. O halde, davalının bu proğram gereğince okul bahçesini temizlemiş olması kendisine verilen programı uygulamış bulunmasına ilişkindir. Ne var ki bu görevini yaparken gerekli önlemleri almadığından kusuru ile davacının zarara uğramasına sebebiyet vermiştir. Mahkemece de olay bu şekilde nitelendirilmiştir.
Dava açıldıktan sonra, ancak karar verilmeden önce yürürlüğe girmiş bulunan Anayasa'nın 129. maddesinin beşinci fıkrası hükmüne göre memurların ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurdan doğan zararlara ilişkin tazminat davaları ancak idare aleyhine açılabilir. Mevcut Anayasa hükmünün önce açılan davalara da uygulanması gerekip gerekmediği Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Esas 1980/4-1714, Karar 1983/803 sayılı ve 14.9.1983 günlü kararında etraflıca tartışılmış ve sonuçta mevcut Anayasa hükümlerinin kesinleşmiş yargı kararları dışında geçmişe etkili bir biçimde uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır, (Bakınız: Yargıtay Kararları Dergisi, Cilt 9, Kasım 1983, Sayı: 11). Gerçekten kanunların Anayasaya aykırı hükümlerinin Anayasaya rağmen uygulanması söz konusu olamaz. Esasen olay gününden çok önce yürürlüğe girmiş bulunan Devlet Memurları Kanununun 13. maddesi hükmüne göre de kişiler, kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan ötürü bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil ilgili kurum aleyhine dava açarlar.
Davaya konu olan olayda davalı memur, kamu hukukuna tabi görevi ile ilgili olarak diğer bir deyimle yetkisini kullanırken davacıya zarar vermiştir. Onun bu davranışı kusurlu bir eylem olsa bile o kişinin uğramış bulunduğu zararın ödetilmesi için ancak idare aleyhine dava açabilecektir. O halde davanın nusumet yönünden reddine karar verilmek gerekirken işin esası incelenip davanın kabulune karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA 30.1.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.