Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1984/1995
K: 1984/4747
T: 14.05.1984
DAVA : Taraflar arasındaki manevi tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı 200.000 liranın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine fazla istemin reddine ilişkin hükmün süresi içinde davalı idare avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı, davalı idrarenin avukatı olarak takip ettiği bir davada, bir ihtiyati tedbir kararının kaldırılması nedeniyle, hakkında "görevini kötüye kullanma suçu" yüklenerek ceza davası açıldığını, baroya haksız şikayette bulunulduğunu ileri sürerek 500.000 lira manevi tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir. Mahkeme, davaya konu eylemin, kişilik hakkına saldırı olduğunu kabul ederek 200.000 liranın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Dava, haksız eylemle kişilik hakkına saldırıya dayanılarak açılmıştır. Bu nedenle mahkemenin görev üzerinde durmadan işin esasını incelemesi doğrudur. Olayımızda üzeride durulması gereken sorun davalı vakıfların, ceza koğuşturması niteliğindeki işlemlerinin hukuka aykırı olup olmadığı; başka bir antalımla, haksız eylem teşkil edip etmediğinin yasal kurallar içinde (BK.m. 49) belirlenmesidir.
Davaya konu olay, davalı vakıflar ile üçüncü kişiler arasında tapulama mahkemesinde itirazlı 622 parsel taşınmazın yargılaması sırasıda gerçekleşmiştir. Tapulama davasında, her iki taraf da tapuya dayanmaktadır. Karşı taraf Vakıfların bir satış işlemini önlemek için, tapuda tedbir konulmasını istemiştir; bu istek, mahkemece kabul edilerek itirazlı parsel üzerinde (tapuda yapılacak intikallerin önlenmesi için) tedbir konmuştur. Tedbir isteyenler, daha sonra, bu işlemin geri alınmasını ve tedbirin kaldırılmasını istemişlerse de mahkemece kabul edilmemiştir. Bu nedenlerle ve Vakıflar vekilinin (Av. S.S.) 9.4.1973 günlü dilekçesiyle; tedbirin kaldırılmasına muvafakatları olmadığını, bu durumun idarenin yararına olduğunu açıklamasıyla; "karşı tarafın isteğiyle konulan tedbir, vakıfların parsel üzerindeki haklarını da korumaya başlamıştır.
İşte bu duruma gelmiş bir tedbir kararı, karşı tarafın isteği ve davacının itiraz etmemesi (zımmen kabul şeklindeki beyan) üzerine mahkemece kaldırılmıştır. Davacı, hukuk öğrenimi yapmış bir kamu görevlisi, bir avukat olarak davaları takip ederken kendisinden beklenen özeni göstermek zorundadır; bu özenin gösterilmemiş olması halinde, en azından kasta dayanmayan kusur (ihmal) durumu ortaya çıkar. Davacı, davanın geçmiş safahatını iyi takip etmemiş, tedirin gelişen durumunu gözetmeden ve temsil ettiği kişinin bu yoldaki iradesini açık olarak tesbit etmeden beyanda bulunmuştur. Kısaca davacı kendisinden beklenen özeni göstermemiş ve kusurlu duruma düşmüştür.
O halde, davalının, davacı hakkında yetkili makamlara suç duyurusunda bulunmasında hukuka aykırılık yoktur. Çünkü kişilik hakkına saldırı nedeniyle Borçlar Kanununun 49. maddesine dayanılarak tazminat istenebilmesi için maddeye işlerlik veren unsurların (hukuka aykırılık - Ağır kusur ve zarar gibi) gerçekleşmesi zorunludur. Davalı idare yasaların kendisine verdiği şikayet ve suç duyurusu hak ve görevini yerine getirmiştir. Bu nedenle hukuka aykırılıktan söz edilemeyecektir. Davacının ceza mahkemesinde beraat etmesi, hakkın kullanılmasının sınırlarının aşılmış olduğunu göstermez. Kişilik hakkı karşısında kullanılan hak ve hürriyetlerin, hukuka aykırı niteliğe bürünmesi mümkündür. Ancak bunun için olayda "ağır kusur ve zararın" bulunması (BK. m. 49) gerekir. Olayımızda suç duyurusu, davalı hakkında yaptırılan idari tahkikat sonucu düzenlenen müfettiş raporuna dayanılarak yapılmıştır. Kaldı ki, müfettiş raporu ve suç duyurusu dayanaksız değildir; yukarıda açıklandığı gibi olayda davacının kusurlu davranışı vardır. Dairemizin düzenli uygulamasında, şikayet hakkının kullanılmasında iddiayı aynı doğrultuda sonuca götüren delillerin varlığı aranmamakta ancak bir takım emarelerin bulunması yeterli görülmektedir. Bu durum, genel hak ve hürriyetlerin kişilik hakkı karşısında kullanılmasının kısıtlanmaması, kısaca toplum yararı düşüncesinden kaynaklanmıştır.
O halde mahkemenin, "hukuka aykırılığın belirlenmesinde" hakların çatışmasının tartışmasını yapmadan beraat kararını esas alarak hüküm kurması usul ve yasaya aykırıdır. Karar dava reddedilmek üzere bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle davalı yararına (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 14.5.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini