 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1984/434
K: 1984/112
T: 19.01.1984
DAVA : Taraflar arasındaki davada; davacılar, ortak miras bırakanları Hafız'ın hasta, yaşlı olmasından yararlanarak davalının hile ve desise ile 71 sayılı parseldeki murise ait 1/6 payı adına temlik ve tescil ettirdiğini ileri sürerek iptal isteğinde bulunmuşlardır. Davalı, iddianın doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu hüküm yasal süre içerisinde davacılar tarafından temyiz edilmkle; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, hata ve hile hukuksal nedenine dayanan tapu iptali ile tescil isteğine ilişkindir. Hata ve hile nedenine dayanan davalıların her türlü delillerle ispatının mümkün bulunduğu devamlılık kazanmış yargısal kararlar gereğidir. Olayda sağlıklı ve hukuksal bir çözüme ulaşılabilmesi için tartışmasız olan bir kısım maddi olguların vurgulanmasında yarar vardır.
Davacıların, ortak miras bırakanı 1309 doğumlu Hafız, yaşlı bir kimsedir. Dava konusu taşınmazdaki 1/6 payını 24.2.1969 tarihinde 3000 lira bedel üzerinden satış suretiyle davalıya temlik etmiştir. Temyize konu dava ise 10.3.1980 tarihinde açılmıştır. Akit tablosuna göre, satış tarihi ile dava tarihi arasında on yıldan fazla bir süre geçmiştir. Mahkemece, davacıların iddiası doğrultusunda gösterdiği deliller toplanılmadan, tanıkların tamamı dinlenmeden, salt akit ve dava tarihleri arasında BK.nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık süre aşımının gerçekleştiği görüş ve düşüncesi ile dava reddedilmiştir.
Bu durumda olayda öncelikle çözümlenmesi gereken sorun, BK.nun 31. maddesindeki bir yıllık hak düşürcü sürenin on yıllık zamanaşımı ile sınırlandırılmasının mümkün olup olmadığı, diğer anlatımla BK.nun 31. maddesi hükmünün uygulanması gereken hallerde BK.nun 125 ve 60. maddelerinden yararlanıp yararlanılamayacığıdır. Bu itibarla hileli işlem sonunda, mülkiyetin karşı tarafa geçmesi düşünülemez. Özellikle hileli işlem yapan kişinin kötü niyetli olması nedeniyle 125. maddede öngörülen zamanaşımından yararlanması mümkün olamayacağı gibi BK.nun 60. maddesinden de yararlanamayacağının kabulü gerekir. Nitekim bu konuda doktrinde de görüş birliği mevcuttur.
Hal böyle olunca, mahkemece öncelikle davacıların hata ve hileye ıttıla tarihi belirlenerek, davanın BK.nun 31. maddede öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının araştırılması, bu süre içerisinde açıldığını saptanması halinde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde gösterecekleri delillerin toplanması ve bundan sonra delillerin tümü birlikte değerlendirilmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. Bu yönde yeterli inceleme ve soruşturma yapılmaksızın yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir. Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin harcın iadesine, 19.1.1984 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.