 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1984/4128
K: 1984/4128
T: 19.04.1984
DAVA : Taraflar arasında görülen davada; davacı belediye, çekişmeli taşınmaz için davalı ile yapılan kira sözleşmesinin 2490 sayılı Yasanın 25. maddesine uygun düzenlenmediğini ve bu nedenle geçersiz olduğunu ileri sürerek fuzuli şagil durumundaki davalının elatmasının önlenmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme, toplanan delillere göre, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir. Karar süresinde davalı tarafından temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı belediyenin kayden maliki bulunduğu dava konusu taşınmazın 20.3.1974 tarih 381 nolu encümen kararına dayanılarak ihale yapılmak suretiyle 1.11.1974 tarihinde davalıya kiralandığı, taşınmazın sözleşnme tarihinde davalıya teslim edildiği, daha sonra 15.5.1979 tarihinde artırılmış kira bedeli üzerinden sözleşmenin yenilendiği, kira bedellerinin zamanında ve eksiksiz olarak ödenmekte olduğu dosya içeriğinden ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Esasen bu hususlar yanlar arasında tartışmasızdır.
Olayda uyuşmazlık anılan kira sözleşmesinin noterce düzenlenmemiş bulunmasının davalıyı fuzuli şagil durumuna düşürüp, düşürmeyeceğinden kaynaklanmaktadır.
Belediyenin kamu tüzel kişiliğine sahip ve mallarının idaresinde 2490 sayılı Yasaya bağlı olduğu bilinmekte isede, tasarruflarında özel hukuk hükümlerine göre sorunlu bulunduğu da kuşkusuzdur. Taraflar arasındaki sözleşmenin yasada öngörülen biçimde yapılmamış olmasından öncelikle belediyenin yetkili organ ve kişileri sorumludur. Her iki taraf kendilerine düşen edimleri zamanında yerine getirerek sözleşmeyi sekiz yıl boyunca sürdürmüşler, sözleşmenin varlığı ve geçerliliği konusunda birbirlerine güven vermişlerdir. Bu itibarla davacı belediyenin iddiası, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunmaktadır. Nitekim Hukuk Genel Kurulu'nun 6.6.1979 gün 1978/190 - 199 sayılı kararında da vurgulandığı gibi "sözleşmenin taraflarından birisi, sözleşmenin ifa olunacağı hususunda o güne kadar süregelen davranışları ile karşı tarafa tam bir güvence vermiş ve karşı tarafta sözleşmenin yerine getirileceği inancına iyiniyetle bağlanarak kendisine düşen edimleri yerine getirmiş ise, artık sözleşmenin şekil yönünden geçersizliğini ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanılması niteliğini taşır ve bu iddia yasal korumadan yoksun kalır. "O halde davacı sözleşmenin geçersizliğine dayanarak akdin icrasından kaçınamaz. Davacının bir kamu tüzel kişisi olması ve 2490 sayılı yasaya tabii bulunması bu kuralı değiştiremez. Aksine bir kamu kuruluşu olan belediyenin özel kişilere nazaran MK. nun 2. maddesinde yazılı iyi niyet kuralına daha sıkı bir şekilde bağlı kalması zorunludur.
Hal böyle olunca açıklanan ilke ve düşüncelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken olayın değerlendirilmesinde hataya düşülerek yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK. nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), peşin harcın iadesine, 19.4.1984 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.