 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1984/4385
K: 1984/4275
T: 28.12.1984
DAVA : (G.A.) ile (Z.Ç.) arasında çıkan davadan dolayı İzmir 1. İcra Tetkik Mercii Hakimliğince verilen 9.2.1984 gün ve 1983/578-1984/95 sayılı hükmü onayan dairemizin 14.8.1984 gün ve 1984/1333-2488 sayılı ilamı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilesinin kocası borçlu (A.Ş.)'nin borcundan dolayı müvekkilesine ait eşyaların haczedildiğini ileri sürerek Mercii Hakimliğinde açtığı istihkak davası reddedilmiş, hüküm dairemizin 14.8.1984 gün ve 1333/2488 sayılı ilamı ile onanmıştır. Davacı vekili süresi içinde karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Mahcuz eşyaların 26.5.1983 tarih ve 1551/1558 sayılı ihtiyati haciz kararı üzerine davacının kocası, borçlu (A.S.) ile birlikte oturdukları müşterek evde ve davacının huzurunda haczedilerek yediemine teslim edildikleri ancak süresinde istihkak davası açıldığı ve sonradan davacının gösterdiği teminat karşılığında (205.000) lira değerindeki 9 parça mahcuz eşyanın bu kere yediemin olarak davacıya teslim edildiği, dosyada mevcut belgelerden anlaşılmaktadır.
Davacı, haczedilen eşyaların bir kısmının çeyiz eşyası, bir kısmının ise kayınpederi tarafından mihri müeccel ve mihri muaccel olarak kendisine verildiğini iddia etmiş ve 30.3.1979 tarihli (mehir tespit ve temlik) senedine dayanak göstermiştir. Kural olarak borçlu ile üçüncü şahısların menkul malı birlikte ellerinde bulundurmaları halinde malın borçlunun elinde olduğunun kabulü gerekmekte ise de, bu yasal kuralın ayrıcalığı (istisnası) İ.İ.K.'nun 97/a maddesinde belirtilmiş ve birlikte oturulan yerlerdeki mallardan mahiyetleri itibariyle katın, erkek ve çocuklara aidiyetleri açıkça anlaşılanlar ile örf ve adet, sanat, meslek ve meşgale icabı olanlar bunların farz olunacağı kabul edilmiştir. Bu hükmün yasal bir karine olduğu ve bunun aksini ispat külfetinin iddia eden kişiye düşeceği aynı maddede açıklanmış bulunmaktadır. Bu noktadan hareket edilerek mahcuz malların geçerli bir mehir sözleşmesi ya da cihaz olarak davacıya verildiği anlaşıldığı takdirde karı-koca arasında yasal mal ayrılığının mevcut olduğu gözönünde tutulmak suretiyle davacının istihkak iddiasının da kabulü gerekeceği açıktır.
Hemen ekleyelim ki, davacının dayandığı 30.3.1979 tarihli belgede evlilik beraberliği kurulurken davacıya verilen eşyaların cinsi, adedi ve bedelleri bir liste halinde belirtildikten sonra altına mehri muaccel 385.650 lira ve mehri muaccel karşığında kendisine teslim edildiği yazılıdır. Senette her ne kadar mehirden söz edilmekte ise de, tarafların gerçek amacı, kadının boşanması halinde kendisine bir şey verileceği anlamında olmayıp, evlenme sırasında erkeğin babasının geline hediye ettiği eşyaları belirlemek ve kendi usullerince bunu senede aktarmaktan ibarettir. O halde 2.12.1959 tarih ve 14/30 sayılı İçt. Birleştirme Kararında "Kanuni Medeni" nin mer'iyetinden evvelki hükümlere nazaran nikah aktiyle koca aleyhine ve kararı lehine terettüp eden mihri mucerret sahih bir akit ile vacip olan ve ahkamı sabıkaya göre muekket hale gelen bir alacak, mihri mueccel ise, ödenmesi engeç talak veya taraflardan birinin vefatı hadisesine tehir edilmiş mehir alacağı şeklinde tanımlanan mehri muaccel ve mehri müeccel olgusunun zaman, şekil ve geçerliliğini olayda tartışmaya gerek olmadığı gibi, sözü edilen senetin içerikliği bakımından boşanmanın veya ayrılığın fer'i hükümleriyle bir ilgisi de bulunmadığından Medeni Kanunun 150/5 inci maddesinde yer alan hakimin tasdiki zorunluğunu da aramaya gerek yoktur. Daha açık bir anlatımla, dava konusu senet evlenme sırasında verilen cihaz eşyası ile ilgili olup, kadına yapılan bu türden bağışlar geçerlidir; ve teslim ile birlikte eşyanın mülkiyeti kadına intikal edeceğinden herhangi bir süreye bağlı olmaksızın bu eşya hakkında adi istihkak davası açmak hakkını elde eder (Yargıtay 2. Hukuk D. 13.3.1972 tarih ve 1506/1515 sayılı kararı, H. Hatemi. Hukuka ve Ahlaka Aykırılık Kavramı ve Sonuçları. İstanbul 1976,Sh.286).
Bu durumda İcra Tetkik Mercii'nce yapılacak iş, muhtar ve iki tanık tarafından tasdik edilmiş olan ve tanık beyanları ile de doğrulanan 30.3.1979 tarihli çeyiz senedinde yazılı eşyaları mahcuz eşyalarla karşılaştırmak ve senette yazılı eşyalar hakkındaki istihkak davasını kabul etmek olmalıdır. Mercii Hakimliğinin aksine görüşü doğru olmadığı gibi dairemizin onamaya ilişkin kararı da bir yanılgı sonucu bulunduğundan, davacı vekili'nin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle dairemizin 14.8.1984 gün ve 1333/2488 sayılı kararının kaldırılmasına ve Tetkik Mercii Kararının davacı yararına BOZULMASINA, 28.12.1984 gününde oybirliği ile karar verildi.