 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1984/4408
K: 1984/6692
T: 06.11.1984
DAVA : Davacı Servet vekili tarafından, davalı Sait aleyhine 9.8.1983 gününde verilen dilekçe ile ferağa icbar suretiyle tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 20.1.1984 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Sait vekili tarafından istenilmekle; dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, Akhisar 3. Noterliği'nce düzenlenen 1.6.1983 gün ve 6135 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesine dayanarak davalıya ait 1230 parsel sayılı taşınmazın müvekkili adına tescilini istemiştir. Davalı vekili ise, satış vaadi sözleşmesinin karz akdinin teminatı için düzenlendiğini ve davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Gerçekten savunmada ileri sürüldüğü vechile, daha önce Akhisar 3. Noterliği'nce düzenlenen 7.1.1983 gün ve 227 numaralı sözleşme ile, Sait 1230 parsel sayılı taşınmazını 250.000 lira karşılığında davacı Servet'e satış vaadinde bulunmuştur. Sözleşmede, ferağ takririnin 1.6.1983 tarihine kadar verileceği ve bu tarihe kadar satıcının satış bedelini iade ile satış vaadi akdinden caya-bileceği kabul edilmiştir. Ayrıca taraflar arasında haricen düzenlenen 7.1.1983 tarihli taahhütnamede sözü edilen satış vaadi sözleşmesinin aslında Sait'e borç olarak verilen 250.00 liranın teminatı olduğu belirtilmiştir. Borcun ödenip ödenmediği açıklanmamasına rağmen borcun vade tarihinde aynı noterlikte ve taraflar arasında, aynı taşınmaza ilişkin olmak ve satış bedeli 300.000 lira gösterilmek suretiyle davaya dayanak yapılan ikinci satış vaadi sözleşmesi düzenlenmiştir. 2. satış vaadi sözleşmesinde de, 1.7.1983 tarihi itibarıyla satış bedelinin iadesi halinde akitten cayılabileceği kabul edilmiş ve alıcı Servet de bu durumda hiçbir hak isteminde bulunmayacağını bildirmiştir. Aslında satış vaadi sözleşmesi, ilerde herhangi bir taşınmazın mülkiyetini iktisap edebilmek amacı ile düzenlenen bir ön akittir. 1.6.1983 tarihli sözleşmede, bir ay içerisinde satış bedelini iade etmek suretiyle satıcıya akitten cayma hakkının tanınması ve alıcınında bu durumda hiçbir istemde bulunmayacağını belirtmesi, satış vaadi sözleşmesinin amacına ters düşmektedir.
Bu itibarla, ortada tarafları ve konusu aynı olan iki adet satış vaadi sözleşmesinin mevcut olması, ilk sözleşmenin karz akdinin teminatını teşkil ettiği hususunun kabul edilmesi, vadenin hitamında ikinci sözleşmenin düzenlenmesi, her iki sözleşmede satış vaadi sözleşmesinde öngörülen amaçla bağdaşmayan koşulların yeralması, olayların akışı ve birbirine uygunluk arzetmesi muvacehesinde, borcun vadesinde ödenmediğini ve karz akdinin yenilendiğini, 1.6.1983 günlü satış vaadi sözleşmesininde muvazaaya müstenit olup karz akdinin garantisi için düzenlendiğini göstermektedir.
BK.nun 18. maddesi uyarınca, mavsuf muvazaa durumunun varlığı halinde kural olarak, tarafların ciddi olarak istedikleri fakat başka bir muamele arkasında gizledikleri gizli akit geçerli olup tarafların gerçek iradelerine uymayan bir durum varmış gibi göstermek amacıyla yaptıkları muamele yani muvazaalı akit hükümsüzdür, taraflar arasında hiçbir hüküm ve sonuç meydana getirmez. Olayda muvazaa sözkonusu olup gizli akit (karz akdi) geçerli, görünürdeki taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ise hükümsüz bulunduğu ve bu nedenle davanın dinlenme olanağı olmadığı halde yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 6500 lira duruşma vekalet ücretinin davacı Servet'den alınarak davalı Sait'e ödenmesine, 6.11.1984 gününde oybirliği ile karar verildi.