 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1984/3847
K: 1985/309
T: 17.01.1985
DAVA : Davacı tarafından, davalı aleyhine 23.9.1977 gününde verilen dilekçe ile kadastro tahdidine itiraz edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda, davanın kabulüne dair verilen 3.11.1983 günlü hükmün sonunda, davanın kabulüne dair verilen 3.11.1983 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : MK. nun 639/1. maddesi uyarınca bir taşınmazı iktisap için 20 yıllık zilyetliğin iktisadı gayesine uygun biçimde, çekişmesiz ve aralıksız devam ettiğinin kanıtlanması zorunluluğu vardır.
Muayyen süre tasarruftan sonra zilyetlik inkitaa uğrarsa, bu inkitaı müteakip yeniden başlayacak zilyetlikten itibaren 20 yılı geçmesi gerekir. Daha evvelki zilyetlik bu müddete ilave edilmez. Bir kimsenin bir taşınmaz üzerinde malik sıfatıyla tasarruf etmeye başlaması ile nihayet bulur. Eğer zilyedin zilyetliği zamanaşımı süresini doldurmuş ise, bu zilyetliğin inkitaı üzerine yeni zilyet aynı mal üzerinde iktisap zamanaşımı ile mülkiyet hakkı kazanmadıkça eski zilyedin taşınmaza elatmayı def'ettirmek hakkı bulunmaktıdır.
Mahkemece açıklanan hukuki kurallara uygun bir şekilde inceleme ve soruşturma yapılmadan karar verilmiştir. Davacı tahdit beyannamesinde ve ilgili sütununda imzası ile onadığı beyanında, çekişmeli 4 sayılı parselin yarısını satın aldığından söz etmiş ise de bu, konu üzerinde hiç durulmamıştır. Diğer yandan mübrez 27.3.1942 günlü satış senedinin taşınmazı kapsadığı anlaşılmakta ise de davacının bayii Satiye'nin zilyetliğinden bahsedilmemiştir. Davacının güney sınırındaki 5 sayılı parseli sattıktan sonra dava konusu taşınmazın bulunduğu mevkii terkedip 1962 yılında şehre indiği gözönünde tutularak, zilyetliğin başlangıç ve süresinin 20 yılı bulup bulmadığı keinlikle belirlenmemiştir. Kaldıki tasarrufun taşınmazın tamamı hakkında ve aralıksız devam edip etmediğine dair şahadete de açıklık yoktur. Esasen bilirkişi ve tanık beyanları yetersiz olduğu gibi aradaki hükme etkili çelişkide giderilmemiştir. Kadastro komisyonunca, yapılan inceleme sonucu taşınmazın davalı adına tahdidine ilişkin beyannamedeki bilirkişi sözleri gözönünde bulundurulmadan, sonuca varılmıştır. Şahitlerden 366 doğumlu Arif davacı ile davalı yerini arkın ayırdığını, 4 sayılı parselin davalıya ait bulunduğunu ve zilyetliğinin 25.-30 yılı aşkın olduğunu söylediği ve bu hususu sınır tarla maliki olduğu için bildiğini haber verdiği halde, bu ifadatın red sebebi belirtilmemiştir. Satiye daha evvel, yani 24.9.1941 günlü senetle taşınmazı davalıya sattığı keşif ve bilirkişi sözleriyle tesbit edilmiştir.
Tüm bu eksiklikler gözetilmeden 4 sayılı parselin davacı adına tescili cihetine gidilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda belirtilen nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan hükmün (BOZULMASINA), 17.1.1985 gününde oybirliğiyle karar verildi.