 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1984/2958
K: 1984/3537
T: 08.05.1984
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, vekili iken davalının güvenini kötüye kullanarak tapu ile maliki ollduğu taşınmazı değerinden aşağı fiyatla sattığını ileri sürerek bu nedenle uğramış olduğu zararı karşılığı 313.000 liranın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, vekillik görevini kötüye kullandığını, vekaletnamede kendisine verilen dilediği bedel ve şartlarla satış yapmaya dair olan yetkiye göre hareket edip aldığı satış parasını davacının devam etmekte olan davalarına ve takip ettiği işlerine harcadığını savunmuş ve davanın reddini dilemiştir.
Mahkeme tanık, ifadeleri ile vekillik görevinin kötüye kullanıldığının anlaşılmamasından, davacının satıştan haberdar ve satış bedelinin normal olduğunun tesbit edilmesinden, satılanın değeri ile ilgili bilirkişi raporunun mücerret bulunduğunun keşifteki gözlemle de doğrulanmış olmasından, davalının davacı hesabına ödeme yaptığını ispat edememesinden bahisle fazlaya dair talebin reddi ile tapuda gösterilen satış parası 80.000 liranın tahsiline karar vermiştir.
Karar her iki tarafça temyiz edilmiştir.
1 - Davacı, güvenini kötüye kullanan vekili davalının taşınmazın iznini almadan gerçek değerinden aşağı 80.000 liraya sattığını, bu meblağı da ödemediğini iddia ederek uğradığı zararı olan taşınmazının bedeli karşılığı 313.000 liranın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Vekil, vekalet görevini iyi bir surette (özenle) yerine gettirmek (BK. m. 390) ve doğruluk kurallarına uygun olarak hesap vermekle (BK. m. 392) yükümlüdür. Böyle olunca davalının taşınmazı değerine satmak ve sonunda vekil edeni davacıya hesap vererek aldığı satış parasını ödemek edimi bulunmaktadır. Borcunu özenle yerine getirmemiş olması halinde sorumlu olur. Davada davalının vekil edeni davacının taşınmazını piyasa değeri 313.000 lira olmasına rağmen, güveni kötüye kullanarak bunu 80.000 liraya sattığı ileri sürülmüştür. Bu iddianın tahkiki, vereceği sonucun saptanması ise, taşınmazın satış tarihindeki piyasa değerinin belirlenmesi özel bir bilgiyi gerektirdiğinden bilirkişiden oy ve görüş alınması ile mümkündür (HUMK. m. 275).
Mahkemenin yaptırdığı incelemede verilen taşınmazın değerini 411.650 lira olarak saptayan bilirkişi raporunu mücerret bulup bulana itibar etmeyerek, tanık sözlerine ve keşifteki gözlemlere dayanarak tapudaki satış değerini uygun görüp tazminat istemini reddetmiş olması değinilen Usul hükmüne aykırıdır. Bilirkişi raporunun yeterli görülmemesi halinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmalıdır.
Gerçekten bilirkişi raporunda rayiç değer (payasa değeri) satışın yapıldığı ay ve gün gözetilmeden 1983 yılına göre tesbit edilmiştir. Bu rapora dayanılarak hüküm verilemez. Öyleyse taşınmazın satış tarihindeki piyasa değeri emsal karşılaştırılmasıda yapılmak suretiyle bilirkişi aracılığı ile belirlenmeli sonucuna uygun karar verilmelidir. Bu hususlar gözardı edilerek verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozulmalıdır.
2 - Davalı vekalet görevi içinde geçen hizmetleri için yapmış olduğu gider bulunduğunu savunmasında ileri sürdüğüne göre, kendisine bu giderlerin neler olduğu ispat ettirilmeli ve verilecek kararda bu hususta gözönünde bulundurulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün birinci bentde gösterilen nedenle davacı, ikinci bentde açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA, istek olursa peşin harcın iadesine, 8.5.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.