 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1984/1696
K: 1984/4112
T: 29.05.1984
DAVA : Taraflar arasındaki aktin feshi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı, murisi kardeşi (M.K.S.)'ın uzun süre kanser hastalığından muzdarip olduğunu, hastanede koma halende iken alınmış vekaletnameye dayanılarak davalı karısı ile ölünceye kadar bakma akdi düzenlendiğini, iki gün sonra da öldüğünü, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olacağını söz ederek iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, murisi kocasının ölünceye kadar bakma akdi düzenlemeye ilişkin vekaletnamesini verdiğinde akli meleklerinin tamamen yerinde olduğunu savunmuş davanın reddini dilemiştir.
Mahkeme, tanık beyanlarına, özellikle Profesör Doktar Hayrullah Kocaoğlunun tanık sıfatıyla verdiği ifadesine dayanarak, vekaletnamenin düzenlendiği günde murisin akli meleke ve şuurunun yerinde olduğunu kabul etmiş, ayrıca ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bakım borçlusunun şarta ademi riayetinden dolayı sözleşmenin feshini östemek hakkının bakım alacaklısına (murise) ait olacağını, alacaklının hayatta iken kullanmadığı bu hakkın vefatından sonra mirasçılarına intikal etmiyeceğini benimseyerek davanın reddine karar vermiştir.
Hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1 - Gerçekten Borçlar kanunu'nun 517 nci maddesi uyarınca bakma borcununa yerine getirilmemesi nedeniyle sözleşmeyi fesih hakkı alacaklıya tanınmış olup, alacaklının ölümü ile sözleşme sona erer. Ölünceye kadar bakma borcunun yerine getirilmemesi halinde alacaklısı tarafından sağlığında kullanılmayan fesih hakkı ölümüyle mirasçısına geçmez. Ne var ki, ölünceye kadar bakma akdinin düzenlenmesi için verilen vekaletnameden ve ölünceye kadar bakma aktinin düzenlenmesinden hemen 1 gün sonra bakım alacaklısının ölmesi ile sözleşmenin iptali için girişimlerde bulunabilmesi açısından mahal ve normal dürüstlük kurallarına uygun düşecek şekilde bir sürenin geçmemesi ve somut olayın gelişen özelliği birlikte değerlendirildiğinde davacı mirasçının sözleşmenin iptalini isteme hakkının varlığını kabul etmek yasanın amacına uygun düşecektir. Mahkemenin olayın kendine özgü gelişimin değerlendirmede hataya düşerek aksi görüşü benimsemesi yerinde görülmemiştir.
2 - Mahkeme, vekaletnamenin düzenlendiği sırada murisin akli melekelerinin yerinde olduğu kanaatına kavuşurken tanık sözleri; özellikle tanık Profesör Doktor Hayrullah Kocaoğlu'nun ifadesinin esas almıştır. Oysa anılan profesörün görgüsü murisin şuurunun tam yerinde olduğunu belirtir açıklıkta olmayıp aksine bir takım tereddüt ve şüpheleri doğrular niteliktedir.
Kişinin Medeni Hakları kullanma ehliyetinin var olup olmadığının tesbiti kamu düzeni ile ilgilidir. Bu nedenle hakim re'sen tarafların irade ve isteklerine bağlı olmaksızın delilleri serbestçe araştırma ve toplama yetkisine de sahiptir. Çözümü gereken sorun, murisin, vekaletin verilmesi anında Medeni Hakları kullanma ehliyetini selbedecek nitelikte akli meleke ve şuurun yerinde olup olmadığının tesbiti olduğuna göre, bu yönü tıbbi bilgiyi gerektirir ve hakim tarafından bilinemiyen özel ve teknik bir hal olarak kabul etmek zorunludur. Çözümü özel bilgiye dayanan konularda uzman kimselerin dinlenmesi ve onların vereceği rapor esas alınarak hüküm verilmesi gerekir (HUMK. 275 ve ardında gelen maddeler).
Öyleyse mahkemece yapılacak iş, murisi tedavi altında tutan ve orda ölen Alsancak Sağlık Hastanesindeki teşhis ve tedaviye ait tüm belge ve evrakları kapsayan dosyanın getirilmesi, gerekli görüldüğü takdirde anılan hastanede tedaviyi yürüten uzman bilirkişilerin bilgilerinin alınması, eksikse bütün deliller toplandıktan sonra dosya adli tıp müessesine gönderilerek, murisin vekaletname düzenlendiği zamanda sözleşme ehliyetine, temyiz kudretine sahip olup olmadığının saptanması istenilmeli, gelecek adli tıp müessesinin düşünce ve raporu değerlendirilerek sonuca kavuşulmalıdır.
Mahkemenin eksik incelemeye dayanan kararı usule ve yasaya aykırı olduğundan bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, 29.5.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.