 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
E: 1984/14641
K: 1985/276
T: 17.01.1985
ÖZET: İflas kararı kesinleşmeden, iflas isteminden vazgeçilebilir.
(2004 s. İİK. m. 156)
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz olunması üzerine; bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 10.12.1984 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Gıyapta verilen iflas kararı borçluya tebliğ edilmemiş ve kesinleşmemiştir. Temyiz olunan kararda Yargıtay Genel Kurulu'nun İçtihadı gereğinden bahisle iflasın kaldırılması isteği reddedilmiştir.
Yüksek Yargıtay HGK.nun 24.6.1977 tarih 1976/12 - 2052 esas, 1977/658 karar sayılı ilamı ile iflas kararı kesinleşmeden iflas davasından vazgeçilebileceğini kabul etmiş, bilahare 6.4.1983 tarihli bir kararı ile aksi istikamette ittihaz etmiştir.
Doktrinde genellikle iflas kararı verildikten sonra davadan vazgeçilemeyeceği kabul edilmiş ancak İİK. unda bunu engelleyen kanun hükmü gösterilmemiş mücerrit külli tasfiyeden söz edilmiştir. HGK.nun 6.4.1983 tarihli kararında gösterilen ve ileri sürülen hususlarda vazgeçmenin mümkün olmadığını kabule elverişli bulunmamıştır. Şöyleki:
İİK.nda ferdi ve toplu olmak üzere takip şekli kabul edilmiş değildir. İlamsız takiplerin bir türü olan iflas yoluyla takip usulü kabul edilmiş ve İİK.nun 155 ve takip eden maddelerinde gerekli düzenleme yapılmıştır.
İflasa tabi hakiki veya hükmi şahıslar hakkında her alacaklı alacağım bu yolla takip ve dava hakkım haizdir. Takip ve dava takibi yapan, davayı açan alacaklıyı ilgilendirir. Bu kişi iflasını istediği şahsın diğer alacaklılarının vekili değildir. Şahsı adına ve kendi alacağını teminen yaptığı takipten, açtığı davadan, takibin ve davanın her safhasında iflas kararı verildikten sonra da bu kararın kesinleşmesine kadar vazgeçebilir.
İİK.nun hileli ve taksirli iflasa ait 311. maddesi vazgeçmeye engel bir hüküm olarak gösterilmek istenmektedir. Oysa, anılan maddedeki suçun oluşması kesinleşmiş bir iflas kararının mevcudiyeti ile mümkündür. 0 halde iflas kararının kesinleşmesiyle müflise ait mallar alacaklıların müşterek resmi makamında olur.
İflas hükümler açılır. Ancak, hukuki sonuçlarını kararın kesinleşmesi ile doğurur ve bu sonuç geriye doğru riayet eder.
İİK.nun 164. maddesi de kararı ile borçlunun müflis sayılamayacağını gösterir. Maddede iflas kararının bozulması üzerine borçlunun malları üzerindeki tedbirin devam edeceğinden bu tedbirin mahkemece kaldırılabileceğinden söz edilmektedir.
O halde İflas kararı ile borçluluk sıfatının devam ettiğinin ve yapılan işlemlerin tedbir olduğunun kabulü zorunludur. Maddedeki borçlu ve tedbir kelimelerinin anlamı da budur.
İİK.nun 166. maddesindeki bildirimler tamamen tedbir olup iflas kararının kesinleşmesiyle alacaklılara ödemeye tahsis edilir. Karar bozulursa mahkemece tedbirin kaldırılmasına dair karar verilebileceği cihetle bu bildirimlerin tedbir niteliği İİK.nun 164. maddesi gereğidir. Kanunun 193. maddesi iflasın açılmasıyla takiplerin duracağım, iflas kararının kesinleşmesiyle takiplerin düşeceğini öngördüğüne göre iflas kararının hukuki sonuçlanın kararın kesinleşmesinden sonra doğuracağı anlaşılır. Aksi halde kanun vaz'ı takiplerin iflasın açılması ile düşeceğini hükme bağlardı.
Ödeme güçlüğü içindeki bankerler hakkında çıkarılan kanun hükmünde kararnamenin 15. maddesinde, Kararnamede hüküm bulunmayan hallerde İİK.nun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. [İK. nda vazgeçmeyi engelleyen bir hüküm olmadığından kararname daha da ileri giderek davanın açılmasından itibaren vazgeçilemeyeceği hükmünün 6. maddesi 3. fıkrasında getirmiştir. Bunun nedeni tasfiye isteme süresinin. bir ayla sınırlı olmasındandır. Oysa iflas yoluyla takip ve dava için böyle bir süre öngörülmüş değildir. Her alacaklı dilediği zaman iflasa tabi şahıs hakkında iflas yoluyla takip yapabilir, dava açabilir.
İİK.nun 182. maddesi iflas kararının kesinleşmeden önce vazgeçme sebebiyle kaldırılmasına engel bir hüküm getirmiş değildir. Maddedeki bütün alacaklılar tabirinden ve bütün alacaklıların ancak kesinleşen iflas kararından sonra belirlenebileceğinden anılan maddenin kesinleşen iflas kararları hakkında tatbik edileceğini göstermektedir. Kesinleşmeyen iflas kararında ne bütün alacaklılar bellidir ne de iflası gereken borç miktarı bellidir. 0 halde 182. maddesi iflas davasından kesinleşmeden önce vazgeçmeyi engelleyen bir hüküm getirmemiştir.
Kanunun 164. maddesi, karar kesinleşinceye kadar yapılacak işlemlere aittir. Ve ikinci alacaklılar toplantısına kadar olan muamelelere cevaz vermektedir. İflas kararı bozularak veya vazgeçilmek suretiyle kalkarak kesinleşmez ise ikinci alacaklılar toplantısına kadar olan devrede yapılan işlemler ve alınan tedbirler kalkacaktır.
İflasın karar ile açılması keyfiyeti ile kesinleşmesi ile hukuki sonuçlarını doğuracağı keyfiyetini birbirinden ayırmak gerekir. Yukarda açıklandığı gibi iflas kararının kesinleşmesine kadar yapılan muameleler tedbir niteliğinde işlemlerdir.
Diğer dava türlerinde HUMK.nun 101 ve takip eden maddelerine göre alınan tedbirle aynı mahiyettedir. Dava sonunda mahkemenin verdiği kararda tedbirin devamına denmiş oluşu nasıl davadan vazgeçmeyi önlemezse, iflas davasında da durum aynıdır. Ancak, iflas kararı kesinleştikten sonra yasa gereği fiilli tasfiye söz konusu olduğundan davacının vazgeçmesi kafı olmayıp 182. maddedeki şartların oluşması gerekir.
HGK.nun son defa Resmi Gazete'de yayınlanan kararında İİK.nun sistematiği içinde iflas idaresinin neleri yapması gerektiği izah edilmiş ancak, kesinleşmeden önce vazgeçmeyi engelleyen maddeler ve bu hususta gerekli gösterilmemiştir. HGK.nun kararında yazılı hususlara Yargıtay özel dairesince ve HGK.nun daha önceki 24.6.1977 tarihli kararında karşı çıkılmış değildir. Uyuşmazlık maddelerde değil bu maddelere göre iflas davasından kesinleşmeden evvel vazgeçilip geçilmeyeceği hususundadır. HUMK.nun 79. ve 91. maddelerine göre sarahat olmadıkça hiç kimse açtığı davadan feragat etmekten men edilemez, İİK.nunda bunu engelleyen bir hüküm yoktur. Aksinin kabulü Anayasanın 36. maddesine aykırı olur. İflas gibi ağır sonuçlar doğuran bir konuda yorum yoluyla vazgeçmenin mümkün olmadığının kabulü ekonomik hayatta yarar değil zarar meydana getirir.
Genel Kurul kararında vazgeçmenin mümkün olmadığı yolundaki kabule gerekçe olarak İİK.nunda engel bir hüküm mevcutmuş gibi (mevzuatımızda vazgeçmeye hukuki değer verilemeyeceği haller sadece iflas hükmüne münhasır değildir) dendikten sonra HUMK.nun Hakimlerin mesuliyetine ait 573,576, ortaklığın giderilmesine ait 569,570 Hakimin reddine ait 534, sahtelik iddiası hakkında 320. maddeler örnek gösterilmektedir. Oysa Hakimin mesuliyetini, hakimin reddini ve sahtecilikten feragatı düzenleyen maddelerde bu hususlarda vazgeçmenin mümkün olmadığı açıkça gösterilmiştir. Ortaklığın giderilmesinde ise hissedarlar arasındaki dava söz konusudur. Ve Yargıtay bu tür davaları karşılıklı dava olarak nitelendirmek suretiyle vazgeçmeyi kabul etmemektedir. İflas davasında iflas takibini yapan alacaklı tekdir.
Yukardaki örneklerdeki gibi vazgeçmeyi men eden hükümler iflas davası hakkında mevcut değildir.
178. maddede keza vazgeçmeyi engelleyen bir hüküm yoktur.
İflas toplu takip değildir. Esasen İİK.nunda toplu takip diye bir takip şekli öngörülmemiştir. Takip iflası gerektirmez. İflas kararı mahkemece verilir. Ve davacı yasal bir istisna ve engel mevcut olmadığından hüküm kesinleşinceye kadar davasından vazgeçebilir.
Ayrıca gerek doktrinde gerekse Genel Kurul kararında borçlunun temyizi üzerine iflas kararı bozulmuş ise gerek takip alacaklısı (iflas davasının davacısı) gerekse takip borçlusu (iflas davasının davalısı) davayı, takip etmezler ve yenilemezlerse durum ne olacaktır sorusuna cevap yoktur. Bu ahvalde tasfiye yürümeyecektir. Hiç değilse İİK.nun 156. maddesi son fıkrası gereğince bir sene sonra davanın düşmesi gerekir. Kanun yazılı vazgeçmeyi engellemek isteseydi bozmadan sonra davaya resen devam olunacağına veya herhangi bir alacaklının davayı yürütebileceğini hatta iflas dairesinin veya teşekkül etmiş ise iflas idaresinin davayı takip edeceğini öngörürdü. Kanunda bu yolda bir hüküm de mevcut değildir. Bu da karar kesinleşmeden vazgeçmenin mümkün olduğunun açık bir kanıtıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle vazgeçme sebebiyle iflas davasının reddine ve iflasın kaldırılmasına karar verilmek gerekirken isteğin red olunması isabetsiz, temyiz itirazları yerinde görüldüğünden hükmün İİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 17.1.1985 gününde oybirliğiyle karar verildi.