 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1984/502
K: 1984/1267
T: 06.03.1984
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asliye 2. Ticaret Mahkemesince verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş olmakla işin gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili, müvekkiline ortak sıfatı ile davalı kooperatifçe tahsis edilmiş bolunan (16) numaralı dairenin müvekkilinin kooperatiften haksız olarak ihraç edilmesinden sonra ve fakat bu karar kesinleşmeden önce diğer davalıya tahsis edildiğini, bilahare haksız ihraç kararının mahkemece ihraç edilerek kesinleştiği halde davalı kooperatifin daireyi müvekkiline iade etmemekte direndiğini ileri sürerek bu dairenin davalı (N.)'e tahsisine ilişkin 25.2.1978 tarih ve 102 sayılı yönetim kurulu kararının iptali ile, bu şahıs elindeki dairenin müvekkiline teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevabında, davacının kooperatif ortaklığına kabul ve kendisine daire tahsisine ilişkin kararların sahte olarak gerçekleştiğini, asıl ortağın ve daire tahsisi edilen kişinin diğer davalı (N.) olduğunu, iddianın bu nedenlerle yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanılan delillere göre davacının ihracından sonra (16) numaralı dairenin davalı kooperatif tarafından diğer davalıya tahsisi edilerek tapu kaydının da onun üzerinde geçirilmiş olmasına göre davacının ancak tazminat isteyebileceği düşüncesiyle acılan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Hernekadar mahkemece dava konusu dairenin tapusunun davalı adına tescil edildiği ve artık bu dairenin tapuda malik gözüken davalı dışında bir kimseye verilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, gerek davacı iddiası gerekse davalı kooperatifçe dosyaya ibraz edilmiş bulunan 14.11.1983 gün ve 265sayılı belgi içeriğinden kooperatifin ferdi ilişkiye geçme hazırlıkları içinde olduğu ve henüz ortaklara tapu devir işlemlerinin gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemenin davanın reddine dayanak yaptığı bu husus varit bulunmamaktadır. Kaldıki tapu devir işlemi yapılmış olsa bile şartları gerçekleştiğinde tapu iptal ve tescil davası açılmasını engelleyen bir yasa hükmü mevcut bulunmadığına nazaran, mahkemenin davanın reddine neden olarak gösterdiği gerekçe yasal dayanaktan yoksun bulunmaktadır. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, bu noktadan değil de, davacıya daha önce tahsis edilmiş bulunan dairenin, davacının ihracı nedeni ile davalıya tahsisi edilmiş olduğundan bu ihraç ve tahsis kararları ile bu kararlar arasındaki ilişkiden hareket edilmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere, ortağın ihracından sonra ihraç edilen ortak tarafından açılan iptal davacı bu ortak lehine sonuçlanıp kesinleştiği taktirde mahkemenin verdiği bu hüküm kurucu değil, açıklayıcı (izhar edici) nitelik taşır. bunun sonucu olarak da çıkarma kararı alındığı tarihten itibaren ortadan kalkar, diğer bir deyişle hukuki durum, karar sanki hiç alınmamış gibi olur. Buna karşılık böyle bir davanın reddi halinde ise, çıkarma kararı yürürlükte kalır. Ve ortak ihrac kararının alındığı tarihten itibaren şirketten alınmış sayılır. (Bkz. Dr. E. Çamoğlu, Koll. Ortaklıkta Haklı Sebep Kavramı ve ortağın Haklı Sebeple Çıkarılması, İst. 1976 s. 157, 158. Dr. H. Arslanlı Kol. Kom. Şirketleri İst. 1960, s. 439 Prof. B. Kuru H.U.M. c. 1. s.941, 942 Ankara 1979.)
Bu genel açıklamalardan sonra dava konusu olaya dönülecek olursa, dava konusu dairenin 23.7.1976 tarihinde davacıya tahsis edildiği ve onun kooperatiften 27.8.1977 günlü kararla ihracından sonra ve bu kararın davacıya tebliğini müteakip onun tarafından genel kurula itiraz edildiği ve bu tirazın genel kurulca incelenip reddolunduğu 26.2.1978 günlü genel kurul toplantısında bir gün önce de dairenin hakkındaki ihraç kararı kesinleşmediği halde davacıdan alınarak davalıya 25.2.1978 günlü yönetim kurulu kararı ile tahsis edildiği gerek dava dosyası gerekse bu dosyanın eki olan diğer dosya içindeki belgelerden anlaşılmaktadır. Yine aynı belgelerden davacı tarafından açılan ihraç kararının iptali davasının da davacı lehine sonuçlandığı ve Yargıtay incelemesinden geçmek suretiyle kesinleştiği belirlenmektedir. Yukarıdaki açıklamalarda da belirtildiği gibi davacı ortak hakkındaki ihraç kararı iptal edildiğine göre bu karar verildiği tarihten itibaren ortadan kalkmış olur ve davacının eski ortaklık statüsü aynen avdet ve devam eder. bu nedenle davalı kooperatifin ihraç kararını iptalinden sonra iptal kararı gereğince davacının yeniden ortaklığa kabul edildiğine ilişkin savunması hukuki dayanaktan yoksun bulunmaktadır. Öte yandan, (16)numaralı dava konusu dairenin davacının ihracından sonra ve önceki tahsis geçersiz kaldığı düşüncesiyle, davalı (N.)'e verilmiş bulunduğu anlaşılmaktadır. İhraç kararı, verildiği andan itibaren geçersiz hale geldiğine göre, bu dairenin adı geçen davalıya tahsisine dair 22.5.1978 günlü karar da dayanaksız kalmış bulunmaktadır. Kaldıki davacının ihraç kararına vaki itirazının görüşüleceği genel kurul toplantısından bir gün önce yönetim kurulunun aldığı tahsis değişikliği kararının da iyi niyete dayanmadığı aşikardır. Açıklanan şu hukuki ve maddi olgular karşısında, davacı ortağın davasının kabulüne karar verilmek gerekirken, aksine ve yazılı sebeple davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 6.3.1984 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.