 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1984/4349
K: 1984/4366
T: 23.10.1984
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (Bursa 1. Asliye Hukuk Hakimliği)nce verilen 9.5.1984 tarih ve 284-280 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar ve davalı avukatları tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili, davalı şirketin hissedarlarından olan müvekkilerinin toplam 122 adet hamiline yazılı hisse senedine malik olduklarını, azınlık pay sahibi olan Muzaffer'in toplantı tarihinde, toplantıya davet etme yetkisi henüz kesinleşmediği halde yasaya aykırı olarak yapılan çağrı ile 27.12.1982 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısı yapıldığını, müvekkillerinin hisse senetlerini bankaya tevdi etip şirkette giriş kartı da aldıkları halde, haksız yere genel kurula alınmadıklarını, genel kurul zaptına göre toplantıya 475 kişinin kalıtıldığının belirtildiğini, katılamayan müvekkillerinin hisse adedi olan 122'de nazara alınınca 597 pay edeceğini, oysa şirketin pay sayısının 500 olduğunu, toplantıya pay sahibi olmayan şahıslarında katıldığını, azınlık tarafından bir ay erteleme isteminin kanuna aykırı olarak reddedildiğini belirterek, genel kurul kararının iptalini istemiş; Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1983/265 esasında kayıtlı olarak paydaş Necati tarafından açılan dava ile de, aynı nedenlere dayanılarak genel kurul kararlarının iptalini istemiş her iki dava birleştirilerek birlikte görülmüştür.
Davalı vekili cevabında davanın üç aylık hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra açıldığını, azınlık pay sahibinin genel kurulu toplantıya davet etmesi için mahkemece verilen izine ilişkin kararın kesinleşmeden infazının mümkün olduğunu, toplantıya katılan 97 hisse sahibi ortakların pay senedini azledilen eski yönetici olan davacılardan Necati'den satın aldıklarını, temlik senetlerindeki imzaların Necati'ye ait olduğunun bilirkişi raporu ile saptandığını, ileri sürülen diğer iddiaların da varit olmadığını belirterek, davaların reddini istemiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporu, genel kurul zabtı, genel kurulun toplanmasına izin verilmesine ilişkin dava dosyası, temlik senetlerindeki imzaların davacı Necati'ye ait olduğunu belirleyen Adli Tıp Mütalaası ile toplanılan deliller dayanak yapılarak davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1) TTK.nun 381. maddesine göre, genel kurul kararlarının iptaline ilişkin davaların, kararların alındığı tarihten itibaren üç ay içerisinde açılması gerekmektedir. Buradaki üç aylık süre anılan maddenin 3. bendinin 3. fıkrasında da belirtildiği gibi (hak dürüşücü süre) olduğundan bu hususun mahkemece re'sen gözetilmesi icap eder. Sürenin hesaplanmasına gelince; bilindiği üzere bu müddetin ne suretle hesaplanacağı hakkında TTK.nunda her hangi bir hüküm mevcut değildir. O halde bu hususta çıkan uyuşmazlıkların TTK.nun 1. maddesi yollaması ile BK.nun konu ile ilgili maddelerine göre çözümlenmesi gerekir. Zira BK.nun 544. maddesinde bu yasanın Medeni Kanunun mütemmimi olduğu belirtilmiş, öte yandan TTK.nun 1. maddesinde de TTK.nun Medeni Kanunun ayrılmaz bir cüz'ü olduğu ifade edilmiştir. İşte yasalar arasında böylesine bir irtibat kurulmuş olduğu içindir ki, TTK.nunda hüküm bulunmayan hallerde BK.na müracaat etmek mümkün olmaktadır.
Bu kısa açıklamadan sonra inceleme konusu davanın müddeti içerisinde açılmış olup olmadığı meselesine avdet ettiğimizde, BK.nun 76. maddesi hükümleri karşısında davanın hak düşürücü süre geçmeden açılmış olduğu görülür. Zira anılan maddede yer alan esaslara göre, kararın alındığı gün o ayın rakam olarak kaçıncı günü ise, müddetin o günden itibaren işlemeye başlaması ve üçüncü ayın buna tekabül eden gününde de sona ermesi gerekir. Şayet üçüncü ayda tekabül eden gün yoksa (örneğin Şubat 30 olamayacağı için) o zaman süre üçüncü ayın son günü (örnekte olduğu gibi Şubat'ın son günü) sona ermiş olur. Ancak üçüncü aya tekabül eden gün bir tatil gününe tesadüf ediyorsa o zaman dava tatili takip eden ilk iş gününde de açılabilir ve bu halde davanın süresinde açıldığı kabul edilir. Çünkü son günde dahi dava açma imkanı mevcut olduğu halde o günün sırf tatil olması yani ortaya çıkan fiili imkansızlık nedeniyle dava açılamamıştır.
Esasen bu genel bir kural olup bazı yasalarda açıkça hükme bağlanmış bulunmaktadır (Örneğin HUMK.nun 162, BK.nu 77 ve TTK.nun 664. maddeleri gibi). Şu halde bu kuralın aksinin kabulü, yasa koyucunun amacına da ters düşer.
Bu itibarla, son günü resmi tatil gününe geldiği için bunu takip eden ilk iş gününde açılmış olan davanın mahkemece süresinde kabul edilmiş olmasında usule ve yasaya aykırı bir cihet bulunmadığından, davalının gerekçe yönünden vaki temyiz isteminin reddi gerekmiştir. Davacıların temyzine gelince;
2) Davacılar, iptalini istedikleri 2712.1982 günlü olağanüstü genel kurula, usulüne uygun davet yapılmadığını, hisse sahibi olmayanların toplantıya katıldıklarının ve asıl hisse sahibi olan ortakların genel kurula kabul edilmediklerini, azınlık tarafından toplantının bir ay ertelenmesine ilişkin istem reddedilerek toplantıya devam olunduğunu ileri sürmüşlerdir.
Davalı şirketin sermayesinin 500 pay'a ayrıldığı ve bunlardan 250 adedinin nama ve 250 adedinin de hamiline yazılı pay senedi olduğu ihtilafsızdır. Diğer taraftan davacı Necati dışındaki diğer davacıların toplam 122 paya sahip oldukları ve bunların genel kurul toplantısına kabul edilmedikleri de uyuşmazlık konusu değildir.
Nevar ki, 122 paya sahip olan davacılar genel kurula kabul edilmedikleri halde, genel kurul tutanağında 475 hisse sahibinin toplantıda temsil edildiği belirtilmektedir ki, buna göre şirketin hisse sayılı 597 olmaktadır. Oysa yukarıda da ifade edildiği gibi davalı şirketin toplam hisse sayısı 500'dür.
Bu durumda toplantıya katılmayan bir kısım davacıların 122 hissesi şirkete ait 500 hisseden çıkarıldığında 378 hisse sahibi tarafından toplantının gerçekleştirilmesi gerekirken, 97 fazlası ile toplantının yapıldığı anlaşılmaktadır. Genel kurula kabul edilmeyen davacıların 122 hissesi ile toplantıya katılan 475 hisse gözönüne alındığında toplam hisse miktarı 597'ye ulaştığında bu miktar şirkete ait hisse sayısından 97 fazla olduğu için bu kadar hissenin sahte olduğu gözetilerek gerekli inceleme yapılarak durumun açıklığa kavuşturulmasına kadar toplantının yapılmaması gekirken, bunların hangilerinin sahte olduğu belirlenmeden toplantının yapılmaması gerekirken, bunların hangilerinin sahte olduğu belirlenmeden toplantının yapılması yasaya aykırıdır.
Diğer taraftan TTK.nun 415. maddesine göre, hamiline yazılı hisse senetleri devir teslimle gerçekleşir. Ayrıca gerekli olmamakla beraber sadece tanzim edilen temlik senedinin sağlıklı olması yeterli olmayıp, devir konusu edilen hisse senedinin dahi sağlıklı olması ve devir alana teslim edilmiş olması gerekir. Oysa mahkemece sadece temlik senetleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesine ait rapora itibar edilmiş ve buna göre hüküm kurulmuştur. Öte yandan 122 hisseye sahip olan dört davacı ortak gerek şirketin ilanen yaptığı davette yazılı olduğu şekilde ve gerekse TTK.nun 360. maddesinde öngörülen süre içerisinde, hamiline yazılı hisse senetlerini İktisat Bankası'na tevdi ederek buna ait belgeleri şirkete vermek suretiyle giriş kartı almalarına rağmen genel kurul toplantısına alınmamış olmaları dahi TTK.nun 381. maddesi hükmüne göre bir iptal nedeni olduğu için, mahkemenin bu hususu da gözeterek 27.12.1982 günlü olağanüstü genel kurul kararlarının iptaline karar vermesi gerekirken, aksine düşünce ile yazılı olduğu şekil de davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentde açıklanan nedenlerle davalının gerekçe yönünden temyiz isteminin reddine ve hükmün (2) numaralı bentde gösterilen nedenlerle davacılar yararına (BOZULMASINA), davacılar vekili duruşmaya geldiğinden (6500) lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz eden davacılara iadesine, fazla alınan 50 lira harcın davalıya iadesine, 23.10.1984 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.