 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1984/1764
K: 1984/2588
T: 03.05.1984
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asl. 2. Ticaret Mahkemesince verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş olmakla kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında yapılan anlaşma uyarınca, davalının ecnebi triptik plakalı Porsche 930 Turbo 1976 model bir otomobili 2.000.000 lira bedelle müvekkiline satmayı taahhüt ettiğini, mevzuat müsait olmaması nedeniyle satışın yurt dışında gerçekleştirilmesinde anlaştıklarını, müvekkilinin bedele karşılık 550.000 lirayı mal ve nakit olarak verdiğini, ayrıca 150.000'er liralık 3 adet bono verdiğini ve nihayet otomobilini 1.000.000 lira hesabıyla davalıya trampa edip bu hususta 4.9.1980 tarihli belge düzenlendiğini, tarafların yunanistan'da söz konusu otomobilin satışı için Almanca olarak bir sözleşme düzenlediklerini ve fakat Alman makamlarınca satışa izin verilmeyince bu satış belgesinin davalıya iade edildiğini ve davalının aynı aracı bir başka sına sattığını, satışın gerçekleşmemesi nedeniyle 550.000 liranın istirdadı, davalının icraya koyduğu 450.000 liralık bonoların iptali ve keza trampa maksadıyla düzenlenip herhangi bir para da alınmadığını öne sürdüğü ve esasen hiçbir zaman da davalıya teslim edilmediğini belirttiği müvekkilinin otomobili ile ilgili 4.9.1980 tarihli satış senedinin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ve sonraki dilekçe ve açıklamalarında, ecnebi triptik plakalı otomobilin satışı konusunda bir anlaşma bulunmadığını ve yunanistan'da almanca bir satış senedi düzenlenmediğini, senetlerin, tarafların birlikte yurt dışında ralliye gitmeleri ve davacı adına yapılan masraflar karşılığının da alındığını, malen ve nakten ödemeleri kabul etmediğini, 4.9.1980 tarihli satış senedi ile davacının otomobili teslim etmemesi nedeniyle ödenen 1.000.000 liranın yasal faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili karşı davaya verdiği cevabında, 4.9.1980 tarihli satış belgesinin geçerli bir belge olmayıp esasen trampa maksadıyla düzenlemiş, davalıdan satış bedeli adı altında hiçbir para alınmadığını savunarak, karşı davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delil ve belgelere, tüm dosya içeriğine dayanılarak, davacının, davalının triptik plakalı bir otomobilin yurt dışında satın alınması yolunda davalıyla anlaştıklarının ispat edememiş olduğu ve 550.000 lira mal ve nakit ödeme ile 450.000 liralık bonoların bu satış için verildiğini kanıtlayamadığı ve teklif edilen yemini davalının eda ettiği, 4.9.1980 tarihli satış senedi ile de 1.000.000 lirayı aldığı halde otomobilini davalıya teslim etmediği, 4.9.1980 tarihli senedin geçersizliğinin söz konusu olmayacağı sonucuna varılarak, davanın reddine, karşılık davanın ise kabulüyle 1.000.000 liranın dava tarihinden itibaren % 10 faiziyle davacı ve karşılık davalıdan tahsiline keza, 450.000 liralık bonolar için % 15 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiştir.
Kararı davacı ve karşılık davalı vekili temyiz etmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 - İptali istenen beheri 150.000'er liralık 3 adet toplam 450.000 liralık bonolarda (malen) kaydı mevcut olduğu halde, davalı vekili savunmasında tarafların Bulgaristen'daki rally'e gittiklerini ve davacının oradaki otel vs. masraflarının müvekkilince karşılanması nedeniyle bu bonoların alındığını açıklamakla söz konusu bonoların metnini talil etmiş olmaktadır. Bu duruma göre ispat külfeti davalıya düşmektedir. Ne var ki davalı bu konuda herhangi bir delil ibraz edemediği için bonolara ilişkin iddianın kabulü gerekirken, bu husus mahkemece gözden kaçırılarak davanın bu kalemine ilişkin istemin reddi doğru değildir.
3 - Davacının otomobilinin davalıya satışı ile ilgili olan 4.9.1980 tarihli senede gelince, senet tarihinde tarafların Yunanistan'da oldukları davacının pasaportundan anlaşıldığı gibi, esasen bu husus taraflarca da kabul edilmektedir. Davalı vekili 28.12.1981 tarihli dilekçesinde, davacının işin başından beri suiniyetli olduğunu, tanzim ettiği senetlere ve belgelere başka tarihleri atmak gibi itiyatları bulunduğunu ve olayda senedin tarihinden ziyade kapsamının önemli olduğunu belirtmiş ve dolayısı ile senedin tanzim tarihine itiraz etmiş ise de, bu hususu ispat etmek için herhangi bir delil ibraz ve ikame etmemiştir. Esasen senedi elinde bulunduran bir kimsenin karşı tarafa velev ki tanzim edildiği anda dahi olsa böyle bir imkanı tanıması hayatın olağan akışı içinde mümkün görülemez.
Öte yandan, davalı vekili 17.3.1981 tarihli karşılık dava dilekçesinde, davacının otomobilini 4.9.1980 tarihli senetle müvekkiline sattığını öne sürmekle, yukarıdaki savunmasıyla çelişkiye düşmüş olmaktadır. Bu durum karşısında senedin tarafların yurt dışında bulundukları 4.9.1980 tarihinde düzenlenmiş olduğunu kabulü gerekmektedir. Diğer taraftan davalı 28.12.1981 tarihli dilekçesinde satış bedeli olan 1.000.000 liranın davacıya İstanbul'da ödendiğini ve paranın yurt dışına çıkarılmadığını açıklamış olduğuna göre, senedin tanzim edildiği 4.9.1980 tarihinde parının ödenmiş olduğunun kabulü elbetteki mümkün olamaz. Davacı adına yaptığı masraflar için senet almak gereğini duyan bir kimsenin 1.000.000 lira gibi bir parayı öderken, parayı ödediği şahıstan o anda bir belge almayıp, bilahare senet verilmesini beklemesinin izahı mümkün olamaz.
Tüm bu hususlar gözönünde tutulduğunda, davacının otomobil satış bedeli olarak davalıdan 1.000.000 lirayı almadığı sonucuna varılacağından ve otomobilin de davalıya teslim edilmediği çekişmesiz bulunduğundan, karşılıksız olan 4.9.1980 tarihli satış senedinin iptali ile karşılıksız davanın reddine karar vermek gerekirken, asıl davanın bu kelimenin de reddi ile karşılık davanın kabulü doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan bu husular dikkate alınmadan, yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle mümeyyiz davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 3.5.1984 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.