 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1984/5882
K: 1985/1579
T: 12.03.1985
DAVA : Davacı, ölüm sigortasından gelire hak kazandığının tespiti ile müracaat tarihi itibariyle maaş bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtilen şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, işi gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi :
KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere, özellikle var olan bakım ihtiyacının resmi nikahlı olmayan eşin ölümünden sonra kendisini göstermiş bulunmasına o tarihten davanın açıldığı tarihe kadar 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmemiş bulunmasına 506 Sayılı kanunun 23 ve 68 inci maddesinde kız evladın evli olması durumunda gelirden ve ölüm aylığından yararlanmamasının, evlilik içersindeki bakımının esasen sağlanmış bulunması görüşüne dayanmış olmasına, yasa hükümlerini amaca yönelik olarak yorumlamanın Yargıtayın yerleşik görüşleri arasında yer almış bulunmasına ve aksi bir sonuca varılması durumunda iyi niyetli davranışların bir tür cezalandırılma sonucu doğuracağına göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA oyçokluğuyla 12.3.1985 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZASI
Dava, iş kazası sonucu ölen sigortalının evli olmayan kız çocuğuna ölüm geliri bağlanması grektiğinin saptanması ve Kurum sataşmasının giderilmesi istemine ilişkindir. İstekte bulunan (S.G.)'in ölüm tarihi olan 12.8.1972 tarihinde reşit ve imam nikahı ile yaşadığı, 1.3.1982 tarihene kadar tahsis talebinde bulunmadığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık iş kazası ve ölüm sigortaları haklarının düşüp düşmediği, noktasında toplanmaktadır.
506 Sayılı sosyal Sigortalar kanunun 23 ve 68 inci maddelerinde; evli olmayan kız çocuklarına gelir ve ölüm aylığı ödeneceği, evlenmeleri halinde kesileceği, boşanma veya dul kalınması halinde yeniden ödeneceği hükmü öngörülmüştür. Dava konusu olayda, haksahibi bulunan kız çocuğunun ölüm tarihinde anılan maddelerin öngörüldüğü koşullara sahip olmasına karşın, 1.3.1982 tarihine kadar tahsis talebinde bulunmadığı dosya içeriğinden açıkca anlaşılmaktadır.
Öbür yandan, bu davanın yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Yasanın 99 uncu maddesinde " bu konuda aksine hüküm bulunmadıkça iş kazalarıyla, meslek hastalıkları, hastalık, analık ve ölüm sigortaları hakları, hakkı doğuran olay tarihinden başlanarak, beş yıl içinde istenmezse düşer" hükmü yer almıştır. Davacının, iş kazası ve ölüm sigortası haklarının beş yıllık hak düşürücü süre içinde istemediği açık - seçiktir. Hal böyle olunca, iş kazası ve ölüm sigortasından doğan hakların düştüğü tartışmasızdır. Bundan başka, 99 uncu maddede öngörülen sürenin, kamu düzenine ilişkin olmakla mahkemece kendiliğinden gözönünde tutulması gerektiği ve bu sürenin hiçbir suretle uzatılamayacağı açıktır. Tersinin kabulü, imam nikahını Medeni kanun anlamında tescil edilmiş evlilik olarak kabul etmek olur ki, bu yönün var olan hukuk düzenimiz karşısında kabülünün mümkün olmadığı ortadadır.
Bu itibarla, sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. Kararın açıklanan gerekçelerle bozulması oyundayız.