 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1983/2
K: 1983/2
T: 11.04.1983
DAVA : İddianamede gösterilen suçun vasfının değiştiğinin duruşmada
anlaşılması ve değişen vasfa göre eylemin 2370 sayılı Yasa ile değişik TCK.
nun 119. maddesi kapsamına giren bir cezayı gerektirmesi halinde verilecek
kararın ve yapılacak uygulamanın ne olması gerektiği konusunda; Yargıtay 2.
Ceza Dairesinin 17.2.1982 gün E. 1982/1013, K. 1982/1062 sayılı ilamı ile;
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 27.5.1982 gün, E.1982/4326, K. 1982/4492 sayılı
ilamı arasında içtihad aykırılığının bulunduğu ve bu aykırılığın içtihatların
birleştirilmesi yolu ile giderilmesi Yargıtay 1. Başkanlık Kurulunun 10.2.1983 gün 8 sayılı kararı ile istenmiş ve buna ait evrak Yargıtay İçtihadları Birleştirme Ceza Bölümü Genel Kuruluna gönderilmiş olmakla; sözü edilen ilamlar arasında aykırılık bulunduğuna ve keza Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.1.1982 gün 1981/2-458 esas, 1982/28 sayılı ilamı ile 3. ceza Dairesinin anılan kararı arasında çelişki bulunmadığına ve bu itibarla konunun İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurul'unda görüşülmesine gerek bulunmadığına kurulca oybirliğiyle karar verildikten sonra işin esası incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 2. Ceza Dairesi 17.2.1982 gün 1013/1062 sayılı kararında:
(Gerekçesinde açıklandığı üzere 2370 sayılı Kanunun amacı, Mahkemelere
intikal eden dava adedini azaltmak suretiyle iş birikiminin önlenmesi ve vahamet taşımayan basit eylemlerden dolayı Mahkemeye sevkleri suretiyle bir mahkumiyet hükmüyle karşılaşmasını önlemek görüşünden hareket ederek ön
ödemenin hazırlık soruşturması dışında, ancak özel kanunlar uyarınca doğrudan
iddianameyle açılması zorunlu bulunan davalar ile, yasanın yürürlüğe girmesinden önce açılıp iddianamedeki nitelemeye göre yasa kapsamına giren
davalarda mahkemelerce yerine getirilebileceğini ve bu nedenle suç niteliğinin duruşmada değişmiş olması durumunda yargılamaya devam olunarak sonucuna göre gerekli kararın verileceğini, 119. maddenin artık uygulama olanağı kalmadığı..) görüşünü benimsemiştir.
3. Ceza Dairesi ise; 27.5.1982 gün 4328/4492 sayılı kararında: (.. C.Savcısının açtığı davada suçun vasfını değişik tavsif etmesi nedeniyle, duruşmada 110. madde kapsamına giren bir ceza uygulaması gerektiği anlaşılırsa, CMUK.nun 253. maddesi uyarınca duruşmanın geçici olarak durdurulmasına sözü edilen 119. madde doğrultusunda işlem yapılmak üzere C. Savcılığına duyuruda bulunulmasına karar verilmesi gerektiğini) vurgulamıştır.
Müzakere ve tartışmalar sırasında 9. Ceza Dairesi ise; (Belirtilen ahvalde; ne durma kararı verilerek 119. madde doğrultusunda işlem yapılmak üzere C. Savcılığına duyruda bulunma ve ne de yargılamaya devam olunarak sonucuna göre karar verme ve böylece 119. maddenin artık uygulama olanağı kalmadığı şeklinde özetlenebilecek olan her iki görüşe katılmadıklarını; duruşma sırasında eylemin, TCK.nun değişik 119. maddesinin kapsamına giren bir fiile dönüşmesi halinde mahkemenin öncelikle bu madde uyarınca ön ödeme tebligatını kendisinin yapması ve sonucuna göre karar vermesi gerektiği) yolunda uygulama yaptıklarını ve bu görüşte olduklarını belirtmişlerdir. Müzakerenin devamı sırasında 3. Ceza Dairesi bu görüşe katıldığını açıklamıştır.
Açıklanan görüşler karşısında çözümlenmesi gereken sorun özet olarak
şudur:
Suçun yargılama sırasında değişen vasfı karşısında yalnız para cezasını veya yasa maddesinde yukarı sınırı bir ay hafif hapsi aşmayan yahut her iki cezayı birden gerektiren bir eylem olduğunun tesbiti veya C. Savcılığınca suçun bu niteliği gözetilmeden kamu davası açılması halinde hakimin TCK.nun 119. maddesini tatbik edip edemiyeceğidir.
765 sayılı TCK.nuna İtalyan Ceza Kanunundan 119. madde olarak alınan (ÖN
ÖDEME) kurumunun, giderek gelişen ceza adaleti anlayışı doğrultusunda ve
çağdaş bir biçimde yenilenmesi gereğinin duyulması, CMUK. nunda 1696 sayılı
Yasa ile yapılan değişiklik sırasında Ek. 5-9. maddeler olarak yeni bir düzenleme yapılmasının nedeni olmuş, 1973 yılından 1981 yılına kadar uzanan uygulama içinde, ek madde hükümlerinin başarılı sonuçlar verdiğinin görülmesi üzerine bu kerre 2370 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle 119. madde bugünkü şeklini almıştır. Yasamızda bu biçimde düzenlenen kurum (ÖN ÖDEME) olarak adlandırılmakta ve genelde tanımı şu şekilde yapılmaktadır. Bazı hafif suçlarda özellikle kabahatlerde ya da yalnız para cezasını gerektiren fiillerde o şahsın mahkum olacağı para cezasını ödeyerek aleyhinde (KAMU DAVASI AÇILMASINI) ve (KAMU DAVASI AÇILMIŞ İSE DAVANIN ORTADAN
KALDIRILMASINI, DÜŞMESİNİ) sonuçlayan bir kurumdur.
Ön ödeme müessesesinin yapısının, usul hukuku kurumu mu, yoksa ceza
hukuku kurumu mu olduğunun saptanmasının, meselenin çözümünde başvurulacak prensipler ve uygulanacak yorum kuralları açısından yararı vardır.
Bu açıdan madde metnine bakınca görüyoruz ki; ÖN ÖDEME:
1 - Kamu davasının açılmasını önlemesi durumunda (USUL HUKUKU KURUMU)
2 - Açılmış kamu davasını ortadan kaldırması durumunda ise ceza
ilişkisinin düşmesi sonucunu doğurduğundan (SUÇ HUKUKU KURUMUDUR). Öyleyse yasamızdaki tedvin biçimine, geçirdiği aşamalara, gerekçe ve içeriğine göre Türk Hukukunda bu kurum, hem usule hem maddi ceza hukukuna ilişkin karma nitelikte bir düzenlemedir. Nitekim; 6.1.1981 gün 1/42-12 sayılı Milli
GÜvenlik Konseyi Başkanlığına sunulan Adalet Komisyonu Raporunda yer alan
(tasarının 1. maddesiyle TCK. nunun 119. maddesinin değiştirildiği görülmüş,
ancak mevzuatımızda ön ödeme ile ilgili olarak TCK.nun 119. maddesinden ayrı
olarak CMUK.na 1696 sayılı Kanunla ilave edilen Ek madde 5-9 da da hükümler
bulunduğu, mevzuat birliğinin sağlanması ve ön ödemeyle ilgili hükümlerin bir
arada yer almasının yararlı olacağı görüşünden hareket edilerek tasarının 1.
maddesindeki hüküm değiştirilmiş ve CMUK.nun Ek madde 5-9. maddelerindeki
hükümler de tasarının 1. maddesi kapsamına alınmak suretiyle değişiklik yapılmıştır.) şeklindeki açıklama da, bu görüşü teyid etmektedir. Böylece çift nitelikli yapıya sahip olduğu kesinlikle saptanan TCK.nun değişik 119. maddesi hükmü yorumlanıp neticeye ulaşılırken; suç muhakemesi hukukunun - ve hukukun genel ilkelerinin birlikte nazara alınması suretiyle;tatminkar, adalete, eşitliğe uygun, haksız sonuç doğurmayan bir çözüm getirilmesi ve bu çözümün yasanın gerekçesinde vurgulanan amaçların tümünü gerçekleştirecek nitelikte olması gözönünde tutulmalıdır. 14 Kasım 1980 günlü 101-518/06799 sayılı Milli Güvenlik Konseyi Başkanlığına, sunulan 1. maddenin gerekçesinde (tasarı yukarda ifade edildiği gibi CMUK.nun ek 5. maddesindeki uygulamanın genişletilmiş bir biçimde devamı niteliğinde olup özellikle mahkemelerin işini önemli ölçüde azaltma amacını gütmektedir. Maddenin uygulamaya girmesiyle, nitelikleri yönünden diğer fiillere göre daha az vahim olan kabahat fiillerinde ön yargılamanın ve dolayısıyla mahkeme işlerinin çabuklaştırılması yanında, sanığın da bu mahkumiyet hükmü ile karşı karşıya kalması önlenebilecek, ayrıca devamı gereken yargılamadan önce, sanığın ön ödemede bulunması da mağdur yönünden değer yargısını olumlu yönde etkileyecektir) denilmektedir. Bu nedenle, suç vasfının değişmesi halinde ön ödeme tatbikatını mahkeme kendisi bizzat yaparsa; hem yargılamaya devam etmemek ve durma kararı verip evrakı yeniden C. Savcılığına göndermemek suretiyle işi azaltmış ve hem de ön ödeme yapılınca davayı ortadan kaldırmak suretiyle sanığın sabıkalı olmasını önlemiş olur ki; böylece yasanın gerekçesinde vurgulanan her iki amaç da yerine getirilmiş olur.
Yukarıda çift nitelikli olduğu açıklanan ön ödemenin usul hukuku kurumu
niteliğini ön planda tutarak yasa metnine bu açıdan baktığımızda görüyoruz ki;
Suç vasfının değişmesi halinde 119. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı
konusunda madde metninde bir hüküm yoktur. O halde CMUK.nun ilgili hükümlerine başvurmakta zorunluluk vardır. Bu konuda C. Savcısına hitabeden
CMUK. nun 153/1. maddesi (C. Savcısı ihbar veya herhangi bir suretle bir suçun işlendiği zehabını verecek bir hale muttali olur olmaz hukuku amme davasını açmaya mahal olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin hakikatını araştırmaya mecburdur); 163/1. maddesi ile (Hazırlık tahkikatı hukuku amme davasının açılmasını HAKLI GÖSTERMEYE KAFİ İSE C.Savcısı bu davayı ... açar.) şeklinde düzenlenmişken; Mahkemeye hitab eden konumuzla ilgili hükümlerden CMUK. nun 150. maddesi (..Tahkikat ve hüküm, yalnız iddianamede beyan olunan suça ve zan altına alınan şahıslara hasredilir.
Mahkemeler istiklal ile hareket etmek hak ve vazifesini haiz olup ceza kanununun tatbikinde kendilerine arz edilen iddialar ile BAĞLI DEĞİLDİRLER)
257. maddesi (Hükmün mevzuu duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibarettir. Fiili takdirde mahkeme, son tahkikatın açılması hakkındaki karar ve iddia ve müdafalarla BAĞLI DEĞİLDİR.) Nihayet suç vasfının değişmesi hususunu tedvin eden 258. maddesi de (Maznun suçun hukuki mahiyetinin değişmesinden önce haber verilip de müdafaasını yapabilecek bir halde bulundurulmadıkça son tahkikatın açılmasına dair olan kararda veya hukuku amme davasının açılmasına mütedair bulunan iddianamede gösterilen kanuni unsurları muhtevi suçun temaz ettiği kanun hükmünden başkasıyla mahkum edilemez.) şeklindedir. CMUK.nun konuya ilişkin açık, kesin ve emredici hükümleri karşısında; 119. madde tatbikatını değişen suç vasfı sebebiyle mahkemenin bizzat yapmasında zorunluluk vardır. Aksi düşünce; daha az incelemeyle dava açma durumunda olan mercie tanınan yetkiyi, irat ve ikame edilen delilleri duruşmadan ve tahkikattan edineceği kanaata göre takdir edecek olan mahkemeye tanımamak olur ki buna hukuken imkan yoktur.
Bir kerre de suç hukuku kurumu olma niteliğini ön plana alarak ön ödeme
kurumuna bu açıdan bakacak olursak:
Ön ödemenin; suç işlenmesiyle ortaya çıkan sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme sebeplerinden birisi olduğu görülecektir. Bu nedenle cezayı düşüren sebeplerin ortak özellikleri olan şu kuralları uygulamak gerekecektir. "... Düşme sebepleri birden fazla oldukta ceza ilişkisini ortadan kaldıranları, sadece infaz ilişkisini düşürenlerden önce uygulamak gerekir. Keza birden fazla düşme sebeplerinden her biri ceza veya infaz ilişkisini düşürmekte ise, sanık veya hükümlünün ön lehine olan uygulanır. Düşme sebeplerinin bir özelliği de bunların hakim tarafından diğer sebeplerden önce nazara alınması olduğudur. Bir düşme sebebi bulundukta hakim başka hiçbir hususu araştırmaksızın olaydaki sanıklara bu tüşme sebebinin uygulanmasına imkan olup olmadığını araştırır ve uygulanabileceğine kanaat getirdiği takdirde düşme sebebini uygulayarak davanın ortadan kaldırılmasına karar verir.."
Ön ödeme bir istisnadır, genişletilemez görüşü kabulümüzü değiştiremez.
Zira "istisna durumları düzenleyen hukuk kurallarının boşluk gösteren durumlarında genel kuralların uygulanmasında bir sakınca yoktur. Sanık lehine
olan genel kuralların uygulanması gerekir.
Bu açıklamalara göre; ön ödeme ister maddi hukuk, ister usul hukuku kurumu olarak değerlendirilsin, her iki halde de duruşmada suç vasfının değişmesiyle eylemin TCK.nun 119. maddesi kapsamında kalması veya C. Savcılığınca madde hükmü gözetilmeyerek dava açıldığının anlaşılması durumlarında 119. maddeye göre mahkemece uygulama yapılması hukuki ve yasal bir zorunluluktur. Dava açılmadan önce durumu TCK.nun 119. maddesine girer nitelikte görülenlerle, bu durumu muhakeme esnasında ortaya çıkanlar arasında bir ayrım yapmaya; ceza sorumluluğu yönünden farklı hukuki neticeler yaratacak uygulamaya imkan yoktur.
Bir örnekleme yapacak olursak; TCK.nun 459/1. maddesine aykırı eylemleri
saptanan aynı olayın sanıklarından biri 1/8 diğeri 7/8 oranında kusurlu ise, bu iki sanıktan 1/8 oranında kusurlu olan yakalanıp şikayetçisiyle birlikte kamu davası açılarak hakim önüne çıkarılmasına karşın 7/8 oranında kusurlu diğer sanık olay yerinden kaçmış olsun. Duruşma sırasında mağdur şikayetinden vazgeçtiğinde hazır sanığın eylemi değişen suç vasfı açısından TCK.nun 565. maddesine muhalefet suçuna dönüşecek ve duruşmaya devamla hüküm kurulmalıdır
şeklindeki görüşe yer verilecek olursa; hakkında mahkumiyet hükmü kurulacak
ve adli sicilde sabıkalı hale gelecektir. Halbuki olay yerinden firar eden ve bir süre sonra yakalanan 7/8 oranında kusurlu sanık ise şikayetten vazgeçilmiş olması nedeniyle C. Savcılığınca TCK.nun 119. maddesi uyarınca uygulamaya tabi tutulacak ve ön ödeme yaptığı takdirde hakkında kamu davası açılmayacak ve adli sicilde sabıka kaydı bulunmayacaktır. Bu örnek, CMUK. nun 344. maddesine uygun olarak açılan şahsi davaları da içine alacak biçimde çoğaltılabilir. Böyle bir uygulama adalet, hakkaniyet ve yasalar önünde eşitlik ilkeleriyle bağdaştırılamaz.
Yukarda açıklanan olaysal, yasal ve hukuki dayanaklara göre, NETİCETEN:
İddianamade gösterilen suç vasfının duruşmada değişmiş olması sebebiyle,
eyleme uygun cezanın 270 sayılı Yasanın 1. maddesiyle değişik TCK. nun 119.
maddesi kapsamı içinde kaldığının anlaşılması VEYA C. Savcısının yasal
zorunluluğa rağmen bu madde uyarınca sanığa tebligat yapmadan dava açması
durumlarında mahkemenin, sanığın sorgusunun yapılıp yapılmadığı koşulunu
aramadan, vereceği 10 günlük süre içinde ön ödemenin yargılama giderleriyle
birlikte ödenmesi üzerine kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üyeler ise:
TCK.nun 119. maddesinin 2370 sayılı Yasanın 1. maddesiyle değiştirilmesinden önce CMUK.nuna 1696 sayılı Yasayla getirilen Ek 5-9.
maddelerin gerekçesiyle 2370 sayılı Yasanın 1. maddesinde Adalet Komisyonunda yapılan değişiklikle kabul edilip yasalaşan biçimine göre TCK.nun 119. maddesinde düzenlenen ön ödeme kurumunun yeri (Muhakeme Hukuku) olmak gerekir. Bu niteliğiyle ön ödeme davayı ortadan kaldıran değil dava
açılmasına engel olan nedenlerden sayılmalıdır. Nitekim, 2370 sayılı Yasanın
Hükümet gerekçesine bağlı olarak düzenlenen madde metninde, Ek Madde
hükümlerinden tam bir dönüşle, C. Savcılığı bu madde uygulamasında aradan
çıkartılarak uygulamanın mahkemelere bırakılıp ön ödemeyle (Kamu davasının
ortadan kaldırılması) sonucuna ulaşılmak istenilmiş iken, Milli Güvenlik
Konseyince yapılan değişiklikle, C. Savcısına yeniden yükümlülük verilmek
suretiyle (dava açmamak sonucu) öngörülmüştür. Yasa koyucu ön ödeme açısından suretiyle (dava açmamak sonucu) öngörülmüştür. Yasa koyucu ön ödeme açısından mahkemelerin görevini 119. maddenin 5. fıkrasıla (özel yasalar gereğince açılmış davalar), 6. fıkrasıyla (ceza kararnamesine itiraz üzerine yapılacak duruşmalar) ve geçici madde ile de (bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar) ile sınırlamıştır.
Ön ödeme kurumunun muhakeme hukukunu ilgilendiren niteliğiyle kamu
düzenine ilişkin bulunması bakımından, yasal sakatlığı bulunmayan açılmış bir
davayı yürütmek ve sonuçlandırmak zorunludur. Dava açıldıktan sonra, yukarda
değinilen üç istisna hüküm dışında, ön ödemenin yapılması için durdurulması
olanağı bulunmadığı gibi, (sorgu koşulu) nedeniyle de açılmış bir davada iddianamede gösterilen suç niteliğinin 119. maddesi kapsamına girdiği gerekçesiyle mahkemenin yasa ile kendisine verilmeyen bir görevi yapması da
düşünülemez. Açılmış bir kamu davasını geri alma olanağı bulunmadığına göre
duruşma açılıp sorgu yapıldıktan sonra suç niteliğinin değişmesi nedeniyle
artık ne bir süre verilmesinin ve ne de bu nedenle davayı durdurmanın yasal
dayanağı yoktur.
Yargılama evresinde suç niteliği, kanıt durumuna göre bir kez değil birkaç kez değişebilir. Sanığın yapılacak yargılama sonunda beraat etme olasılığı olduğu kadar mahkeme kararına karşı yasa yolları da açıktır. Suç hukuku kapsamındaki (sanık yararına) konularını mahkeme hukukunun karşısına engel olarak çıkartmamak gerekir. Son soruşturmanın açılmasıyla kamu davası artık mahkemenin malıdır ve duruşma başladıktan sonra onu ancak yasanın kendisine verdiği yetkiler ölçüsünde sonuçlandırmak zorundadır. Yargılanıp
cezadan kurtulmak usulünü, ön ödemeyle yargılanmaktan kurtulmakla eş anlamda tutmamak gerekir. İstisna hükümlerinin genelleştirme olanağı yoktur ve özel bir usul hükmü bulunması nedeniyle de TCK.nun 119. maddesi yorumlarla
genişletilemez düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmamışlardır.
SONUÇ : İddianamede gösterilen suç vasfının duruşmada değişmiş olması
sebebiyle, eyleme uygun cezanın 2370 sayılı Yasanın 1. maddesiyle değişik
TCK.nun 119. maddesi kapsamı içindakaldığının anlaşılması veya C. Savcısının
yasal zorunluluğa rağmen bu madde uyarınca sanğıa tebligat yapmamadan dava açması durumlarında Mahkemenin, sanığın sorgusunun yapılıp yapılmadığı
koşulunu aramadan, vereceği 10 günlük süre içinde ön ödemenin yargılama
giderleriyle birlikte ödenmesi üzerine KAMU DAVASINI ORTADAN KALDIRMAYA karar vermesi gerekeceğine 14.3.1983 ve 4.4.1983 günlerindeki oturumlarda yasa çoğunluk sağlanamadığından 11.4.1983 tarihli oturumda çoğunlukla karar verilmiştir.