Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1983/827
K: 1985/663
T: 03.07.1985
DAVA: Taraflar arasında "rücu alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Haymana Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 21.1.1983 gün ve 1982/91-10 sayılı kararın incelenmesi davalılar tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 11.4.1983 gün ve 1983/1627-1845 sayılı ilamıyla, (... Ağır Ceza Mahkemesi hükmüyle Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin bozmasından geçen ve temyiz edilmeyerek kesinleşen Asliye Hukuk Mahkemesi hükmünü daha önce oluşturduğu kesin yargı durumuna aykırı olarak, Ahmet dışındaki davalıların dahi sorumlu tutulmaları usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Davanın konusu Bağ-Kur Genel Müdürlüğü tarafından beş davalı aleyhine 1479 saylı Kanun'un 63. maddesine göre açılan tazminat isteğinden ibaret olup mahkemece davanın kabulüne ilişkin karar, Özel Dairece, Ağır Ceza Mahkemesi hükmü ile 4. Hukuk Dairesi'nin bozmasına uyularak verilen Asliye Hukuk Mahkemesi hükmünün daha önce oluşturduğu kesin yargı durumu gözetilmeden asıl fail dışındaki davalıların sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
İlk tazminat davası hak sahipleri tarafından asıl fail Ahmet ve arkadaşları aleyhine açılmış, mahkemece, destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan alınmasına ilişkin karar 4. Hukuk Dairesi'nce davanın fail Ahmet dışındakiler hakkında reddi gerektiği nedeniyle bozulmuş, mahkeme bozmaya uyarak diğerleri hakkındaki davayı 10.4.1979 günlü kararla reddetmiştir (1979/105 sayılı Karar); 2. dava Bağ-Kur Genel Müdürlüğü tarafından Ahmet ve arkadaşları aleyhine 1479 sayılı Kanun'un 63. maddesi hükmünce açılmış mahkemece davanın tüm davalılar hakkında kabulüne ilişkin 12.6.1979 gününde verilen karar temyiz edilmiş, temyiz süresi geçmiş bulunması itibariyle temyiz isteği reddedilerek karar kesinleşmiştir (1978/781 saylı karar).
3. dava Bağ-Kur Genel Müdürlüğü tarafından 1479 sayılı kanun'un 63. maddesine dayanılarak fail Ahmet ve arkadaşları aleyhine açılmış davalılardan tahsiline ilişkin karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir (1980/318 sayılı karar). Yukarıda açıklanan duruma göre olayda üç tazminat davası açılmış olup ilkinde hak sahipleri davacı durumundadırlar ve asıl fail Ahmet'in dışındakilerin sorumlu bulunmadıkları esası kararda benimsenmiştir. Diğer ikisi Bağ-Kur tarafından aynı davalılar aleyhine 1479 sayılı Yasa'nın 63. maddesi uyarınca açılmış ve tüm davaıların sorumlu bulundukları görüşü kabul edilmiş, her üç karar da kesinleşmiştir. Mahkeme ile Özel Dairesi arasındaki uyuşmazlık, uyuşmazlığın çözümünde kesin hükümlerden hangisinin esas alınması gerektiği noktasına ilişkin bulunmaktadır. Önce şu husus belirtilmelidir ki, son üç dava Bağ-Kur tarafından açılmış olup, ilki fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılmış; bu dava kesinleşince saklı tutulan kısma ilişkin olarak ikinci dava açılmış; daha sonra yeni yardımlar dolayısıyla bakılmakta olan bu son dava açılmıştır. Her dava esas itibariyle iki kısımdan ibaret bulunup biri tespit diğer eda bölümünü oluşturur. Bağ-Kur tarafından davalılar aleyhine açılan 1. dava kısmi bir dava olup bu davanın tespit kısmı Bağ-kur'un daha sonra açtığı tazminat davalarının tespit kısmı için kesin hüküm oluşturur. Bu husus Bağ-Kur'un açtığı ikinci davada da tartışılarak kesin hükümle çözümlenerek sonuçlandırılmıştır. Bu itibarla artık kısmi dava ilişkisi dışına çıkılarak doğrudan doğruya hak sahipleri tarafından açılan dava ile oluşan hükme dönülerek sonuca gidilmesi az önce açıklanan ilkelere ters düşer. Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşmeler sırasında bazı üyeler maddi vakıanın ceza ilamı ile belirlendiği, ayrıca hak sahipleri tarafından açılarak ceza ilamındaki maddi vakıaya uygun olarak verilen ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen ilama üstünlük tanınması gerektiği görüşü ileri sürülmüşse de, çoğunluk şu gerekçelerle bu görüşe katılmamıştır: Kesin yargı düşüncesi mahkeme kararlarına saygı esasına dayanmakta olup bu esas kararın çıktığı mahkemeler arasında bir derecelendirme ve ayırım yapılmasına ve olayda olduğu gibi kesin yargının Yargıtay denetiminden geçerek oluşup oluşmadığı yönünden bir ayırım yapılmasına olanak vermez. Diğer taraftan kesin hükmün oluşması halinde artık o kesin hükmün maddi vakıalara uygun düşüp düşmediğinin incelenmesine de usul hükümleri cevaz vermez.
Mahkemenin direnmesi yukarıdaki gerçeklere uygun olduğundan direnmeye yöneltilen temyiz itirazının reddi ile işin esası incelenmek üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın 10. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 12.6.1985 gününde yapılan 1. görüşmede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 3.7.1985 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI: Bağ-Kur sigortalısı Resul, bir kavgada Ahmet tarafından öldürülmüştür. Ahmet, Ağır Ceza Mahkemesi'nde öldürmek suçundan, öteki davalılar Şıh Osman, Özcan, Mahir ve Vahide de kavgaya el uzatmaktan mahkum edilmişler ve hüküm kesinleşmiştir. O halde öldürme olayının failinin Ahmet olduğu, öteki davalıların ölüm olayıyla ilişkileri bulunmadığı konusunda kesin hüküm vardır ve Borçlar Kanunu'nun 53. maddesi çerçevesinde hukuk mahkemesini bağlayıcıdır.
Öte yandan Bağ-Kur sigortalısı Resul'ün hak sahipleri, Haymana Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1976/5 esas sayılı dosyasında gerek öldüren ahmet, gerekse kavgaya katılan Osman, Özcan, Mahir ve Vahide hakkında destekten yoksunluk nedeniye tazminat davası açmışlar, dava başlangıçta mahkemece kabul edilmiş ise de, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 8.12.1978 tarih ve 8867/13853 sayılı ilamıyla;
"... Kavgaya el uzatmaktan yargılanıp hükümlendirilen, Osman, Özcan, Mahir ve Vahide'nin eylemleriyle ölüm arasında illiyet bağı bulunmadığından bunların Ahmet'le birlikte müteselsilen sorumlu tutulmalarının, kanuna aykırı olduğu belirtilerek bozulmuş, mahkeme bozmaya uyarak bunlar hakkındaki davayı reddetmiş ve hüküm de kesinleşmiştir.
Şu halde, Osman, Özcan, Mahir ve Vahide'nin eylemleriyle ölüm olgusu arasında illiyet bağı bulunmadığından, bunların destekten yoksunluk tazminatıyla müteselsilen sorumlu tutulamayacakları, sadece öldüren Ahmet'in sorumlu olduğu konusunda, hukuk mahkemesinin kesin hükmü de mevcut bulunmaktadır. Bu kesin hüküm, Bağ-Kur sigortalısı Resul'ün hak sahiplerinin halefi olan Kurum için dahi bağlayıcıdır.
Bağ-Kur, ölüm olayı nedeniyle hak sahiplerine yardım yapmıştır. Bağ-Kur'un masraf yapması ve hak sahiplerine gelir bağlaması, kavgaya el uzatma dolayısıyla değildir. Bu itibarla, işin gerçeğine ve bağlayıcı kesin hükümler muvacehesinde, ölüm olayı ve buna bağlı olarak yapılan Bağ-Kur harcamaları ile, müteselsilen sorumlu tutulan Osman, Özcan, Mahir, Vahide'nin eylemleri arasında, illiyet bağı bulunmadığı kesinleşmiştir.
Ne var ki, Bağ-Kur harcamalarının rücuan tahsili için, 1978781 esas sayılı dosyada 51.000 TL'lik bir dava açmış, mahkeme davayı kabul etmiş, hüküm temyiz süresinin geçirilmesi nedeniyle kesinleşmiştir. Bağ-Kur, 980/318 sayılı dosyada ise, 5.000 TL'lik ikinci bir rücu davası açmış, mahkeme bu davayı da kabul etmiş ve hüküm temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Bağ-Kur, 1982/91 sayı ile, işbu 3. rücu davasını açmış, yasal artışlara ilişkin 513.128 TL'yi istemiştir. Mahkeme bu davayı da kabul etmiş, Ahmet'le birlikte, Osman, özcan, Vahide'yi de müteselsilen sorumlu tutmuştur. Bunların temyizi üzerine 10. Hukuk Dairesi, Ağır Ceza Mahkemesi ve 4. Hukuk Dairesi ilamları öncelik taşıyan kesin hükümlerdir. Osman, Özcan, Mahir ve Vahide'nin eylemleriyle ölüm olgusu arasında illiyet bulunmadığından müteselsilen sorumlu tutulamazlar..." gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Yerel mahkeme direnmiş, Yüksek Hukuk Genel Kurulu direnme kararını onamıştır.
Oysa, olayda, kesin hükümlerin çatışması ve sonraki kesin hükümlerin iade-i muhakeme yoluyla iptallerinin mümkün olmaması halinde, hangi kesin hükmün tercihe şayan ve bağlayıcı olarak kabul edilmesi gerektiği sorununun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Gerçekten, öncelikle oluşan ceza mahkemesinin kesin hükmü, bu davalıların Bağ-Kur yardımlarının yapılmasına yol açan öldürme olayının faili olmadıklarını ortaya koymaktadır. 4. Hukuk Dairesi kararı anılan kişilerin destekten yoksunluk tazminatıyla sorumlu olmadıklarını ve ölüm olgusuyla bunların eylemleri arasında illiyet bağı bulunmadığını vurgulamaktadır. Bağ-Kur, hak sahiplerinin yasa halefi olduğu ve hak sahiplerinin suç sayılır eylemin faili 3. kişiden isteyebileceği tazminattan fazlasını bu kişiler isteyemeyeceği için, bu hüküm, kurum bakımından da bağlayıcıdır. Üstelik bu hükümler, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş ve maddi gerçeğe uygun kararlardır. Bu kararlar varken, Bağ-Kur'un sonradan açtığı rücu davalarındaki kararların oluşmaması gerekirdi. Bu kararlar, fiili ve hukuki gerçeğe ve kesin hükme aykırı olarak oluştuğundan şayet Yargıtay denetiminden geçselerdi, kesinkes bozulacak ve rücu davalarına ilişkin sonraki kesin hükümler, oluşmayacaktı.
İşte böyle bir durumda, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu bir ayırım yapmamış olmakla beraber, maddi gerçeğe uygun ve hukuk açısından doğru olan ve yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşen hükümler, maddi gerçeğe ters düşen hukuken yanlış ve Yargıtay denetiminde de geçmeyerek kesinleşen hükümlere tercih edilmelidir. İlk hükümlerin açıklanan ağırlığı dikkate alınmadan, sonraki hükümlerin tercih edilmesi, hatayı ağırlaştırmaktan başka bir sonuç doğurmaz. Gerçekte sorumlu tutulmaması gereken kişilerin, ilanihaye sorumlu tutulmalarına yol açar. Zira gelir artırıcı yasalarla aylıklar arttıkça, Bağ-Kur yeni yeni rücu davaları açacak, hukuken sorumlu tutulamayacakları halde anılan kişiler, ilk iki rücu davasındaki yanlış kararları nedeniyle de kesin hüküm bulunduğu gerekçesiyle, bu yeni davalarda da, sorumlu tutulmaya devam edileceklerdir.
Örneğin bunlardan Ceza Mahkemesi'nde kavgaya el atmaktan 650 TL para cezasına mahkum edilen birisi ilk rücu davasında 51000 TL, ikincisinde 5.000, 3.sünde 513.128 TL rücu tazminatına mahkum edilmiştir. Hak sahiplerine bağlanan ölüm aylıkları artırıldıkça, 4. ve 5. davalarda daha fazlasıyla hükümlendirileceklerini beklemelidir. Halef olunanın bunlardan tazminat isteyemeyeceği, ikinci kesin hükümle belirlendiğinden bir tavan hesabı da yaptırılamayacaktır. Oysa halef olanın sahip olmadığı bir hakka halefin sahip olması düşünülemez.
Rücu davasına ilişkin 3. kesin hükmün, önceki kesin hükümler bilinerek verilmesi nedeniyle, ilk kesin hükümlerin, mahkemece iptal edilmiş sayılması gerektiği yolundaki düşüncelere de katılmak olanaksızdır. Yerel mahkemelerin, Yargıtay ilamlarının layik olduğu başka mahkemelerin kesinleşmiş kararlarını iptale yetkileri yoktur. Aksine o ilk kararları nazara almak ve onlarla bağlı olmak durumundadırlar. Zira kesin hüküm öteki mahkemeleri de bağlayacaktır.
Öte yandan, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun yapılan değişikliklerle giderek kesinlik sınırının yükseltilmesi vakıası da yukarıdaki yorumun yeğlenmesini zorunlu kılar.
Bu nedenle sonraki kararlara geçerlik tanıyan sayın çoğunluğun kararına karşıyım.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini