 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1983/675
K: 1985/308
T: 10.04.1985
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Germencik Asliye Hukuk Mahkemesince esas davanın kabulüne, karşılık davanın reddine dair verilen 7.5.1982 gün ve 1981/180 E. 1982/83 K sayılı kararın incelenmesi davalı şirket vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 15.11.1982 gün ve 1982/6089-6807 sayılı ilamı;(...Mahkemece, esas davanın kabulüne ve karşı davanın reddine karar verilmiştir.
1 - Dava konusu edilen zeytinlerin havuzda iken normal görünümde bulunmalarına rağmen havuzdan çıkarıldıktan bir süre sonra, yer yer beyazlaşarak lekeli hal aldığı, bunun tuz kesafetinin fazlalığından ileri geldiği, bu halinin gerek tat, gerekse görünüm faktörü yönünden kaliteyi olumsuz yönden etkilediği birbirini doğrulayan 30.9.1981-2.11.1981 ve 24.11.1981 günlü bilirkişi raporuları ile sabit olmuştur. Zeytinlerdeki bu lekelerin salamura suyundaki tuz miktarının yüksekliğinden ileri geldiği ve zeytinlerin hava ile temasta nemi gidince ortaya çıktığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Sonradan ortaya çıkan ayıp nedeniyle zeytinler hemen iade edilmiş ve davacı da haberdar edilmiştir. Davacı başka evsafına uygun zeytini teslim etmediğine göre davalının akti bozmakta hakkı vardır. Çünkü bilirkişi raporunda, bu leke ve beneklerin bir kalite faktörü olarak görünüşte çok önemli bir unsur olduğu, zeytinlerin işlenerek satışa arzının çok güç, hatta mümkün olamıyacağı açıklanmıştır. Öte yandan satış numune üzerine yapılmıştır. Ne var ki, numune üzerine satıma da, satıma ilişkin genel hükümler uygulanmak gerekir. Zeytinlerin ayıbı, zeytinler salamuradan çıkarıldıktan bir süre sonra hava ile temas neticesi üzerindeki nem ve suyun buharlaşması sonucu ortaya çıkan gizli ayıp niteliğindedir aynı gizli ayıp, sözleşmenin başında alınmış numunelerden de söz konusu olduğuna göre davacı satıcı zeytinlerdeki ayıptan sorumludur. Bu durumda davalı alıcı, Borçlar Yasasının 202. maddesi gereğince satışlarını red ile satım sözleşmesini fesih etmekte haklıdır. Bu nedenlerle 500.000 lira tazminat isteğinin reddi gerekirken, davanın kabulü yasaya aykırıdır. Kararın bu yönden bozulması gerekir.
2 - Yukarıdaki bentte açıklandığı gibi davalı, zeytinlerdeki sonradan anlaşılan gizli ayıp nedeniyle sözleşmeyi feshe yetkilidir. Bu itibarla sözleşmeyi ifa etmeyen davacının, aldığı kaporayı davalıya geri vermesi, yasay gereğidir. Mahkemenin karşılık davada bu konudaki davalı isteğini red etmesi yasaya uygun değildir. Diğer taraftan karşılık davada talep edilen 500.000 liralık tazminat yönünden davalı, 7.7.1981 günlü sözleşmeye dayanmıştır. Ne var ki, sözleşmede yazılı 500.000 lira tazminat, satım sözleşmesinden rücu eden tarafın karşı tarafa ödemekle yükümlü olduğu bir ceza koşuludur. Burada, davacı sözleşmeden rücu etmemiş, fakat ayıplı mal vermek suretiyle kötü ifada bulunmuştur. Sözleşmede öngörülen ceza şartı, bu tür sözleşmeye aykırılık olayını kapsamadığından, mahkemece davalının bu konudaki isteğinin reddi sonucu itibariyle doğru olmaktadır.
1. ve 2. bentlerde yazılı nedenlerle davalı ve karşılık davacı Salson Salamuracılık Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin diğer temyiz itirazlarının reddine ve kararın adı geçen davalı şirket yararına bozulmasına..)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere özellikle olayda numune üzerine satışın söz konusu olmadığının anlaşılmasına göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına bu nedenle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı, karşılık davacı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 10.4.1985 gününde üçte ikiyi geçen oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Borçlar Kanununun "menkul mal-alım-satımı" ile ilgili 182 ve müteakip maddeleri hükümlerinden kaynaklanan bir davadır.
Davanın esası, B.K.nun 218. maddesinde düzenlenmiş olan (numune üzerine satım) akdidir. "Numune üzerine satış" akitlerinde, satıcı, sadece numunede mevcut olan (vasıflar) mütekeffildir(B.K. 194). Numune ne ise, teslim edilecek malın da aynı vasıfta olması gerekir. Teslim edilen mal (numune mala) uyuyorsa, satıcı teslim vecibesini layıkiyle yerine getirmiş demektir. Diğer bir deyişle, bu nevi satışta, akdin (merkezi-sikletin), teslim edilen malın (numuneye uygunluğu) teşkil eder (Prof. Dr. halil Arslanlı, Ticari Bey, 3. Bası-Sene 1952 sh. 660, Prof. Dr. Necmettin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku, Akdin Muhtelif Nevileri C. 1, İst. 1978, sh. 125-129).
(Numune üzerine) satış akitlerinde, önceden alınan (numune), satılan malın vasfının veya bu olduğu yolunda, ileri sürülecek ihtilafları, daha peşinen önleme amacı vardır. Numune mal ile teslim edilen mal arasındaki (fark), ticari teamül icabı caiz görülebilecek bu nisbette ise, satıcı, teslim vecibesini akte uygun olarak yerine getirmiş sayılır. Bu itibarla, dava konusu olayda, davacı satıcının malı teslim vecibesinin (numuneye uygun) bir şekilde yerine getirip - getirmediğini tesbit, yeterli olup, gerek numunenin ve gerekse teslim edilip satış konusu malın yani (siyah zeytinlerin) (aşikar) veya (gizli) ayıplı olmasının hiç önemi yoktur. Numune üzerine (satış ile diğer nevi satışlar arasındaki (incelik), işte buradadır.
Bu dava ile ilgili olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda yapılan müzakereler sırasında konuşmamda da açıkladığım üzere, mahalli mahkemenin kararını bozan özel daire, bu yön üzerinde asla durmamış ve (numune üzerine satış) ile diğer normal satışları aynı prosedüre tabi tutmuştur ki, bizim, böyle bir görüşe katılmamıza imkan bulunmamaktadır.
Satıcı, bilirkişi raporlarında da anlaşıldığı üzere (numuneye) uygun malı davacı alıcıya teslim etmiş bulunmaktadır. Esasen, 7.7.1981 tarihli sözleşmede satılan zeytinlerin vasfı hakkında herhangi bir şart tesbit edilmemiştir. Çünkü, satım akdi (numune üzerine) yapılmış Özel dairenin bu nevi satışlar için de genel hükümlerin uygulanması gerekeceğine ilişkin görüşüne katılmak, bizce, asla mümkün değil, Türk doktrini de (Doç Dr. Seyfullah Edin, Türk Borçlar Hukukuna göre Satıcının Ayıba Karşı Tekeffül Borcu, Ank. 1963, Sh. 156).
Davalı ve mukabil davacı A şirket vekili, 18.9.1981 günlü cevap layihasında ve ön duruşma safhasında davacı satıcının kendilerine teslim ettiği zeytinlerin (numuneye) uymadığını ileri sürmemiş ve sadece zeytin tanelerinin hava ile temas etmeleri neticesi üzerlerinde lekeler hasıl olduğunu savunmuştur. Teslim edilen zeytinlerde - velevki lekeler oluşsa bile bu zeytinler numuneye uygun iseler, davalı taraf, akitten dönemez. Mahkemenin de kabul ettiği veçhile zeytincilik davalı A. Şirketin iştigal konusu (Salamuracılık) olduğuna göre, zeytin evsafını önceden bilip-değerlendirebilecek bir tecrübeye sahiptir. Şahitlerin ve özellikle davalı şahidi Atıf Çiloğlu'nun zabıtnamede münderiç (sh. 8-9) şahadetine göre, davalıya teslim edilen zeytinler ile alınan (numune) zeytinlerin aynı evsafta oldukları ve aynı yerden alınan kasalara konularak kamyonlara yüklendiği anlaşılmasına nazaran davacının akdi vecibesini (numuneye uygun) olarak yerine getirdiği anlaşıldığından, mahkemenin esas davayı kabul etmesi doğru ve verilen hükmün (onanması) gerekir. Aksine bir görüşle hükmün bozulması doğru olmadığından ekseriyet kararına muhalifim.