 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1983/571
K: 1985/337
T: 19.04.1985
DAVA : Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy Asliye 7. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 10.2.1982 gün ve 1682-33 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 18.11.1982 gün ve 8000-8598 sayılı ilamiyle; (...Her ne kadar davacı koca, karısı hakkındaki hakaret davasında tanıklıktan çekinme hakkını kullanmayıp ifade vermiş ise de, herşeyden önce söylediği sözler, kendisinin de sanık olarak gösterildiği bir olayın gerçek olmadığını ifade etmekten ibarettir. Öte yandan kadın kocasının zina ettiğini ileri sürerek şikayetçi olmuş, toplumda yeri olan bir bilim adamının evinde bu sebeple polis tarafından arama yapılmış, ancak ithamın dayanaksız olduğu gerçekleşmiş, Cumhuriyet Savcılığınca takipsizlik kararı verilmiştir. Böyle bir şikayet karşısında kalan kocanın bu konu ile doğrudan doğruya ilgili bir davada gerçeği ifade etmesinin bir bakıma savunma çerçevesinde durumu izah etmekten öte anlamı ve amacı olamaz. Onun için koca bu tutumu ile karısına karşı kötü bir davranış içinde sayılamaz. Esasen bu olayda kötü niyetli olan ve samimi olmaktan uzak bulunan kadındır. çünkü bir yandan kocasına güya bağlı olduğunu söylerken, öbür yandan onun cezalandırılmasını sağlamak için delile dahi dayanmayan şikayette bulunması ve hapse attırmak gibi bir çabaya girmesi hoşgörü ile karşılanacak bir durum değildir. Hal böyle iken kocanın bir davada tanık olarak bildiklerini söylemesi bir bakıma kendini savunmak gibi bir imkanı kullanması tabii hakkı olup davacı kadının az önce belirlenen eylemi karşısında hiç de kınanacak bir hareket sayılamaz. Bu bakımdan ihtar geçerliliğini yitirmez.
Çağrılan evin her yönü ile tarafların sosyal seviyesine uygun olduğu gözetilerek kocanın mesken seçme hakkını kötüye kullandığından da söz edilemez. Kaldı ki koca, eşler arasında hoş olmayan olayların geçtiğini bilen çevreden uzaklaşmakta da haklıdır.
Davacı haklı sebep olmaksızın ihtara uymamıştır. Bu bakımdan boşanma kararı verilmesi gerekir. Bu bakımdan hükmün bozulması gerektiği halde temyiz incelemesi sırasında bu yönden gözden kaçınmış karar düzeltme isteği bu itibarla yerinde görülmüş olmakla, onama kararının kaldırılması ve hükmün bozulması uygun görülmüştür...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve HUMK.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 439/2 nci maddesi gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı vekili, direnme kararı ile birlikte mahkeme hakiminin red isteğinin geri çevrilmesine ilişkin ara kararını temyiz ettiğinden önce red isteğine ilişkin hususun incelenmesi gerekli görülmüştür.
Davacı, hakimin davaya bakmaktan çekinmesi sebebi olarak ilk hükmün gerekçesinde düşüncesini açıkladığı hususunu göstermiştir. Hakim, hüküm verirken bu hükmün gerekçesini yazmak bu gerekçede kanaatini de bildirmek zorundadır. Bu husus HUMK.nun 28 ve 29 uncu maddelerinde gösterilen bir çekinme ve red nedeni olamıyacağı gibi, olsa bile HUMK.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 34 üncü maddesinin açık hükmüne göre engeç bozmadan sonraki ilk oturumda ileri sürülmesi gerekirken bu yöne dahi uygun hareket edilmemiştir.
Bu nedenle, HUMK.nun değişik 34 ve 35 inci maddelerine uygun düşen red isteğinin geri çevrilmesine ilişkin karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine oybirliğiyle karar verildikten sonra işin esasına girilmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA 19.4.1985 gününde oyçokluğuyla karar verildi.