 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1983/374
K: 1985/517
T: 29.05.1985
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Zonguldak 4. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 8.6.1982 gün ve 1981/1767-982/862 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 7.12.1982 gün ve 1982 gün ve 1982/3286- 5478 sayılı ilamı :
(..Davada çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, davanın yasal dayanagını oluşturan 506 sayılı SSK'nun 60. maddesinin (B.) ve (E.) bentlerinde yazılı hususların ne yolda uygulanmak gerektiğidir. Anılan bent hükümlerinin birlikte tetkik ve yorumunda (B.) bendinin (a) fıkrasında- madde içeriğiğinde söze ilişkin bir açıklık bulunmamasına rağmen- madden işlerlerinin yeraltı işlerinde "sürekli" çalışma olgusunun amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu yön, 2564 sayılı Yasa ile anılan bentte yapılan değişiklikle -yaş koşulu dışında- getirilen "süreklilik" deyimi ile de açıklığa kavuşmaktadır. Başka bir aniatımla, 2564 sayılı Kanunla getirilen hükümlerle, maddeye genelde yapılan "yaş koşulu" ilavesinden ayrı olarak ve özellikle (a) fıkrasına "sürekli" deyiminin ilave edilmiş bulunması değişiklikten evvel mevcut-söze ilişkin- yasa boşluğunun giderilmesinin amaçlandığını açıkça göstermektedir. Bu nedenle de, sözü edilen (a) fıkrasının bu yolda yorumlanması gereği ortadadır. (B) bendinin (b) fıkrasında ise, "münavebeli" işlerin söz konusu edildiği, (E) bendinde de "sürekli" veya "münavebeli" çalışma şekillerinden oluşan "Karma çalışmalar"ın hedef alındığı açıktır.
Kuşkusuzdur ki, maden işyerlerinin yeraltı işlerinde çalışma olgusu, çalışan kişiler bakımından, çalışma koşulları itibariyle- diğer işlerlerindeki- çalışmalara oranla daha ağır sonuçlar doğuracaktır. Yasakoyucunun bu durumu gözönünde bulundurarak (E) bendindeki hükümlerle prim ödeme gün sayısına 1/4 oranında itibari bir zammı öngördüğünü, bu suretle de açıklanan sonuçlar itibariyle çalışanlar yararına farklı bir durum yaratmayı amaçladığını da izaha gerek yoktur. Bu konuda önem arzeden ve yasada hüküm bulunmaması nedeniyle boşluk gösteren husus, çalışma süresinin "karma çalışma"yı içermesi takdirinde yaşlılık aylığına esas alınacak prim ödeme gün sayısının ne yolda hesap edileceğidir. Aynı bent hükümlerinin birlikte yorumlanmasında, çalışma süresinde mevcut "sürekli" veya "münavebeli" çalışmalara ilişkin prim gün sayıları toplamına (E) bendi uyarınca ayrı ayrı 1/4 oranında zam yopılmak gereği ortadadır. Diğer taraftan, çlışma süresinde geçen baskın çalışma şeklinin ne olduğu, baskın çalışmanın "sürekli" veya "münavebeli" olup olmadığı araştırılmalı, varılacak sonuca göre (B) bendinin (a) fıkralarındaki sair koşulları da gözetilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan yönlerin gözönünde tutulmaması suretiyle eksik soruşturma sonucu yazılı nedenlerle davanın reddine karar verilmesi Usul ve Yasaya aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktane sonra gereği görüşüldü :
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire kararına uyulmak gerekirken, önceki karardadirenilmesi Usul ve Yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. madesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 29.5.1985 gününde ilk görüşmede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, yapılan ikinci görüşmede salt çoğunlukla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Zaman yönünden olaya uygulanacak 2422 sayılı Kanun ile değişik 506 sayılı Kanunun 60. maddesinin B/a ve b fıkralarında kanun boşluğu bulunmamaktadır. Anılan a fıkrasında münavebeli ve münavebesiz ayrımı yapılmadan yeraltı işyerlerinde çalışanlar için 5000 gün prim ödeme koşulu getirilmiştir. Bu fıkrada yazılı "Maden işyerlerinin yeraltı işyerlerinde çalışan" sözcükleri ile hem yeraltı "münavebeli", hem de yeraltı "münavebesiz" işlerin amaçlandığı açıktır. Kanun koyucu a fıkrasında yazılı umumi nitelikteki kuralın istisnasını b fıkrasında getirmiş, yeraltı münavebeli işyerlerinde çalışıp 5000 gün prim ödemiş olan sigortalılara da yaşlılık aylığından yararlanma hakkı tanımıştır. Diğer bir anlatımla, E fıkrası gereğince yapılacak zammı ile birlikte sigortalı yeraltı münavebeli ve münavebesiz yeraltı işyerlerinde toplam 5000 gün prim ödemiş ise 60/B-a fıkrasına dayanarak yaşlılık aylığından yararlanabilecektir.
A fıkrasında sadece, "münavebesiz", b fıkrasında sadece "münavebeli" işlerde çalışan işçilerin durumu düzenlenmiş olsa kanun boşluğundan söz etmek, hem "münavebeli", hem de "münavebesiz" işlerde çalışanlar açısından kanunda bir hüküm bulunmadığını iddia etmek mümkündür. a fıkrasındaki "maden işyerlerinin yeraltı işyerlerinde" sözcüklerini sadece "maden işyerlerinin yeraltı münavebesiz işlerinde" olarak anlamak, maddeyi, anlamını daraltacak şekilde yorumlamak mümkün değildir. Aksinin kabulü, anlamını değiştirmek, daraltmak yoluyla kanunda boşluk yaratmak olur. Kanunkoyucunun amacına ve kanunun lafzına ters düşer. Sonradan yürürlüğe giren 2564 sayılı Kanun ile değişik 506 sayılı Kanunun 60/B-a maddesinde "sürekli çalışan" sözcükleri ile kesintiye uğramıyan hizmet akdine dayalı çalışanların amaçlandığı ortadadır. Bu nedenle gerek "münavebeli", gerekse "münavebesiz" çalışmaların da sürekli çalışma olarak nitelendirilmesi gerekir. Anılan fıkrada münavebeli - münavebesiz ayırım yapılmadan "maden işyerlerinin yeraltı işyerlerinde sürekli çalışmalar" için 20 yıl sigortalılık, 5000 gün prim ödeme gün sayısı koşulu öngörüldüğüne göre, münavebeli ve münavebesiz (karma) çalışmalar için bu fıkra gereğince toplam 5000 gün prim ödeme ve 20 yıl sigortalılık koşulu gerçekleşmeden yaşlılık aylığına hak kazandığından söz edilemez.
Yasakoyucu bilinçli şekilde bir sistem kurmuş, anılan maddenin A bendinde - B bendi kapsama giren sigortalılar dahil - tüm sigortalılar için yaşlılık aylığı koşullarını belirlemiş, B bendinde ise, belirli maden işyerlerinin yeraltı işyerlerinde çalışan "münavebeli" ve münavebesiz" işçilerin yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarını düzenlemiştir. Davacının koşulları A-b fıkrasının uyması, başka bir anlatımla 55 yaşını doldurması halinde, -15 yıl sigortalılık, 3600 günden fazla prim ödeme gün sayısı koşulları gerçekleştiğinden - A-b fıkrasına göre yaşlılık aylığı bağlanması mümkündür. Sayın çoğunluk gibi yasada boşluk bulunduğu, baskın çalışma şeklinin münavebeli mi, yoksa münavebesiz mi olduğu saptanıp sonucuna ve B-a veya B-b fıkralarına göre uyuşmazlıkların çözümlenmesi kabul edilmesi halinde 60. maddede kurulan sistem bozulacak, baskın çalışma şeklinin saptanmasında imkansızlıklar meydana geleceği gibi, a ve b fıkralarında öngörülen sigortalılık süreleri farklı olmasına rağmen sigortalılık süresi nazarı itibare alınmamış olacaktır. Örneğin 1/4 zammı ile birlikte "münavebeli" prim ödeme gün sayısı 1350, "münavebesiz" prim ödeme gün sayısı 1350, a ve b fıkraları kapsamına girmeyen sair bir işyerinde prim ödeme gün sayısı 1300 gün olması halinde baskın çalışma nasıl saptanacak, hangi fıkra gereğince yaşlılık aylığı koşulları araştırılacaktır?
Olayımızda davacının sadece yeraltında münavebeli işte zammı ile birlikte ödediği prim gün sayısı 4000, zamlı münavebeli ve münavebesiz prim ödeme gün sayısı 5000 günün altında olduğundan anılan B/a ve b fıkraları gereğince, dava tarihi itibariyle yaşlılık aylığından yararlanmaya hak kazanmamıştır. 55 yaşını doldurduğu tarihte yaşlılık aylığına hak kazanacaktır.
Açıklanan nedenlerle mahkeme kararı doğrudur. Kararın (ONANMASI) oyundayım.