 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1983/237
K: 1983/478
T: 06.05.1983
DAVA : Taraflar arasındaki "maddi - manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir İş Mahkemesince davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 8.4.1982 gün ve 181 - 112 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 21.5.1982 gün ve 4426 - 50772 sayılı ilamı ile, "... Davacıya iş kazası ve malullük sigortalarından gelir bağlanmıştır. Mahkemece iş kazası sigortasından sağlanan gelir maddi tazminattan tenzil edilmiş, fakat malullük sigortasından sağlanan gelir ve avans tenzil edilmemiştir. Şayet malullük sigortasından sağlanan gelirler aynı iş kazası sonucu uğranılan maluliyete bağlı ise bu gelirlerin de tazminattan indirilmesi gerekir..." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı vekili
Hukuk Genel Kurulu kararı:
KARAR : Davanın konusu işgöremezlik tazminatının işverenden alınması isteminden ibarettir. Bu tazminat türü esas itibariyle İş Kanunlarında düzenlenmemiş olup, uyuşmazlığın İş Hukukunun özellikleri de dikkate alınmak suretiyle Borçlar Kanununun 46. maddesi hükmünce çözümlenmesi gerekir. Borçlar Kanununun 46. maddesine göre, "cismani bir zarara düçar olan kimse külliyen veya kısmen çalışmağa muktedir olamamasından ve ileride iktisaden maruz kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zarar ve ziyanını ve bütün masraflarını isteyebilir". Aslolan tabiatiyle arıza veya sakatlık değil, bu arıza veya sakatlığın tazminat alacaklısını zarara maruz bırakmasıdır. Zarar gerçekleştiği takdirde tazminata hükmedilecektir. Ancak İş Hukukunun bir özelliği olarak, işçi iş kazası sonucu olarak bedeni bir arıza veya sakatlığı müteakip iş yerinde kazadan önceki ücret ve sair haklarında bir azalma söz konusu olmadan çalışmaya devam etse dahi, işçi, aynı işi yapmak için öncekine oranla daha fazla bir çaba (efor) sarfedeceğinden tazminat isteyebilecektir.
Hükmedilecek miktar, gelecekte durmadan devam eden bir zararın tazmini esasına dayandığından yapılacak hesaplar da geleceğe yönelik olacaktır. Gelecekteki kazanç kayıpları dikkate alınırken zararlandırıcı olayda (iş kazası ile) uygun sebep sonuç bağının gözetilmesi zorunludur.
Hukukumuzda Sosyal Sigortalar Kurumunca da, iş kazası sonucu çalışma gücünü kısmen veya tamamen kaybeden işçiye yasada öngörülen belirli yardım ve ödemeler yapılmaktadır. Ancak bu yardım ve ödemelerin zararın tamamını karşılaması da her zaman mümkün olamamaktadır. İş kazasında çalışma gücünü kısmen veya tamamen kaybeden işçi işveren aleyhine açacağı davada işte bu Sosyal Sigorta yardım ve ödemeleri ile karşılanamıyan zararın tazminini isteyecektir. O halde bu tür davaların hukuki sebebi Sosyal Sigortalar Kanunlarınca sağlanan haklarla yardım ve ödemelerle karşılanamıyan, başka bir anlatımla onun dışında kalan zararın tazmini ilkesine dayanmaktadır. Hal böyle olunca iş kazası ile uygun neden - sonuç bağı çevresinde Sosyal Sigortalarca sağlanan hakların, yapılan ödemelerin peşin sermaye değerlerinin tazminattan indirilmesi gerekir. Aksi halde mükerrer ödemeye yol açılmış olur. Diğer taraftan şu husus da özellikle belirtilmelidir ki Sosyal Sigortalar Kurumu tabiatiyle iş kazası ile illiyet bağı gerçekleşmek kaydı ile yaptığı ödemeler dolayısıyle işverene rücu edecektir.
O halde, yukarıda yapılan açıklamalara göre mahkemece, davacıya maluliyet sigortasından sağlanan gelirlerin iş kazası sonunca olarak bağlanıp bağlanmadığı, başka bir anlatımla illiyet bağının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak gerçekleştiği anlaşıldığı takdirde bu gelirlerin peşin sermaye değerinin tazminattan indirilmesi gerekir. Bu nedenlerle mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı bozulmasına 6.5.1983 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
İş kazalariyle meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelir ile malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasından bağlanan aylıkların mahiyet ve gerçekleşme şartları birbirinden tamamen ayrıdır.
Gelir bağlanabilmesi için 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 19. maddesinde öngörüldüğü gibi sigortalının bir iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü en az % 10 yitirmiş bulunması gerekli ve yeterli bulunduğu halde malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasından aylık bağlanabilmesi için muhakkak surette malullük, yaşlılık veya ölüm olgusunun meydana gelmiş bulunması ve ayrıca kanunda yazılı prim ödeme ve çalışma süresi gibi diğer koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu olgulara sebep olan olayın niteliği önemli değildir. Söz konusu olgular, herhangi bir olay sonunda, hatta daha çok normal bir tabiat olayı olarak ortaya çıkabilecği gibi tesadüfen bir iş kazası veya meslek hastalığı sonucu olarak da meydana gelmiş olabilir.
Bu itibarla gelir ile iş kazası veya meslek hastalığı arasında ayrılmaz bir bağ mevcut olduğu halde malulüyet, yaşlılık ve ölüm sigortalarında malullük, yaşlılık veya ölüm olgusunu meydana getiren olay arasında illiyet bağı aranmaz. Bu hak kanunda yazılı kendine özgü koşulların varlığı halinde, ona sebep teşkil eden olaydan tamamen bağımsız olarak oluşur.
Bir iş kazası veya meslek hastalığı sonucu iki ayrı sigorta kolundangelir ve aylık bağlanması olanağının bulunması da bu görüşü doğrular. Zira tek bir olayın aynı anda iki ayrı hak türüne sebebiyet verebileceği düşünülemez. Bu ayrım hiç şüphesiz gelir'in bir zarar karşılığı olmasının yani tazmini nitelik taşımasının, aylığın ise herhangi bir zararla ilgili bulunmamasının tabii ve hukuksal bir sonucu olmak gerekir.
Bu sonuç, düşünceyi, kurumun aylık için rücu hakkı olmadığı ilkesine de götürür.
Bu nedenle aylık ile iş kazası veya meslek hastalığı arasında illiyet bağı aramak gerekmez. Durum böyle olunca, iş kazası veya meslek hastalığına ilişkin tazminat davalarında sadece iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından bağlanan gelirin tazminattan tenzili söz konusu olup malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasından bağlanan aylığın tenzili ise doğru olmaz.
Bu görüş doğrultusunda verilen direnme kararının onanması oyundayız.