 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1983/65
K: 1983/119
T: 02.05.1983
DAVA : Etkili eylemden sanık Nurser'in hükümlülüğüne dair İzmir 1. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 3.11.1981 gün ve 998 - 5606 sayılı hüküm, sanığın temyizi üzerine Yargıtay 2. Ceza Dairesince incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 29.7.1982 gün ve 2210 - 3568 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi müdahil vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş koşuluda yerine getirilmiş olduğundan dosya C.Başsavcılığının hükmün bozulması istemini bildiren 22.2.1983 gün ve 2/6616 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, ceza genel kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Müessir fiil suçundan sanık Nurser'in TCK.nun 456/4. maddesi uyarınca 2.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına dair İzmir 1. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen hükmü, sanık vekilinin temyiz üzerine inceleyen özel daire :
"Tanık beyanlarında olayın, önce müştekinin sanığın otomobilinin ön camını kırması ve ona vurması üzerine çıktığının anlaşılmasına göre; bu durumun sanık lehine tahfife yol açması gerektiğinin düşünülüp tartışılmaması" isabetsizliği ile bozmuş,
Dosyanın gönderildiği mahalli mahkeme : İlk hareketin sanıktan geldiğini ve delillerin önceki kararda tartışıldığını ifade ile sanığın mahkumiyetine karar vererek önceki kararında direnmiştir.
Burada işin esasına geçilmeden önce CMUK.nun 305. maddesinin, 2789 sayılı kanunla yapılan değişikliği karşısında, hükmün temyizinin mümkün bulunup bulunmadığının belirlenmesi önem kazanmaktadır.
C.Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamede; "Her ne kadar usule dair değişikliklerin geriye işleyeceği kuralı söz konusu ise de; yine usule ilişkin kazanılmış hakların tanınması da gerekmektedir. Nitekim 4.2.1959 tarih, 13-5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında "usuli müktesep hakkın tanınması da amme intizamı düşüncesiyle kabul edilmiş bir esastır" denilmektedir. 9.5.1960 gün ve 21-9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere Hukukun kaynağı sadece kanun olmayıp, mahkeme içtihatları dahi hukukun kaynaklarından olduğu cihetle, hukuki müktesep hak için kanunda açık hüküm bulunmaması onun kabul edilmemesini gerektirmez. Olayda açıkça usule ilişkin kazanılmış hak sözkonusudur. Sanık yararına olan bu hakkını kullanmıştır. Sonradan çıkartılan yasa ile bu kazanılmış hakkı bertaraf edilemez. Bu itibarla olayda temyiz kabiliyeti bulunmaktadır" görüşünü benimsemiştir.
İnceleme konusu olan hukuk usul hükümlerinin zaman bakımından uygulama sınırını belirlemektedir.
Suç muhakemesi, suç işlendikten sonra başlar ve hemen bitmez. Zaman alan bir işlemdir. Bu bakımdan başlaması ile bitmesi arasında değişik kanunlar yürürlüğe girip değişiklikler yapabilir. Bu durumda; suç işlendiği zaman yürürlükte olan kanun mu, yoksa muhakeme başladığı zaman yürürlükte olan kanun mu, yahut daha sonraki kanunun mu uygulanacağının belirlenmesi gerekir.
Hukukta genel kural, olay veya işlemlerin o sırada yürürlükte olan hukuk kurallarına bağlı olmasıdır. Bir olaya o sırada yürürlükte olan hukuk kurallarının uygulanmasına (hemen uygulama - Applicazione immediate) ilkesi adı verilmektedir. Bir olaya veya işleme daha sonra yürürlüğe giren bir hukuk kuralının uygulanması veya yürürlükten kalkmış bir hukuk kuralının uygulanması kural değil, istisnadır. Sonradan yürürlüğe giren hukuk kuralının bir olay veya işe uygulanmasına hukukta "geçmişe yürüme - retroattivita" ilkesi denilir. Bu istisnaya ceza hukukunda sanık lehine olan kanunun uygulanmasında rastlanır.
Suç muhakemesinde kanun değişikliklerinde ilke "hemen uygulama"dır. Bu ana kurala bağlı kalınarak, eski kanun zamanındaki işler, eski kanuna göre sonuçlanmalı, sonuçlanmamış ise yeni kanuna göre sonuçlandırılmalıdır. Ve böylece birden fazla kanunun muhakeme sırasında uygulanması durumu kabul edilmelidir. Genel Kural olan "hemen uygulama" ilkesi gereğince yeni kanun, yürürlüğe girdikten sonraki olay ve işlemlere uygulanmakta, geçmişe yürümemesi neticesi olarak da eski kanun zamanında tamamlanmış veya yapılmış işlemler geçerli kalmaktadır ve yenilenmemektedir.
Açıklanan "hemen uygulama" ilkesinden;
1 - İşlemlerin daima yürürlükteki kanuna göre yapılacağı,
2 - Yürürlükteki kanuna uygun olarak yapılan işlemlerin sonradan değişiklik yapan kanunla geçerliliğini kaybetmeyeceği,
3 - Eski kanuna göre yapılmamış işlemlerin yeni kanuna tabi olacağı
4 - Yeni kanunun uygulanmasında genel kuralın, sanığın leh ve aleyhinde olmasına bakılmayacağı,
Sonuçları çıkarılmakta, ancak bu ilkenin geçerli olmadığı hallerinin de (istisnalarında) varlığı kabul olunmaktadır.
Muhakeme Hukukunda "derhal-hemen uygulama" ilkesinin kural olduğu yukarda ifade olunmuştur. Bazı hallerde, yeni kanun zamanında bazı işlemlerin eski kanuna göre değerlendirilmesi gerekir. Buna eski kanunun "ileriye yürümesi" denilebilir. Bu haller istisnadır. Bu ana kuraldan neden ayrılındığı doktrinde verilen şu örnekle açıklanmaktadır (Tosun Türk Suç Muhakemesi Hukuku dersleri 2. Basım - 1976 - Sahife 123)
Eski kanun bir işlemin yapılması için 7 günlük süre verse, yeni kanun bunu 15 güne çıkarsa, hemen uygulanırlık ilkesine göre durum çözümlenecektir. Şöyle ki; eğer eski kanuna göre verilmiş 7 gün içinde işlem yapılmamış ise, yeni kanuna göre yapılacak işlem kalmamaktadır. İş eski kanuna göre "ölmüştür" yeni kanun onu diriltmez. Buna karşılık, yeni kanun, bu süre dolmadan yürürlüğe girmişse, yeni kanunun uygulama olanağı bulunmakta ve ilgili kişi 7 gün yerine 15 günden faydalanacaktır. Örneği tersine çevirdiğimizde durum pek farklı neticeler göstermektedir. Eski kanun 15 gün süre vermişken yeni kanun bunu 7 güne indirdiğinde;
a) Sürenin başlangıcından itibaren 7 gün geçmemiş ise işlem yeni kanuna tabi olacak,
b) Lakin sürenin başlangıcından 7 gün geçtikten sonra kanun yürürlüğe girmiş ise; işlem otomatik olarak yapılamaz duruma girmiş olacaktır.
Kişiye bir süre tanındığında, bu sürenin ister başında ister sonunda işlemi yapmak yetkisi bulunduğuna göre, yeni kanunun uygulanmasını istemek, sürenin başında olanların işlemi yapmasını sağlamakta, sonunda olanları ise işlem yapmaktan yasaklanmaktadır. Böyle bir sonuç, kabul edilemez. Hukukun genel ilkelerinden biri de eşitlik ilkesidir. Kanunların yorumunda gözönünde bulundurulması gereken bu kuralın suç muhakemesi hukukunda da gözönünde bulundurulması gerekir. Böylece bu örnekte eşitliğe aykırı sonuç veren yeni kanunun uygulanmasından vazgeçilmesi icap etmektedir. Yeni kanun uygulanmayınca ya eski kanun uygulanacak ya da başka bir çözüm biçimi aranacaktır. HUMK.nun 578. maddede eski kanunu uygulama yoluna gitmemiş, yeni bir süre vermiştir. HUMK.nun bu hükmünü suç muhakemesi hukukunda da kıyas yolu ile uygulamak gerekir.
Sonuç olarak; derhal uygulanırlık kaidesinin haksızlıklara sebebiyet vermesi halinde buna istisna tanımak gerekir. Tamamlanmamış işlemler hakkında yeni kanunun uygulanmaması icap eder.
Bu hususta doktrinde fikir birliği bulunduğu gibi uygulama alanında bazı yargı kuruluşu kararlarının da bu doğrultuda olduğu görülmektedir. (Bakınız : N.Kunter; Ceza Muhakemesi Hukuku, No : 315 - Türk Suç Muhakemesi Hukuku dersleri 1976 Basım Sahife 118 - Tosun Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Cilt I. Sahife 248, Dönmezer/Erman - Ceza Yargılama Hukuku Sahife 20, E. Yurtcan, Ceza Usulü Hukuku Sahife 78 - F. Erem, Hukuk Yargılama Usulü Sahife 7 - S. Şakir Ansay, Medeni Yargılama Hukuku 1967 Basım Sahife 22 ve devamı N.Bilge ile Askeri Yargıtay Dava Daireleri kurulu 6.11.1980 gün, 103 Esas, 102 Karar gibi)
Sanık hakkında 29.7.1982 tarihinde gıyapta 2.000 lira ağır para cezasına hükmolunmuş, ilam 3.9.1982 gününde usulen tebliğ olunmuştur. Sanık vekili 3.9.1982 gününde temyiz şartını da yerine getirerek hükmü temyiz etmiştir.
Hüküm tarihi ile temyiz tarihi nazara alındığında, CMUK.nun 305. maddesini değiştiren 2789 sayılı kanunun yürürlüğe girmemiş bulunduğu görülmektedir.
Usulün değişiklikten önceki 305. madde 1. bendi; 1000 liraya kadar hafif para cezalarına dair hükümlerin kesin olduğu hükme bağlanmış iken, 21.1.1983 gününde kabul olunarak yürürlüğe giren 2789 sayılı kanun ile 3000 liraya kadar para cezasına dair hükümlerin temyiz olunamayacağı belirtilmektedir.
Olayımızda döndüğümüzde 2789 sayılı kanunun yürürlüğünden önce, sanığın mahkum olduğu ve değişiklikten önce yürürlükte bulunan hükümlere göre bunun temyiz incelemesinin mümkün olup, usulüne göre temyiz olunduğu anlaşılmaktadır. Ortada eski usul hükümlerince tamamlanmış işlem ile sanık tarafından kullanılmış bir hak -temyiz hakkı- bulunmaktadır. 21.1.1983 gününde kadar çeşitli nedenle temyizen incelenememiş bir hükmün; bu tarihten sonra yasa değişikliği nedeniyle incelenemiyeceğini düşünmek tevhidi içtihat kararlarında da benimsenen ve kıyas yoluyla uygulanması gereken müktesep hak kaidesi ile eşitlik aykırı bulunmaktadır.
Yukardaki açıklamalar karşısında hükmün temyizen incelenebileceğine karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan gerekçeler uyarınca temyiz konusu hükmün temyizen incelenebilir olduğuna 4.4.1983 gününde 2/3 yasal çoğunluk hasıl olmadığından 2. müzakerede 2.5.1983 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Esasın incelenmesine geçildi.
incelenen dosyaya oluşa ve delillere göre :
Olay günü sanığın yönetimindeki otomobil ile olay yeri Göztepe civarında bir sokak içine gelerek park edeceği sırada müşteki - Müdahil Cengiz'in yanında annesi ile birlikte sanığın aracına yaklaşıp otomobilin camını kırdıkları, bundan sonra araçtan inen sanık Nurser'in müştekinin yüzünü, elini, boynunu sathı sıyrık teşkil eder ve 5 günde iyileşir, iş-gücüne engel teşkil etmez derecede yaraladığı, olaya sanığın, müştekinin babası ile birlikte yaşadığı iddiasının neden olduğu, olay sonrası sanığın da işine mani teşkil etmez (5) günde iyileşir derecede yaralandığı hususunda rapor alarak dosyaya koymuş olduğu, mevcut delillere göre; özel daire bozma kararında belirtildiği şekilde bu hususların sanık lehine tahfife yol açması gerektiğinin düşünülmemesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu itibarla sanık vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklandığı üzere :
1 - Hükmün temyizen incelenmesinin mümkün bulunduğuna 4.4.1983 gününde 2/3'ü geçen çoğunluk hasıl olmadığından 2.5.1983 gününde 2. müzakerede yarıyı geçen oyçokluğu ile,
2 - Hükmün esası hakkında ise; sanık vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme hükmünün tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, depo parasının geri verilmesine 2.5.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.