 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1983/446
K: 1984/255
T: 09.07.1984
DAVA : Adam öldürmekten sanıklar Kadir ve arkadaşlarının hükümlülüklerine dair İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 28.11.1979 gün ve 371-498 sayılı hüküm, C. Savcısının temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 13.6.1983 gün ve 90-145 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, C. Savcısı tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün onanması istemini bildiren 14.12.1983 gün ve 1/3347 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Adam öldürmek suçundan sanık Kadir ve Selahattin'in, TCK.nun 448, 452/2. maddeleri gereğince 2'şer sene 6'şar ay ağır hapis; Ahmet'in, TCK.nun 464/1, 51/2. maddeleri gereğince 1 sene süreyle hapis; Selim'in, TCK.nun 464/3, 51/2. maddeleri gereğince 3 ay süre ile hapis cezasıyla tecziyelerine; Asım hakkındaki soruşturmanın muvakkaten tatiline, diğer sanıkların beraatine ilişkin hükmü Özel Daire:
Olay gecesi maktul Mehmet'in arkadaşları ile birlikte sanıkların çalıştığı Marmara Gazinosu'na giderek içki içip sarhoş oldukları, bunlardan Kemal'in aynı yerde konsomatris olan Nebahat namındaki kadına otele çıkıp eğlenmelerini teklif ettiği, bu isteğinin reddedilmesi sebebiyle ona hakaret ettiği, sanıkların müdahalesi üzerine taraflar arasında kavga çıktığı, sanıkların önce maktulü dövdükleri sonradan kovalamaya başladıkları, öldürülen Mehmet'in tecavüz ve takipten kurtulmak için o civarda bulunan göle atlayarak asfeksi sonucu öldüğü, dosya münderecatından anlaşılmıştır. Sanıkların maktulün peşinden göle girerek başını suya sokmak suretiyle öldürdüklerini beyan eden şahıs Muhtar'ın safahattaki ifadeleri, hakkında yalan şahadetten takibata tevessül edilecek şekilde mübayin olması ve adı geçen şahidin hadiseyi müteakip gazino sahiplerinden İlhami'ye maktulün sanıklardan Ahmet tarafından başının suya bastırılarak öldürdüğünü söylemiş bulunması karşısında sanıkların eylemlerinin kasten adam öldürmek olarak kabul ve tavsifi mümkün görülmemiştir. Ancak ölüm, sanıkların fiillerinin tabii neticesi olmasına rağmen, ölüme müessir olan inzimam eden sebeplerin nelerden ibaret olduğu gereği gibi açıklanmadan, sanıkların TCK.nun 452/1. maddesi yerine, aynı Kanunun 452/2. maddesi ile mahkumiyetine karar verilmiş olması isabetsizliğinden bozmuş;
Yerel Mahkeme ise:
Olay gecesi maktulün, yanında arkadaşları Selahattin, Raif ve Kemal isimli şahıslarla birlikte sanıkların çalıştıkları Küçükçekmece'deki Marmara Gazinosu'na giderek içki içip sarhoş oldukları, bunlardan Kemal'in o gazinoda konsomatris olarak çalışan hayat kadını Nebahat'e birlikte yukarı otele çıkmayı teklif ettiği onun da rahatsızlığını ileri sürerek kabul etmemesi üzerine ana-avrat yüzüne karşı sövdüğü üzerine bardak attığı; önce sanıklardan Selahattin'in müdahale ettiği, sonra maktulün arkadaşlarının olaya karıştığı, diğer sanıklar Kadir, Ahmet ve Selim'in katılması ile tarafların gazino dışına çıktıklarında, maktulün arkadaşlarının onu yalnız bırakarak gazinoya terk ettikleri, göl kenarında devam eden kavgada maktulün bıçak çekmesi üzerine, sanık Kadir'in ona demirle vurduğu, bu sırada Kadir ile Selahattin tarafından takip edilen maktulün onlardan kaçmak için göle girdiği, bu iki sanığın bir süre gölde onu takip ettikten sonra geri döndükleri, daha derinlere giden ve sarhoş da bulunan maktulün daha sonra suda boğularak ölmüş olduğu anlaşılmıştır.
Maktul, kendisini dövmek isteyen sanıkların darbelerinden kurtulmak için, kendi iradesi ile göle atlamış ve boğulmuş olduğuna göre, müessir fiile inzimam eden gayrimelhuz esbabın maktulün kendi iradesiyle göle atlaması ve suda boğulması olduğu, dosya muhtevası ile kesin olarak anlaşıldığı cihetle, Özel Daire bozma kararına uyulmamıştır, gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Görüldüğü gibi, oluş ve sübutta Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu olan husus; kendisini döven sanıkların elinden başka türlü kurtulamayacağını anlayan, sarhoş vaziyetteki mağdurun kendisini göle atması, orada da sanıklardan iki tanesinin göle girip kendisini yakalamaya çalıştığını görünce, dayak yememek için daha fazla açılıp gölde boğularak ölmesi halinde, sanıklara TCK.nun 452/1. maddesinin mi, 452/2. maddesinin mi uygulanması gerektiği hususudur.
TCK.nun 452. maddesinde: Katil kastıyla olmayan darp ve cerh veya müessir fiilden telefi nefis husule gelmiş olursa fail... mahkum olur.
Eğer telefi nefis failin fiilinden evvel mevcut olup da failce bilinmeyen ahvalin birleşmesi veyahut failin iradesinden hariç ve gayrimelhuz esbabın inzimamı ile vukua gelirse ... cezalandırılır, denmektedir.
Bu maddede kasten işlenen müessir fiil ile istenmeyerek kasten aşılması suretiyle bir kimsenin ölümüne sebebiyet verme söz konusudur.
Bu şekilde yapılan bir eylemde ölüm neticesi, başka nedenler eklenmeksizin doğrudan doğruya müessir fiil sonucu meydana gelmişse, faile TCK.nun 452/1. maddesi; failin kasten işlediği müessir fiil, başlı başına ölümü meydana getirmeye elverişli olmadığı halde failin fiilinden önce mevcut olup da failce bilinmeyen hallerin veya failin iradesi dışında ve beklenmeyen sebeplerin birleşmesiyle ölüm meydana gelmişse, TCK.nun 452/2. maddesi uygulanacaktır.
Failin hareketine eklenen nedenlerin onun tarafından öngörülmüş olup olmamalarının önemi yoktur. Yasa, failce bilinmeyen failin iradesinden hariç, gayri melhuz nedenlerden söz etmek suretiyle, bu konuda herhangi bir araştırma imkanını önceden kesin olarak yok etmek istemiştir. Buna göre, fail adı geçen nedenlerin kendi hareketine eklenebileceklerini ve böylelikle ölümün vuku bulacağını öngörmemiş olsa bile hareketi ile sonuç arasında nedensellik bağının varlığı kabul edilecektir (U. Alacakaptan, Suçun Unsurları, 2 Bası, S. 94).
Olayımızda da mağdur, doğrudan doğruya müessir fiil sonucu değil, bu eyleme eklenen suda boğulma sonucu ölmüştür. Sanığa TCK.nun 452/2. maddesinin uygulanması suretiyle ceza verilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan Yerel C. Savcısının temyiz itirazının reddi ile, direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, tebliğnamedeki isteme uygun şekilde Yerel Mahkeme direnme hükmünün ONANMASINA, 9.7.1984 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.