 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1983/418
K: 1984/106
T: 19.03.1984
DAVA : Hakaret suçundan sanık Şengül'ün hükümlülüğüne dair Aydın Sulh Ceza Mahkemesi'nden verilen 27.12.1982 gün ve 1258-2877 sayılı hüküm, şahsi davacının temyizi üzerine Yargıtay 2. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 28.9.1983 gün ve 1586-1731 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi şahsi davacı tarafından süresinde verilen dilekçeyle istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hükmün bozulması istemini bildiren 30.11.1983 gün ve 2-8208 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Hakaret suçundan sanık Şengül hakkında açılan şahsi davanın TCK.nun 489. maddesi gereğince düşürülmesine ilişkin hükmü Özel Daire:
Şahsi davacı, duruşma sırasında hakaretin çocuklarına yapıldığı için karakolda şikayetinden vazgeçmediğini iddia etmiş olmasına, vazgeçmeyi teyid eden karakolda tanzim olunmuş bir vazgeçme zaptı da bulunmamasına göre duruşmaya devam olunarak sonucuna göre olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekli iken, yasal olmayan gerekçelerle davanın düşürülmesine karar verilmesi isabetsizliğinden bozmuş;
Yerel Mahkeme ise : (Olayın ..... Polis Karakolu'na intikali sırasında tarafların bir daha tekerrür etmemek kaydı ile şikayetlerinden vazgeçtikleri anlaşılmış olup, bu konuda bir tutanak düzenlenmemiş ise de, tutanak düzenlemek şikayetçi veya sanığa ait bir görev olmayıp, kamu görevlisinin tasarrufu ile gerçekleşebilecek bir işlemdir ....... Bucağı Emniyet Komiserliği'nde görevli amir durumunda bulunan savunma şahidi Mevlüt'ün olayla ilgili olarak yazılı bir başvurunun mevcut olmaması ve tarafların ifadelerinin de yazılı olarak tesbit edilmemiş bulunması ve tarafların olayın tümü ile ilgili olarak şikayetlerinden karşılıklı olarak vazgeçmeleri sebebiyle bir tutanak düzenlemeyi gerekli görmemiş olduğu ve bu kanuni vecibeyi yerine getirmediği anlaşılmış ise de; bir kamu görevlisinin gerçekten vaki bir vazgeçmeyi belgelememesi nedeniyle vazgeçmeye itibar edilmemesi halinde, sanık için telafisi kabil olmayan sonuçlar doğurabilecek bir durum yaratılmış olur. Karakolda yetkili amir huzurunda, tarafların vazgeçme ile düşebilecek eylemleri nedeniyle, sözlü olarak şikayetlerinden karşılıklı olarak vazgeçtikleri ve bu vazgeçmeyi kabul ettikleri kanaatine varan Yerel Mahkememiz, yazılı şekilde hüküm kurmuştur gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Görüldüğü gibi; Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık konusu olan husus, karakolda vukubulduğu ileri sürülenin vazgeçmenin tanıkla isbat edilip edilemeyeceği hususudur.
Doktrin ve uygulamada bu konuda üç ayrı görüş ileri sürülmüştür.
1 - Bunlardan 1.sine göre; vazgeçmenin yazı ile tesbit edilmemesi, zabıtanın görevini yapmadığını gösteren bir husus olup, tarafların durumuna tesir etmeyeceği gibi; vazgeçmenin hakim huzurunda olmayışı da bu vazgeçmenin hükümsüz addedilmesine yol açmaz. Vazgeçmenin şahadetle de isbatı kanunen caizdir CGK., 17.11.1958, 97/97
2 - 2. görüş tarafına göre; TCK. ve CMUK.nun vazgeçme hakkında hususi bir şekil kabul etmemişlerdir. Bu sebeple, takibi şikayete bağlı suçlarda şikayette bulunmak için usul Kanununun kabul ettiği şikayet şekline ait hükümler vazgeçme hakkında da tatbik olunmalıdır. Bu sebeple şikayet şekillerinden birine uymayan bir vazgeçme tarafların iradelerine sarahaten uygun olsa bile muteber sayılamaz (F. EREN, Türk Ceza Hukuku Cilt 1, 7. Bası S. 858; GÖZÜBÜYÜK, Türk Ceza Kanunu Açıklaması 3. Bası, Cilt 1 - 2, S. 377).
3 - 3. görüş tarafına göre ise; açıkça vazgeçme bir yargı organı huzurunda yapılabileceği gibi, öyle bir merci huzurunda olmaksızın da gerçekleşebilir. Bu sebepledir ki, açıkça vazgeçme yargısal olan ve olmayan diye ikiye ayrılır. Yargısal vazgeçmede, vazgeçme açıklaması adalet mekanizmasına giren bir organ huzurunda yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılır. Yargısal olmayan vazgeçme ise adli zabıta veya noter huzurunda yapılan yazılı açıklamalarda, ya da mektup veya el yazılı vasiyetname gibi özel nitelikte yazılarda izahını bulabilirr DÖNMEZER - ERMAN Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt 3. 8. Bası, S. 372; 5.CD. 5/10/1977 2782/2763).
Bu görüşlerden hangisine itibar edileceğinin belirlenebilmesi için, bazı hususların açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
Takibi şikayete bağlı bir suçta, CMUK.nun 151/4. maddesi uyarınca usulüne uygun bir şikayet yapıldıktan sonra, C. Savcısı tarafından müştekinin şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle takiba mahal olmadığına karar verilebilmesi için, hazırlık soruşturması evrakı arasında vazgeçmeyi belgeleyen bir tutanak veya yazılı belgenin bulunması zorunludur. Gerek C. Savcısına veya ona niyabeten görev yapan zabıta görevlilerine müşteki şikayetinden vazgeçtiğini belirtecek olursa, elbetteki bu beyan bir tutanakla belgelendirilecektir.
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunumuzda ve Türk Ceza Kanununda hazırlık soruşturması sırasında vazgeçmenin her türlü delille kanıtlanabileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Şahsi dava yoluyla takip edilen bir suç dolayısı ile de başka şekilde düşünmek ve uygulama yapmak için hiç bir neden bulunmamaktadır.
Bu itibarla, olayımızda şahsi davacının vazgeçmesi mahkeme huzurunda vuku bulmadığı gibi, geçerli kabul edilebilecek yazılı bir belge veya tutanakla da kanıtlanamadığından Yerel Mahkemece yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi yasaya aykırı olduğundan, şahsi davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle tebliğnamedeki isteme uygun şekilde Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, depo parasının şahsi davacıya geri verilmesine, 19.3.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.