 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1983/405
K: 1984/179
T: 21.05.1984
DAVA : Geceleyin konut dokunulmazlığını bozmak, silahlı gasp ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından sanıklar Zeki, Cemil'in hükümlülüklerine dair (Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi)'nden verilen 7.9.1982 gün ve 231-131 sayılı hüküm, sanıkların temyizleri üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 20.10.1983 gün ve 203-212 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanıklar tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan dosya C. Başsavcılığı'nın hükmün onanması istemini bildiren 23.11.1983 gün ve 6-12633 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Geceleyin konut dokunulmazlığını bozmak, gasp ve 6136 sayılı Yasaya aykırı davranıştan sanık Zeki ve Cemal'in TCK.nun 497/1, 59, 193/2, 59; 497/1, 80-59, 193/2, 59. maddeleri uyarınca ayrı ayrı sonuç olarak 26 sene 13 ay ağır hapis, 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, ağır hapis cezası süresince emniyeti umumiye nezareti altında bulundurulmalarına, 6136 sayılı Yasaya aykırı davranıştan delil bulunmadığından beraatlerine dair Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen hükmü, sanıklar vekilinin temyizi üzerine inceleyen Özel Daire:
"Sanık Cemal'in hükmün başlığındaki doğum kaydının 1956 yerine 1957 olarak yazılmas, mahallinde düzeltilmesi mümkün bulunmuş, dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, karar yerinde toplanıp incelenen delillere ve Hakimler Kurulu'nun takdirine göre sair itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak:
Her iki sanığın, 7 mağdurun oturduğu eve giderek polis olduklarını söyleyip kapıyı açtırarak içeri girdikten sonra orada bulunanlara arama yapacaklarını söyledikleri ve hüviyet istedikleri, hüviyet kontrolünden sonra "bunlara karakola götürmeyelim" diyerek mağdurlardan cebir şiddet ve tehditte bulunmadan para istedikleri ve onlardan toplanan paraları aldıkları ve oradan çıkarak Cuma'nın evine girip aynı yöntemle para aldıkları, oluşa uygun halden anlaşılmaktadır.
Unsurları TCK.nun 495. maddesinde açıklanan gasp suçunun oluşabilmesi için cebir ve şiddet kullanma şahsen veya malen büyük bir tehlikeye düşüreceği beyanı ile tehdit ederek menkul bir malın zilyedinin o malı teslime yahut o malın kendi tarafından zaptına karşı sükut etmeye mecbur kılması gerekmektedir.
Olayımızda, cebir ve şiddetin bulunmadığı açıktır.
Tehdite gelince; bu tehdit kişiyi büyük bir tehlikeye düşüreceği şeklinde ortaya çıkmalıdır. Oysa sanıklar mağdurlara hüviyetlerindeki noksanlar nedeniyle karakola götürecekleri beyanında bulunmuşlardır. Karakola götürülme şeklindeki bu beyan bir tehlike oluşturmdığı gibi büyük bir tehlike sayılması da düşünülemez.
Bu nedenlerle olayda gasp suçunun unsurları bulunmamaktadır.
TCK.nun 493/4. maddesi hırsızlık eyleminin (selahiyeti olmaksızın resmi sıfatı takınarak) işlenmesin cezalandırmış bulunmaktadır. Sanıklar Cemil ve Zeki, toplu ve tek başına bulunan mağdurlara kendilerinin polis olduklarını ve arama yapacaklarını bildirerek kapıyı açtırıp evlerine girmişler, hüviyet kontrolü yapmışlar, karakola götüreceklerini söyleyerek onların paralarını alıp gitmişlerdir. Sanıklar polis olmadıkları halde resmi sıfat takınarak bu suçu işlemiş bulunduklarına gör eylem hırsızlık olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu nedenle sanıkların eylemleri TCK.nun 493/4. maddesindeki hırsızlık suçlarını oluşturdukları halde, yazılı olduğu üzere gasptan hüküm kurulması yasaya aykırıdır" gerekçesiyle ve oyçokluğu ile bozmuş; Üyelerden M. Dinç; "Sanıkların her iki olayda mağdurların ikametgahlarına girerek (kıpırdamayın, biz polisiz, arama yapacağım çıkarın hüviyetlerini) diyerek ilk anda onları şoke ettikten sonra hüviyetleri ile ilgili bazı bahaneler ileri sürerek karakola götüreceklerini söyleyip bilahare karakola götürmemek için kendilerinden para isteyip aldıkları, mağdur Cemalettin'in para cüzdanını zorla çekip alarak içindeki tüm parayı aldıkları, mağdur (M.E.)'yi evden zorla çıkararak, Mustafa'yı kolundan tutarak dışarıda beklemekte olan arabaya zorla bindirdirdikleri (M.E.)'yi ayrıca tokatlayıp küfrettikleri, oluş ve dosya münderecatından anlaşılmasına göre; sanıkların bu davranışları kül halinde ele alındığında, eylemlerinin gasp suçunu oluşturduğu, mağdurlara karşı manevi cebir kullanarak paralarını gasp ettikleri ve bu nedrenle Yerel Mahkeme'nin kabul ve uygulamasının usul ve yasaya uygundur" düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmamış,
Dosyanın gönderildiği Yerel Mahkeme, Özel Daire çoğunluk kararına katılmayan üyenin görüşü doğrultusunda bozulan önceki kararında direnmiştir.
İncelenen dosyaya, toplanan delillere ve oluşa göre:
Olay gecesi sanıklar Zeki ve Cemil (Fethi)'nin Zeytinburnu Sümer Mahallesi 5. Sokak ...... nolu eve gelerek apıyı çalıp kendilerini polis tanıtıp kimlik kontrolu yaptıkları, bu arada kimliklerinin fotoğrafsız, kirli, yırtık vs. olduğunu bahane ederek müştekilere (... para verin sizi şubeye götürmeyelim) diyerek onlardan toplanan paraları alıp buradan Cuma'nın evine giderek aynı usulle ondan da para aldıkları, bu eylemler sırasında sanıkların yanlarında yada üzerlerinde silah bulunmadığı, paraları almadan evvel cebir ve şiddetde bulunmadıkları, götürülmüştür.
Yağma suçu, mal aleyhine işlenen cürümler içinde yer almakla beraber esasında şahıslar üzerinde cebir ve tehdit kullanmak suretiyle işlenen hırsızlıktan ibarettir (Dönmezer; Kişilere ve Mala Karşı Cürümle 10. Bası, 1977 sayfa 310, Erem-Toroslu; Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 1983-safa 630).
Yağma suçu TCK. 495. maddesinde hükme bağlanmıştır. Bunda;
"Her kim,menkul bir malın zilyedini veya cürüm mahallinde bulunan bir başkasını cebir ve şiddet kullanarak veya şahsen veya malen büyük bir tehlikeye düşüreceği beyanı ile tehdit ederek o malı teslime yahut o malın kendi tarafından zaptına sukut etmeye mebur kılarsa..." demek suretiyle suçun unsurlarını göstermiştir.
Bu suçun maddi unsuru, hırsızlıkta malın (bulunduğu yerden alınması) unsurunun hususi şeklidir. zilyet veya diğer şahıs, teslime veya malın zaptına sükuta icbar edilmiştir. hırsızlık ile bu suçun maddi unsuru arasındaki fark şahıslar üzerinde cebir kullanılmış olmasıdır.
Yasa, sadece maddi cebiri nazara almamıştır. Mağduru şahsen veya malen büyük bir tehlikeye düşüreceği beyanı ile de suç işlenebilir.
Maddi cebir, ağır veya hafif olabilir. Bu husus yağma suçunun esasına müessir değildir. Maddi cebir şahıslara karşı müstakil bir suç oluşturduğu hallerde TCK.nun 78, 79. maddesindeki kurallar uygulanmaz.
Bu cürüm bakımından tehdit ise manevi cebirin kullanılmasıdır. Yasa sadece tehditi değil şahsen veya malen büyük bir tehlikeye düşüreceği beyanı ile tehdidi, nazara almıştır. Basit tehdit, hırsızlığı yağmaya çevirmeye kafi değildir. Diğer taraftan belirli olmayan, gerçekleşmesi şüpheli olan tehditler, fevren, maksatsız olarak ağızdan çıkan tehdit sözleri yağma da tehdit unsurunu gerçekleştirmeye imkan vermezler (Dönmezer age. S. 312, Erem-Toroslu, age. s. 632).
Cebir veya tehdidin malı teslime icbar veya malın zaptedilmesini sağlamaya matuf olması gerekir. Bu nedenle selbi eylemle bir suçun işlenmesi mümkün olamaz.
İnceleme konusu olayda cebir ve şiddet bulunmamakta, sanıkların parayı aldıktan sonraki bazı davranışları da bu unsuru oluşturmamaktadır.
Sanıkların mağdurları (karakola yada şubeye götereceklerine) dair beyanları bir (tehlike teşkil etmeyeceği gibi, bunu büyük bir tehlike saymakta mümkün değildir. Bu bakımdan sanıkların eylemlerinde yağma suçunun unsurları mevcut değildir.
TCK.nun 493/4. maddesi hırsızlık eylemini (salahiyeti olmasızın resmi sıfat takınarak) işlenmesini cezalandırmaktadır. Olayda sanıklar mağdurlara kendilerinin polis olduklarını ve aramada yapacaklarını bildirerek kapılarını açtırıp kimlik kontrol uyaptıktan sonra karakola götüreceklerini söyleyerek polis olmadıkları halde resmi sıfat takınarak paralarını almak suretiyle suçu işlediklerine göre eylemleri TCK.nun 493/4. maddesine temas eder suçu oluşturur.
Bu itibarla sanıklar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle sanıklar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme hükmünün BOZULMASINA, depo paralarının geri verilmesine, 21.5.1984 gününde üçte ikiyi geçen oyçokluğu ile karar verildi.