 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1983/383
K: 1984/232
T: 18.06.1984
DAVA : reşit olmayan kızın ırzına geçmek suretiyle öldürmeten sanıklar (B.O.) ve arkadaşlarının hükümlülüklerine dair Adıyaman Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 10.3.1983 gün ve 128/44 sayılı hüküm, kısmen re4sen temyize tabi olup, sanıkların da temyizleri üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince incelenerek 6.10.1983 gün ve 2281-2920 sayılı ilam ile bozulmasına karar verilmiştir.
C. Başsavcılığının, CMUK.nun 322. maddesi uyarınca Özel Daire kararının kaldırılması istemini bildiren 11.11.1983 gün ve 126 sayılı itiraznamesiyle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmesi üzerine Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : reşit olayan kızın zorla ırzına geçmek suretiyle öldürmek ve cesedini saklamak suçlarından sanıklar (B.O.) ve beş arkadaşının bu suçlardan mahkumiyetlerine dair Adıyaman Ağır Ceza Mahkemesinden verilen hükmü, sanık (B.E.) hariç diğerlerinin temyizi üzerine inceleyen Özel Daire;
"Olayı müteakip alınan ifadelerinde isnat olunan suçu inkar eden sanıkların aradan uzun zaman geçtikten sonra ikrar etmeleri, ikrara yönelen savunmanın serbest irade mahbulü olmadığını göstermiş olmasına, ikrarın Adli Tıp mütalaasıyla doğrulanmamış bulunmasına, ayrıca toplanan delillerin sanıkların mahkumiyetine yeter mahiyet ve derecede olmamasına göre, müsnt suçtan beraatlerine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması" isabetsizliğinden bozmuş;
Bu karar Daire Başkanı İ. Uğurlu ile Üye H. Kaya:
"Sanıkların hazırlık soruşturması sırasnda vaki ikrarlarının yer gösterme tutanakları ve mümzilerinin şahadetleri ile teyit edilmesi ve bilahare sanıkların hazırlıktaki ifadelerinin cebir ve şiddet mahsulü olduğu yolundaki iddialarının Adıyaman Devlet Hastanesi Nöbetçi Adli Tabibliğince düzenlenen 30.4.1981 tarihli raporlarında (herhangi bir darp izine rastlanmadığı) şeklinde fennen tekzip edilmesi ve tekmil dosya münderecatı karşısında tüm elde edilen delilleri duruşmadan ve soruşturmadan edindiği kanaatle takdir eden mahkemenin TCK.nun 418/1 ve 59. addelerine göre mahkumiyet hükmü tesis etmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı görüşüyle katılmamışlardır.
C. Başsavcılığı; süresinde yaptığı itirazla: Özel Daire kararına katılmayan Başkan ve Üyenin görüşü paralelinde gerekçelerle bozma kararının kaldırılmasını ve hükmün onanmasını istemiştir.
İncelenen dosyaya, delillere ve oluşa göre;
2 Mart 1980 günü maktule 1969 doğumlu (A.K.) ile ablası 1966 doğumlu (N.K.)'ın her zamanki gibi Adıyaman Belediye binası karşısında bulunan yoğurt pazarına yoğurt satmak için geldikleri, burada dururlarken saat 14.00 sıralarında (N.)'nin anlatımlarına göre köşede bir şahsın yanındaki biri ile konuştuktan sonra kendilerinin yanına gelerek yoğurt almak istediğini söylediği, pazarlık sonucu anlaştıkları, bu şahsın (üzerimde para yok, yoğurt bakracını alırsınız. Birlikte eve gidelim) dediği ve (H.)'nin kardeşi maktule (A.K.)'ı bu şahısla birlikte gönderdiği, ancak ondan sonra geç vakte kadar beklemesine rağmen dönmemesi üzerine evlerine gidip durumu babasına anlattığı, maktulenin babasının da emniyete haber verdiği, aramaların birkaç gün sonuç vermediği, ancak; bu tarihten 8 gün sonra dağda hayvan otlatan çoban (M.B.) ve (M.S.) Erenli (Pirin) köyü sınırları dahilinde bir tepe üzerinde üstü taşlarla örtülü vaziyette cesedi gördüleri ve akşam durumu muhtara, oradan da jandarmaya haber verdikleri, ola yerine görevli jandarmalar ve daha sonra C. Savcısı gelerek incelemeler yapıp otopsi yaptırdığı, buna göre maktulenin vajinasına sokulan ve rahmi parçalayan cismin açtığı yaralar sonucu ölümün meydana geldiği, mütalaası alınan Adli Tıp Meclisinin maktulenin boğularak öldürüldüğüne dair tıbbi deliller bulundağı, yaşının küçük olması nedeniyle müteaddit defalar ızına geçilmesi neticesi genital organlarda meydana gelen parçalanma ve fazla kanama sonucu ölmüş olabileceğini bildirdiği, olayın fail veya faillerini bulmak için jandarmanın gerek okulları dolaşarak öğrenciler üzerinde, gerekse çevrede soruşturmalar yaptığı, olay günü maktulenin yanındaki kızkardeşi (N.)'nin de teşhis için berabere alındığı, ancak bir sonuç elde edemedikleri, aynı evde birlikte kalan ve Ticaret Lisesinde öğrenci olan sanıkların da dinlenildikleri, kendileriyle birlikte kalan sanık (M.)'in 11 Mart salı günü birlikte kaldıkları evi terkederek babasına da haber vermeden Mersin'e gidip birkaç gün kaldıktan sonra döndüğü, bu durumun şüphe çektiği, ancak tanık (N.)'nin bu kişilerden bazılaı gösterilmesine rağmen kesin olarak teşhis edemediği ve böylece 1 yıla yakın süre fail veya faillerin yakalanamadığı, ancak 1 yıl kadar sonra soruşturmayı yöneten jandarma görevlilerinin beyanına göre, maktulenin ağabeysinin müracaat etmesi ve sanık (M.Ö.)'in fail olduğunu söylemesi üzerine bu sanık karakola getirilerek tekrar nezarete alınıp soruşturma yürütüldüğünde suçu ikrar ederek diğer sanıkların da isimlerini verip 5 gün 5 gece maktuleyi eve kapatıp zorla müteaddit defalar ırzına geçtikten sonra boğup sanık (B.E.)'in Reno Station otomobili ile götürüp bulunduğu yere attıklarını söylediği, nezarete alınan diğer sanıkların bu yönde ikrarda bulundukları, maktuleyi yoğurt pazarından evlerine getirdikleri yolu, onu kapattıkları ve beş gün süreyle ırzına geçtikleri odayı, boğduktan sonra otomobille götürüp bıraktıkları yerleri gösterdikleri vebuna dair tutanakların tutulduğu, 10 gün nezarette kaldıktan sonra savcılık, Sulh Hakimi ve duruşmada suçlamıyı reddederek jandarmadaki ikrarlarının cebre dayalı olduklarını savundukları, gönderildikleri Adıyaman Devlet Hastenesi Nöbetçi Tabibliğinin 30.4.1981 günlü raporlarında sanıklarda darp iznine rastlamadığının bildirildiği, olayın görgü tanığı bulunmadığı ve tanık (N.K.)'ın sanıkları teşhis etemediği anlaşılmıştır.
Sanıklara yükletilen suç, sankların jandarmadaki ikrarları ve yer gösterme tutanakları ile bunu imzalayanların anlatımları ve sanıkların dövülmediklerine dai raporlara göre sabit addolunmuş ise de, olaydan sonra gerek okullarda ve gerekse çevrede yapılan soruşturmalar sonucu durumlarından şüphelenilenler arasında bulunan sanıkların jandarma tarafından alınan ifadelerinde suçlamıyı reddederek serbest bırakılmalarına, bundan bir seneyi aşkın bir süre sonra dayanaktan yoksun bir ihbar üzerine tekrar nezaret altına alınmaları üzerine yaptıkları açıklama ve ikrarları aasında tutarsızlık ve çelişkiler olmasına, yer gösterme tutanaklarıyla belirlenen (yoğurt pazarından evlerine kadar takip olunan yolu Adıyaman gibi bir yerde herkesin kendievinin yolunu gösterebileceğinden, cesedin atıldığı yerde yapılan yer gösterme tutanaklarına görevliler haricinde, 1. tutanaktaki gibi muhtarlar veya başkaları hazır bulundurulmadığından) durumun esasa tesir edecek nitelikte delil teşkil etmediğine, tutanak münzileri resmi görevlilerin, olayda sanıkları sorgulama yöntemleriyle beyanlarını aldıklarını açıklamalarına olayın karışık bir cephesi olmaması ve sorgulamanın başlanıcında ikrar etmelerine rağmen sanıkları 10 günü aşkın bir süre nezaret altında tutmalarına, tutanak mümzisi muhtarların bir kısın sanıkların yüzlerinde morartı gördüklerine, sanıkların maktüleyi boğarak öldürdüklerine dair ikrarlarının otopsi ve Adli Tıp Kurulu mütalaası ile doğrulanmamasına ve maktulenin kızkardeşi tanık (N.) tarafından sanıkların teşhis olunamamasına, bir ikrarın delil niteliğine haiz olabilmesi için hakim önünde yapılması ve bundan dönülmemesi, ayrıca diğer delillerle de doğrulanması gerektiğine ve mevcuz delillerin mahkumiyete yeter nitelikte bulunmamasına göre; Özel Daire bozma kararı usul ve yasaya uygun bulunmaktadır.
Ulaşılan bu sonuç karşısında hükmü temyiz etmeyen sanık (B.E.)'ye de bozmanın tezmin olunması gerekir.
Bu itibarla C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk göröşüne katılmayan Başkan ve Üyeler; Daire kararındaki karşı görüş ve itiraz yazısı doğrultusunda onama yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığı itirazının reddine; ancak karara karşı itira vaki olduğundan bozma sebebine göre; CMUK.nun 325. maddesi uyarınca hükmü temyiz etmeyen sanık (B.E.)'ye de bozmanın teşmil edilmesine, 31.5.1984 günlü 1. müzakerede üçte iki çoğunluk oluşmadığından 18.6.1984 günlü ikinci müzakerede salt çoğunlukla karar verildi.