Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1983/370
K: 1984/43
T: 30.01.1984
DAVA : Orman Kanunu'na muhalefetten sanık A.L.'nun hükümlülüğüne dair Serik Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 5.4.1982 gün ve 849-294 sayılı hükmün sanık tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 3. Ceza Dairesince incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 14.3.1983 gün ve 127-259 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından süresinde verilen diekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığının hükmün zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılması istemini bildiren 27.10.1983 gün ve 3/3942 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Orman Kanunu'na muhalefetten sanık A.L'nun anılan yasanın 93/2, 647 sayılı yasanın 4 üncü maddeleri uyarınca sonuç olarak 3600 lira ağır para cezasıyla hükümlülüğüne ilişkin karar, Özel Dairece; (suç tespit tutanağında yazılı ağaçların sanık tarafından kesilmediği ve bu yerin tarla haline getirilmediği, tanıkların beyanları, keşifte dinlenilen bilirkişi mütalaası, kroki ve doya münderecatından anlaşıldığı halde kesin sübut delilleri gösterilmeden yazılı şekilde mahkumiyeti hükmü tesisi yasaya aykırıdır...) biçimindeki gerekçesiyle bozulmuş, mahkeme ise dosya içeriğine uygun düşmeyen bazı düşünceler ileri sürerek ilk hükümde direnmiştir.
Dosya içeriğine göre;
Serik Cumhuriyet Savcılığı'nın 15.6.1978 gün ve 679/445 sayılı iddianamesiyle; sanık hakkında 2.5.1977 gününde Serik İlçesi hudutları içerisinde kalan Devlet Ormanının Tekke serisinin Otlar mevkiinde 25 adet kızılçam ağacını kesmek suretiyle Devlet Ormanını işgal ettiği iddiasıyla 6831 sayılı yasanın 93/1 inci maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle bu yer Sulh Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda verilen 16.5.1981 gün ve 391/344 sayılı kararla, sanığın 6831 sayılı yasanın 93/2 nci maddesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3 üncü Dairesince (yerinde görülmeyen sair itirazlarının reddine, ancak;
Suç tutanağında sanık Devlet Ormanından ağaç keserken veya tarla açarken yakalanmadığı gibi mümzi tanıklar M.Ö. ile N.A. duruşmadaki ifadelerinde; sanığın aça kestiğini görmediklerini bildirdikleri halde diğer mümzi tanık T.). "sanığını çam ağaçlarının bir kısmını kökten, bir kısmının da dallarını keserken gördük" tarzında beyanda bulunmasına göre öncelikle suç tutanağı okunarak bu sanığın ifadesi ile tutanak ve ayrıca diğer mümzi tanıkların ifadeleri ile bu tanığın ifadesi arasındaki çelişkinin giderilmesi ve bu mümzi tanıklardan M.Ö. ifadesinde; sanık hakkında tarla açmaktan dolayı ayrıca zabıt tuttuklarını bildirmesine göre, bu tutanağının akitebitin ve bundan dolayı sanık hakkında başka bir kamu davası açılıp açılmadığını açılmış ise dosya numarasının gerek bu tanık, gerekse diğer mümzi tanıklardan ve idareden sorularak saptanması, varsa dosyanın getirtilerek incelenmesi ve aynı yere ait olup olmadığını araştırılmasından sonra ve keşif zaptı ile buna ilişik krokiden, açılan sahanın, sanığın eski tarlasına bitişik olmayıp arada bir orman mevcut olduğu da anlaşıldığına nazaran bu husus da gözönüne alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekli iken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, yasaya aykırıdır...) biçimindeki gerekçe ile bozulduğu;
Özel Dairenin bu bozma kararına uyularak yapılan yargılamada, bozmada adları gereçen, suç tespit tutanağını düzenleyen Orman Muhafaza memurları M.Ö., N.A. ve T.D 'in yeniden celp edilerek bozma ilamı, duruşmadaki ifadeleri ile suç tespit tutanağı kendilerine okunularak ve aradaki çelişi izah edildikten sonra, ifadeler arasındaki aykırılğın hal ve telifi cihetine gidildiği, tanık T.D.'in bozmadan sonraki 4.3.1982 günlü celsede yer alan (şikayet üzerine benim bölümüm olmayan bu saha ile ilgili olarak diğer Orman Muhafaza memurlarını N.A., M.Ö. ve T.U da olduğu halde otlar mevkiine gitik, vardığımızda zabıt varakasında yazılı ağaçların kesilmiş olduğunu gördük, tespit edip saydık, tahminen 50-60 metre mesafedeki tarlasında bulunan A.L. 'yu çağırdık sorduk; (ben kesmedim) dedi.
2.5.1979 tarihinde tutanak okundu; (tutanak münderecatı doğurur) dedi.
16.3.1979 tarihli celsedeki ifadesi okundu: Mübayenet soruldu: O İfademde belirttiğim gibi çam ağaçlarının bir kısını dibinden, bir kısmının da dallarını keserken sanığın görmedim. Yukarıda bahsettiğim gibi kesilmiş olarak gördük. Sonradan sanığı tarlasından çağırdık, kendisinden sorduk "ben kesmedim" dedi ve ayrıca bu ifademde fidan niteliğinde yüz adet küçük çam ağaçlarını da kesmiş ve diğer mersin, pırnalları da temizlemiş eski tarlasına eklemiş diye yazılmış ise de, bu yerin ormandan eskiden açtığı tarlaya yakın olması dolayısı ile tahmine müsteniden söylenen sözlerdir. Yoksa keserken bizzat görmedik" dedi.
Tanık M.Ö. ile N.A.'ın ifadeleri okundu, "doğrudur, aynen iştirak ediyorum, zabıt varakası bu şekilde tanzim edilmiştir ve münderecatı doğrudur, bu durumda bu iki tanğın ifadesi ile aramızda mübayenet yoktur, aynıdır dedi.
Soruldu, aynı gün sanık A.L. hakkındaki bu yerden 15 metre mesafedeki doğu tarafından tarla açmaktan zabıt tuttuk, mahkemeye verilmiş olması gerekir) diye beyanda bulunduğu,
Bozmada adları geçen diğer tanıklar M.Ö. ve N.A.'ın ise sanığın suç tarihinde suç tespit tutanaığında belirtilen Devlet Ormanından ağaç kestiğini veya tarla açtığını bizzat görmediklerini kesilen ağaçların bulunduğu yerni, sanığın daha önce ormandan ağaç kesip tarla haline getirildiği sahaya yakın bulunması nedeniyle, bu suçun da onun tarafından işlendiği kanaati ile ve tahmine dayanarak hakkında tutanak düzenlediklerini, beyan etmişlerdir.
Bozma ilamı uyarınca celp ve incelenen Serik sulh Ceza Mahkemesinin 1977/390 esas sayılı dava dosyası incelendiğinde; sanığın 22.5.1977 gününde Serik İlçesi Hudutları içerisinde kalan Devlet Ormanının tekke serisinin otlar mevkiindeki Devlet Ormanını 1080 metre karelik kısmı üzerindeki 12 kental miktarındaki mersin ağaçlarını kesip temizlemek suretiyle ormandan tarla açtığına dair sanık tarafından da kabul edilen 22.5.1977 gün ve 194 sayılı suç tespit tutanağı gereğince açılan kamu davası üzerine yapılan yargılama sonunda; sanığın anılan mahkemece verilip YArgıtay 3 üncü Dairesince incelenerek onaylanan 27.8.1978 gün ve 398/836 sayılı kararla, 6831 sayılı yasanın 93/2 nci maddesi uyarınca hükümlülüğüne karar verildi,,
Yerel Mahkemenin ise (...son yapılan bozmada, sanığı müsnet suçu işlediği hususunda kesin kanıtlar olmadığı ileri sürülmektedir. Bu kesin kanıttan amaçlananın ne olduğu bizce malum değildir. Yani illa ormancıların görmelerinin gerektiği, sanığın suçüstü yakalanması gerektiği kast ediliyorsa bu hiç bir zaman bir raslantı olmadıkça mümkün olamaz. Eğer bu şekilde kesin kanıt aranacak ohursa ve kesin kanıttan kast edilen de bu ise hiç bir orman suçunun failinin bulunmasına imkan olamaz. Yurt ormanları bu şekilde gelişi güzel tahrip edilir. Kesin kanıt yok diyerek failler cezadan kurtarılmış olurlar... sanık hakkında orman suçundan dolayı kesinleşmiş pek çok orman suçu da mevcuttur. Sanığın eski tarlası ile suç konusu yeri birleştirerek tüm tarla haline getirmek için üzerine atılan suçu işlediği kanaatine varılmış v.s.) biçimindeki gerekçesiyle ilk hükümde direnildiği, dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır.
Görülüyor ki, tanık orman muhafaza memurları, sanığın Devlet Ormanından ağaç kestiğini veya tarla açtığını görmediklerini, suç tespit tutanağını tahmine dayanarak düzenlediklerini beyan etmişler, mahkeme de "suç konusu yer, ormanden eskiden açılan tarlaya yakındır. O halde suç, sanık tarafından tarlaları birleştirmek amacıyla işlenmiştir..." biçimindeki varsayıma dayanarak hükümlülük kararı vermiştir.
Usul Yasası, varsayıma hiçbir surette yer vermemiştir. Hükümlülük kararlarının, kesin ve yeterli kanıtlara dayandırılması gerekir. Olayımızda ise sanığın üzerine atılan suçu işlediğine dair hükümlülüğe yeter hiçbir delile rastlanmamıştır. Karine dahi mevcut değildir.
Bir kere daha vurgulamak gerekir ki, tahmin ve varsayım mahkumiyete esas alınamaz.
Bu nedenlerle Özel Daire bozma kararı yerinde olup, uyulmak gerekirken yazılı biçimde önceki kararda direnmeye karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülemediğinden sanığın temyiz itirazlarının kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle tebliğnamedeki isteme aykırı olarak direnme hükmünün bozulmasına 30.1.1984 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini