 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1983/358
K: 1983/411
T: 26.12.1983
DAVA : 6136 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçundan sanıklar (H.K.) ve arkadaşlarının mahkumiyetlerine dair Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen hükmü, sanık (H.K.)'in temyizi üzerine inceleyen 1. Ceza Dairesi, 18.1.1983 gün ve 3415-23 sayı ile hükmün bozulmasına ve bozmanın hükmü temyiz etmeyen sanık (K.) ve (E.)'a da teşmiline dair vermiş olduğu karara C. Başsavcılığı 4.3.1983 gün ve 27 sayı ile itirazda bulunmuştur.
Ceza Genel Kurulunun 12.9.1983 gün ve 27-302 sayı ile itirazın reddine dair kararına, C. Başsavcılığı 20.10.1983 gün ve 1292 sayı ile karar düzeltme isteğiyle başvurması üzerine 1. Başkanlığa gönderilen dosya Ceza Genel Kurulunda okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Kavgada korkutmak maksadıyla silah çekmek ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından sanıklar (H.K.) ve arkadaşlarının, 6136 sayılı Yasaya aykırılıktan mahkumiyetlerine dair Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen hükmü, sanık (H.K.)'in temyizi üzerine inceleyen Özel Daire; Ceza Genel Kuruluna getirilmeyen diğer sanıklar ile ilgili bozma nedenleri haricinde sanık (H.K.) ve arkadaşları ile ilgili bozmanın (8) bendinde:
"Sanıklardan (H.) hakkında 6136 sayılı Kanunun 13. maddesine göre cezalandırılması iddiasıyla dava açılmış olmasına ve sanık (H.)'ın suç konusu olan tabancaları kendisinin istek üzerine hemen teslim etmiş bulunmasına ve kasıtlı bir suçta bu tabancaların kullanılmış olduğunun tesbit olunmamasına ve elde edilen üç adet boş kovanın başka, ayrı tabancalardan atıldığının anlaşılmasına göre sanık (H.)'ın sonradan yürürlüğe giren 2583 sayılı Yasadan yararlanması gerektiğinin düşünülmemesi" gerekçesiyle bozulmasına ve bozmanın, "(H.)'ın teslim ettiği silahları sadece taşımaktan mahkum edilen (E.) ve (K.)'e de teşmiline" karar vermiştir.
C. Başsavcılığı, 21.2.1983 gün ve 274 sayı ile kararın düzeltilmesini Özel dairesinden istemiş ve Özel Daire; "TCK.nun 2. maddesine uygun olarak yaptıkları inceleme sonucunda meskutunah bırakılmış bir husus görmediklerinden bahisle bu isteği reddetmiştir.
C. Başsavcılığı tashihi karar isteğinin reddinden sonra bu defa Dairenin bozma kararına karşı 4.3.1983 gün 27 sayı ile itirazda bulunarak 2305 ve 2583 sayılı Yasanın açık hükümleri karşısında sanıklar hakkındaki 6136 sayılı Yasaya muhalefetten yapılmış bozmanın yasaya uygun bulunmadığını ileri sürerek, bu yöndeki bozma kararının kaldırılmasını istemiştir.
İtiraz üzerine Ceza Genel Kurulunda yapılan incelemede 12.9.1983 gün ve 77-302 sayılı kararda; temyiz itirazlarının Özel Dairece incelenerek tartışılmış bulunduğu, meskutunah bırakılmış bir husus kalmadığı, bu karara karşı normal itiraz yoluna başvurulmadığından bu hükmün kesinleşmiş bulunduğu ve fevkalade kanun yolu olan karar düzeltme yoluna gidilemeyeceği ifade olunarak itiraz reddolunmuştur.
Ceza Genel Kurulunca verilmiş olan yukarıdaki karara karşı C. Başsavcılığı 20.10.1983 gün ve 1292 sayı ile karar düzeltme isteğinde bulunmuştur. C. Başsavcılığı karar düzeltme isteğinde, 4.3.1983 günlü itirazlarının, süresinde olduğunu ve Genel Kurul Kararının kaldırılmasını ve itiraz doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Karar düzeltme isteği üzerine tekrar yapılan incelemede: Özel Daire bozma kararının C. Başsavcılığına 10.2.1983 gününde gönderildiği ve C. Başsavcılığının 4.3.1983 gününde itirazda bulunduğu görülmüştür.
CMUK.nun 322. maddesi, C. Başsavcısının ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebileceği hükmünü ihtiva etmektedir.
Özel Daire bozma kararının, C. Başsavcılığına veriliş tarihine göre itirazın 30 günlük yasal süre içinde yapılmış olduğu görülmekle C. Başsavcılığının tashihi karar isteğinin kabulü ile Ceza Genel Kurulunun 12.9.1983 gün ve 77-302 sayılı red kararının kaldırılmasına ve itirazın esasının incelenmesine oybirliği ile karar verilmiştir.
İncelenen dosyaya, delillere göre;
Olay günü saat 22.00 sıralarında Ankara Denizciler Caddesi, Denizciler Kıraathanesi önünde sanıklar (H.K.), (E.A.), (K.Ç.) ile diğer sanıklar (T.Ş.) ve (Ş.Ö.) arasında anlaşılamayan sebepten çıkan münakaşanın kavgaya dönüşmesi üzerine sanıklar (Ş.) ve (T.)'in ruhsatsız tabancalarını aynı anda çekerek müşteki sanık (K.Ç.)'e ateş ederek müştekil faili belli olmayacak şekilde onu öldürmeye teşebbüs ettikleri, diğer sanıklar (E.) ve (K.)'in de daha önceden sanık (H.K.)'den sağladıkları ruhsatsız tabancaları kavgada korkutmak maksadıyla teşhir ettikleri iddiasıyla haklarında kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda; sanıklar (H.K.), (E.A.) ve (K.Ç.)'in 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçlarından mahkum olundukları, mahkumiyete konu teşkil eden iki ruhsatsız tabancayı sanıkların 6.6.1978 ve 7.6.1978 günü görevlilere teslim ettikleri, başka suçta kullanılmadıkları belirlenen ruhsatsız silahları taşımaktan mahkum olan sanıkların 2583 sayılı Yasa hükümlerinden yararlanmalarının mümkün olup olamayacağının Özel Daire ile C. Başsavcılığı arasında uyuşmazlık nedenini oluşturduğu görülmüştür.
2583 sayılı Yasa, 2305 sayılı Yasa ile bağıntılı olduğundan, konuya, 2305 sayılı Yasa hükümlerini incelemekle başlanmalıdır.
2305 sayılı Yasa 25.9.1980 günü kabul olunarak 29.9.1980 gün ve 17120 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yasanın 5. maddesine göre yürürlük tarihi, yayım tarihi olarak belirtilmiştir.
Yasanın 1. maddesi; 6136 sayılı Yasanın kapsamına giren ateşli silahlar ve mermiler ile Türk Ceza Yasasının 264. maddesinde belirtilen dinamit, bomba vesaire gibi yakıcı ve öldürücü alet ve eczaları ruhsatsız bulunduranların, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 15 gün içinde yönetime teslim etmeleri halinde haklarında takibat yapılmayacağını, 2. maddesiyle; belirtilen sürede teslim etmeyenler hakkında cezanın muayyen nisbette artırılacağını, 4. maddesinde ise, bu kanunun yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş bulunan 6136 sayılı Yasaya veya TCK.nun 264. maddesine aykırılık suçlarına hiçbir şekilde uygulanmayacağını, bu suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmanın sürdürüleceğini ve kesinleşen mahkumiyet hükümlerinin de aynen yerine getirileceğini hükme bağlamıştır.
14.1.1982 günü kabul edilerek 21 Ocak 1982 gün ve 17851 sayılı Resmi Gazete ile yayınlanarak yürürlüğe giren 2583 sayılı Yasa ile yukarıda bahsolunan 2305 sayılı Yasaya ek iki madde ilave edilmiştir.
Yasanın 2. maddesinde yürürlük tarihi, yayın günü olarak belirtilmiş olup, 1. maddesinde; 2305 sayılı Yasanın 1. maddesi kapsamına alınan silah ve benzeri alet ve patlayıcı maddeleri 29 Eylül 1980 günü ile bu kanunun yayımlandığı gün (21 Ocak 1982) mesai saati bitimi arasında resmi mercilere kendiliğinden veya uyarı veya çağrı üzerine teslim edenlerle, yerlerini bildirenler ile yetkililerin bulabilecekleri yerlere bırakmak suretiyle terk edenler hakkında; 1402 sayılı Yasanın 13 ve 15. maddesi ile 29 Eylül 1980 tarihiyle bu Kanunun yayım tarihi arasında taksirli suçlar hariç olmak üzere herhangi bir cürümde kullanmamış olanlar hakkında takibat yapılmayacağı, hükmolunmuş cezaların yerine getirilmeyeceği ve cezanın sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkacağı, Ek 2. maddesinde; bu yasa hükümlerinin Ek 1. maddede belirtilen süre dışında uygulanamayacağı ifade edilmiştir.
2583 sayılı Yasanın, 2305 sayılı Yasanın uygulanması sırasında ortaya çıkan aksaklık ve adaletsizlikleri gidermek ve 2305 sayılı yasanın da toplumu silahtan arındırmak amacını taşıdıkları gözlenmektedir. Bu iki yasa hükümleri birlikte gözönünde utulduğunda; her iki yasanın 29 Eylül 1980 ile 21 Ocak 1982 tarihleri arasındaki bir devreyi kapsamlarına aldıkları ve bu devre içinde işlenen ve yasada öngörülen suçlar hakkında uygulanacakları, 29 Eylül 1980 gününden önceki olaylara uygulanamayacaklarının yasanın 4 ve Ek 2. maddesinde açık ve kesin bir şekilde belirtildiği görülmektedir.
Sanıklara yüklenen 6136 sayılı Yasaya aykırı davranma suçu, 29 Eylül 1980'den önce işlenmiştir. Bu konuda esasen uyuşmazlık da yoktur. 6.6.1978 ve 7.6.1978 tarihlerinde görevlilere teslim ile sona eren ruhsatsız silah bulundurma suçlarında, 2305 ve 2583 sayılı Yasaların uygulanması yukarıdaki açıklamalar karşısında mümkün değildir.
Bu itibarla, C. Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Tashihi karar talebinin kabulüne dair görüşe katılmakla beraber, esasın incelenmesinde beliren çoğunluk görüşüne karşı olan Üyelerden A. N. Odyakmaz: "Dosya içeriğine ve dosyada bulunan 6.6.1978 ve 7.6.1978 günl tutanaklard saptanmış bulunmasına göre; sanık (H.K.), hazırlık soruşturması sırasında, istek üzerine polislerle birlikte giderek gerek kendi evinde, gerek ağabeyi (H.K.)'in evinde sakladığı, kendine ait iki tabancayı sakladığı yerden çıkarıp polislere teslim etmiştir. Yine dosyda bulunan ekspertiz raporuna göre, sanığa ait bu tabancaların herhangi bir suçta kullnılmadıkları da saptanmıştır. Sanığın, tabancalarının yerlerini göstererek zabıtaya teslim etmesi, ekspertiz raporuna göre bu tabancaların suçta kullanılmamış bulunmalarının anlaşılması ve böylece 2305 ve 2583 sayılı Yasalarda belirtilen tüm ögelerin varlığı karşısında, sanığın sözü edilen yasalardan yararlandırılmasının yasa koyucunun amacına uygun düşeceği kuşkusuzdur. Öte yandan, TCY.nın 2. maddesi de, sonradan çıkan yasanın lehte bulunan hükümlerinin sanık yararına uygulanması gerekeceği kuralını getirmiş olmasına göre, 2305 ve 2583 sayılı yasaların, suç tarihini de kapsayacak biçimde, sanık yararına uygulanması denkserlik açısından doğal ve zorunludur.
Her ne kadar 2583 sayılı Yasanın 1. maddesi süreyi 29 Eylül 1980-21 Ocak 1982 olarak belirlemiş ve Ek 2. maddede de, bu yasa hükümlerinin Ek 1. maddede belirlenen süre dışında 6136 sayılı Yasaya aykırı davrananlar hakkında uygulanmayacağı belirtilmiş ise de, yasa koyucunun esas amacı, yasak nitelikteki silahların yurt genelinde ele geçirilmesini kolaylaştırmak ve sağlamak için yapılan ikazlara uyularak resmi makamlara silahların kendiliğinden teslim edilmesini ve güvenlik kuvvetlerince ya da yetkililerce bulunabilecek bir yere bırakılmasını gerçekleştirmektir. Yine 2583 sayılı Yasada bir ayırım yapılmış, 1402 sayılı Yasanın 13 ve 15. maddeleri kapsamına giren suçları işleyenlerle cürüm işleyenler, bu yasa hükümlerinden yararlandırılmamışlardır. Dosya içeriğine göre sanık (H.K.)'in eylemi değerlendirilirse tümüyle 2583 sayılı Yasa kapsamına girdiği anlaşılır. Sanık, uyarı ve istek üzerine tabancalarını kendiliğinden kolluk kuvvetlerine teslim etmiştir. Bu tabancalarla 1402 sayılı Yasanın kapsmına giren bir suç ya da bir cürüm işlenmemiştir. 2583 sayılı Yasanın tüm ögeleri gerçekleşmiş durumdadır. Konuyu, salt süre açısından ve TCY.nın 2. maddesi de gözardı edilip değerlendirmek doğru olmasa gerektir. Varsayalım ki; sanık (H.K.), zabıtaca yapılan istek ve uyarıya karşın suç tarihinde kendiliğinden tabancalarını teslim etmemiş olsaydı ve sakladığı bu tabancaları sonradan 2305 ve 2583 sayılı Yasaların yürürlüğe girdiği tarihlerde ve belirlediği süreler içinde teslim etse idi, anılan yasalardan yararlanmışlardır. Bu durumda, TCY.nn 2. maddesine işlerlik kazandırmak ve bu maddeyle 2583 sayılı Yasa arasında bir bağlantı kurmak ve birbirini tümleyici nitelikte düşünerek bir sonuca varmak gerekecektir. TCY.nın 2. maddesi genel bir kural koymuştur. Bu kural, bir cürüm ya da kabahatin işlendiği zamanın yasası ile sonradan çıkan yasanın hükümleri birbirinden farklıysa, sanığın yararına olan yasanın uygulanması ve infazı kuralıdır.
2305 ve 2583 sayılı Yasaların bir başka nitelikleri de atıfet yasası olmalarıdır. Bir başka deyişle şefkat, merhamet ve koruma yasaları niteliğindedirler. Bu yasalara salt metin yönünden ve katı olarak değil, bu yönleriyle değerlendirmek ve yorumlamak gerekir kanısındayım. Bu nedenle de TCY.nın 2. maddesiyle birlikte gözönünde bulundurulmaları, hem yasal bakımdan, hem de 2305 ve 2583 sayılı Yasaların nitelikleri ve yasa koyucunun amaçladığı sonuç bakımından zorunludur.
Üstte de belirttiğim gibi, bu yasalar çıktıktan sonra silahlarını teslim edenlerin bu yasalardan yararlanmaları karşısında, çıkmadan önce teslim edenlerin cezalandırılmaları hak ve adalete ve TCY.nın 2. maddesindeki ana kurala aykırı düşmektedir. Bu bir bakıma iyi niyetin cezalandırılmasıdır. Daha açık bir deyişle, iyi niyetle yasak nitelikteki silahlarını bu yasalar çıkmadan önce teslim edenler cezalandırılacaklar, yasak silahlarını saklayıp da bu yasalarla sağlanan olanaktan yararlanma yolunu son çare olarak yeğleyenler ve silahlarını teslim edenler ise cezalandırılmayacaklardır.
Kanımca, yasaların uygulanmasında toplumsal ve bireysel dengeyi korumaya ve adaletsizliği gidermeye yönelik ve özellikle yasaların esas amaçlarına ters düşmeyecek bir yorum her zaman sözkonusu olabilmelidir. Bu açıkladığım nedenlerle çoğunluk kararına karşıyım" gerekçesiyle itirazın reddi yönünde oy kullanmıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1 - C. Başsavcılığı tashihi karar isteğinin kabulü ile Ceza Genel Kurulunun 12.9.1983 gün ve 77-302 sayılı red kararının kaldırılmasına,
2 - C. Başsavcılığının 4.3.1983 gün ve 27 sayılı itirazının kabulü ile Özel Dairenin 18.1.1983 gün ve 1982/3415 E. 1983/23 karar sayılı bozma ilamının (B) bendini taşıyan "sanıklardan (H.) hakkında 6136 sayılı Kanunun 13. maddesine göre cezalandırılması iddiası ile dava açılmış olmasına ve sanık (H.), suç konusu olan tabancaları kendisinin istek üzerine hemen teslim etmiş bulunmasına ve kasıtlı bir suçta bu tabancaların kullanılmamış olduğunun tesbit edilmesine ve elde edilen üç adet boş kovanın başka ayrı tabancalardan atıldığının anlaşılmasına göre, (H.)'ın sonradan yürürlüğe gien 2583 sayılı Kanundan yararlandırılması gerektiğinin düşünülmemesi"ni yasaya aykırı bularak yapılan bozma ile "silahtan yapılan bozmanın (H.)'ın teslim ettiği iki tabancayı sadece taşımaktan mahkum edilen sanık (E.) ve (K.)'e de teşmiline" dair kısmının bozma ilamından kaldırılmasına,
3 - Sanık (H.K.)'in temyiz itirazlarının reddi ile hakkındaki, 6136 sayılı Yasaya aykırı davranıştan kurulan mahkumiyet hükmünün ONANMASINA, (..) 26.12.1983 gününde, tashihi karar talebinin kabulünde oybirliği, itirazın kabulünde üçte ikiyi aşan oyçokluğu ile karar verildi.