Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1983/253
K: 1984/50
T: 06.02.1984
DAVA : Görevi savsamak suçundan sanık Halil İbrahim'in hükümlülüğüne dair (Alaşehir Ağır Ceza Mahkemesi)'nden verilen 13.9.1982 gün ve 66-61 sayılı hüküm, müdahil ve sanık vekillerinin temyizleri üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nce incelenerek 25.5.1983 gün ve 1810 - 1979 sayılı ilam ile onanmasına karar verilmiştir.
C. Başsavcılığı'nın CMUK.nun 322. maddesi uyarınca özel daire onama kararının kaldırılması ve hükmün bozulması istemini bildiren 20.6.1983 gün ve 83 sayılı itiraznamesiyle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmesi üzerine; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Görevi savsamak suçundan sanık Halil İbrahim'in TCK.nun 230/1, 81/1. maddeleri uyarınca 3 ay 9 gün hapis ve 1100 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, hakkında 647 sayılı Yasanın 4, 5, 6. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına, ertelenmiş önceki mahkumiyetin TCK.nun 95/2. maddesi uyarınca aynen çektirilmesine dair Alaşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen hükmü, müdahil ve sanık vekillerinin temyizi üzerine inceleyen özel daire:
"Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanan kanıtlara, hükmün dayandığı gerekçe ve takdire göre, sanık vekilinin suçun oluşmasına, müdahilin irtikap suçundan mahkumiyete gidilmesi gerektiğne dair temyiz itirazları yerinde görülmediği gibi, sonraki hükümde TCK.nun 59. maddesinin uygulanmaması CMUK.nun 326. maddesi açıklığı karşısında kazanılmış hakkın ihlali mahiyetinde bulunmadığından, tebliğnamedeki bu hususta bozma isteyen düşünceye iştirak edilmediğinden reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına " karar vermiş,
Bu karara C. Başsavcılığı;
"Her ne kadar CMUK.nun 326/2. maddesinde yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş, cezadan daha ağır olamayacağı belirtilmiş ise de, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 22.2.1982 gün ve 376/99 ve 15.3.1971 gün, 4/84 sayılı kararlarında da kabul edildiği üzere, bahis konusu CMUK.nun 326/2. maddesindeki hüküm sözünü sadece kapsadığı, ceza miktarı yönünden değil, ilk hükümdeki uygulamalar yönünden düşünerek geniş anlamak gerekir.
Bu itibarla olayımızda sanık lehine bozmadan önce TCK.nun 59. maddesi uygulanmış bulunmasına göre, bu halin sanık yönünden kazanılmış hak teşkil edeceğinden, özel daire onama kararının kaldırılması ve tebliğnamede belirtilen nedenden hükmün bozulması talep olunur" gerekçesiyle yasal süresinde itirazda bulunmuştur.
İncelenen dosyaya, delillere göre :
Müşteki Mehmet'in, Sarıgöl Kaymakamlığı'na şikayeti üzerine, 5917 sayılı Yasa gereği Veli'nin köy yoluna müdahalesinin men'ine ve bu yerin köy muhtarlığna mahallen teslimine 14.4.1980 gün ve 14 sayı ile karar verilmesi müşteki Mehmet'in bu kararın mahallinde infaz edilmesini istemesi ile sanık Muhtar Halil İbrahim'in harcırah yatırılmadıkça infaz yapılmayacağını bildirmesinden ibaret eyleminin TCK.nun 209/1, 227/son maddelerine temas eylediği görüşüyle sanık hakkında son soruşturma açıldığı ve Alaşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan son soruşturma neticesinde suçu sabit görülerek TCK.nun 209/1, son, 59, 81/1. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verildiği ve sanık vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nce incelenerek 23.6.1982 gün, 1956 - 2568 sayı ile : "Köy hükmi şahsiyetinin taraf olarak teslim alacağı yere vaki müdahalesinin önlenmesinde, sanık muhtarın infaz memuru olarak görevli sayılması mümkün olmadığından, olayda irtikap suçunun maddi unsuru bulunmamakla, beraber, bahse konu men kararının jandarmaca infazı sırasında köy hükmi şahsiyetini temsilen bu yeri teslim almak üzere infaz yerinde bulunması görevi gereği iken, zabıtaca bu iş için çağrıldığı halde gitmemekte direnmesi, görevini ihmal niteliğinde bulunduğu halde, yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliği ile bozduğu, yerel mahkemenin suç vasfına yönelik bozmaya uyarak tayin olunan yaptığı, Ancak : bozulan ilk hükümde, sanık hakkında tayin olunan cezadan TCK.nun 59. madde ile; "Duruşmadaki hali" gözönünde bulundurularak indirim yaptığı halde, son kararında 59. maddeden açıkça bahsetmeksizin "başkaca tahfife yer olmadığı" belirtilmekle yetindiği, özel daire ile C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlığın 59. maddede oluştuğu görülmektedir.
Takdiri azaltıcı sebepler; bir yanda şiddetli cezalarda adalet ölçüsünü ve öte yanda cezanın hem suça, hem de suçlunun kişiliğine uygunluğu sağlamak amacıyla cezalarının ferdileştirilmesi sisteminin bir sonucu, bir uygulama yolu olarak kabul edilmektedir.
Ceza adaletinde; sadece suçun mahiyeti gözönünde tutulmakta, cezadan beklenen gayeye ulaşabilmek için suçlunun kişiliği, ferdi varlığı, onu suça sürükleyen saikler, mağdur ile ilişkileri, geçmişteki hali, suçu ikrarı gibi kanunen tahfif sebebi olarak gözönünde bulundurulmayan hususlar da hesaba katılmaktadır.
Sınırlayıcı sistemi benimsememiş olan TCK.nun 59. maddesini bir tafet maddesi olarak görmemek ve yargı denetimine tabi tutmak gerekir. Bu maddenin uygulanması mahkemelerin takdirine bağlı hususlardan olmakla beraber, bu takdir hakkının kullanılması ya da kullanılmamasında gösterilen sebeplerin makul ve makbul olması hukuk kaidelerini zedelemeyecek, kanunların esas maksat ve amacına aykırı düşmeyecek, vicdanları rahatsız etmeyecek bir mahiyet taşıması, hak ve nesafet kurallarına uygun olarak kullanıldığının açıkça anlaşılması gerekir (CGK.nun 15.12.1980 gün, 355 - 428 sayılı kararı)
Halk oylaması sonucu kabul olunarak 9 Kasım 1982 gün ve 17863 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 2709 sayılı T.C. Anayasası'nın 141. maddesinde "bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır" denilmekte, aynı kural CMUK.nun 32. maddesinde benzer tarzda ifade olunmakta ve yine aynı Yasanın 260/4. maddesi hükmüne göre "Ceza Kanunu umumi surette daha hafif bir cezanın tatbikini eshabı muhaffife vücuduna bağlı kılmış ise bu sebeplerin vücudu kabul veya reddolunduğu takdirde hükmün esbabı mucibesi bunlara müteallik kararları dahi gösterir" hükmünü taşımaktadır.
Bu yönüyle, yargı denetimine tabi, kararda bir hukuk kuralının uygulanması veya uygulanmamasının isabetli tayin ve takdir olunduğunu belirlemek yönünden gerekçesinin gösterilmesi zorunludur.
Uyuşmazlık konusunda yerel mahkeme, sanığın duruşmada izlenen kişiliğini önceki kararında takdiri indirim sebebi kabul etmiş iken, sonraki kararında herhangi bir gerekçe göstermeksizin uygulamamıştır. Önceki ve sonraki hükümler arasında tayin olunan cezanın nev'i ve miktarı yönünden fark mevcut ise de; sanığın kişiliğinin olumsuzluğunu kabul ettirir bir değişikliğin bulunmadığı görülmektedir.
Öğretide mevcut görüş birliği yanında yerleşmiş yargı kararlarına göre; aleyhe değiştirmeme mecburiyeti de olarak ifade olunan "kazanılmış hak" kaidesi "sonuç cezanın nev'i ve miktarına" Bu yönüyle, incelenen bu olayda kazanılmış hak bulunmamakta, ancak ilk karar ile sanık lehine varlığı kabul edilen hafifletici sebebin sonraki kararda gerekçe gösterilmeksizin yok kabul edilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu itibarla, C. Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne ve özel daire onama kararının kaldırılmasıyla yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, C. Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüyle özel daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme mahkumiyet hükmünün TCK.nun 59. maddesinin uygulanmaması hususundaki kararının gerekçesizliği yönünden BOZULMASINA, depo parasının geri verilmesine, 26.12.1983 günlü 1. müzakerede üçte iki yasal çoğunluk oluşmadığından, 6.2.1984 günlü ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini