 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1983/112
K: 1983/391
T: 12.12.1983
DAVA : Adam öldürmek ve 6136 sayılı kanuna muhalefetten sanık Ali Osman'ın hükümlülüğüne dair Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 4.6.1980 gün ve 186 - 156 sayılı hüküm, sanığın temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeye ilişkin aynı mahkemeden verilen 17.11.1982 gün ve 121 - 187 sayılı son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde verilen dilekçe ile istenilmiş, koşulu da yerine getirilmiş olduğundan, dosya C.Başsavcılığı'nın hükmün kısmen bozulması ve kısmen düzeltilerek onanması istemini bildiren 1/4849 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü :
Muharrem'i kasten öldürmekten ve izinsiz silah taşımaktan sanık Ali Osman'ın TCK.nun 448, 54/3, 59, 33, 36, 40. maddeleri uyarınca 10 yıl ağır hapis 6136 sayılı kanunun 13, TCK.nun 54/3, 59 ve 647 sayılı yasanın 4/1. maddeleri gereğince de 3208 lira ağır para cezası ve fer'i ceza ile tecziyesine ilişkin hüküm özel dairece;
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçlarının sübutu kabul, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanıkla, duruşmalı inceleme sırasında müdafiilerinin eksik incelemeye vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine;
Ancak; olay günü maktül arkadaşları ile birlikte köylerine ait İmamtepe Mevkiinde otururken sanığın yanında arkadaşları Mümin olduğu halde aynı yere geldiği, Selman'dan aldığı sigarayı içtiği, kendisine ait olup Mümin'de bulunan tabancanın Mümin tarafından çıkarılması üzerine maktülle şahit Selman'ın bu tabanca ile oynadıkları, iğne yatağı ve horoz tetik tertibatı etrafına sızan yapışkan maddenin engellemesi sebebiyle normal olarak çalışmayan tabancayı sanığın eline alarak bir haftadan beri patlamadığını söylediği ve maktule tevcihle "seni vurayım mı" deyip tetiğe bastığı, bu esnada ateşlenen tabancadan çıkan tek kurşunun maktüle isabetle ölümüne sebebiyet verdiği ölü muayene raporu, 3.9.1981 tarihli ekspertiz mütalaası, şahit Şerif ve Selman'ın olaya yakınlığı sebebiyle tesirden uzak ve samimi olması gerekin hazırlık tahkikatı safhasındaki ifadeleri ve tekmil dosya münderecatından anlaşılmıştır. Bu durumda maktül ve ailesi ile aralarında hiçbir hadise cereyan etmeyen ve maktülü kasten öldürmesi için bir sebep bulunmayan sanığın eyleminin dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu adam öldürmek olarak tavsifi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi yasaya aykırıdır...) biçimindeki gerekçesiyle bozulmuş, mahkeme ise oluşa ve toplanan delillere ters düşen bazı düşünceler ileri sürerek ilk hükümde direnmiştir.
Yukarıda özeti verilen işin görüşmesine geçilmeden önce, olayın sanığı bulunan Ali Osman'ın işlediği öne sürülen adam öldürme suçunun farik ve mümeyyizi olup olmadığı hususunda Yerel Mahkemenin yaptığı araştırmanın Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri hakkında 7.11.1979 gün ve 2253 sayılı yasanın 20. maddesine uygun bulunup bulunmadığı yolunda ortaya çıkan ön sorunun Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca çözümlenmesi gerekmiştir.
Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 2253 sayılı yasanın 12. maddesi, (Fiili işlediği zaman 11 yaşını bitirmiş olup da, 15 yaşını doldurmamış olan küçükler hakkında 20. maddeye göre yapılan inceleme ceza tertibini gerektirmiyorsa mahkemece 10. maddede yazılı tedbirlerden biri uygulanabilir. Aksi halde haklarında aşağıda yazılı ceza tayin olunur) hükmü ile yollamada bulunduğu 20. maddedeki (İncelemenin) nasıl ve kimler tarafından yapılmasının saptanması gerekir.
2253 sayılı yasanın 20. maddesinin 1. fıkrası ile "Bu kanunda gösterilen ceza ve tedbirlerin uygulanmasından önce küçüğün işlediği suçun anlam ve sonuçlarını kavrayabilme yönünden bedeni, akli ve ruhi durumu mütahassıs kimselere tesbit ettirilir." hükmü getirilmiş bulunmaktadır. Buradaki (mütehassıs kimse) bedeni, akli ve ruhi konularda uzmanlaşmış bir hekim midir, yoksa hekimlerle birlikte pedogog veya psikolog veya psikyatr'dan oluşan bir kurul mudur? Maddenin ilk fıkrasında (hekim) tabiri geçmemekle birlikte 2. fıkrasında (Ceza ve tedbirin uygulanmasından önce gerekirse küçüğün aile, terbiye okul durumu, gidişatı, içinde yetiştiği ve bulunduğu şartlar veya bunlar gibi gerekli görülen sair hususlar Çocuk Mahkemeleri nezdinde görevlendirilmiş olan sosyal hizmet uzmanları veya yardımcıları veya pedegog, psikolog veya psikiyatr'ın dahil olmadığı anlaşılır. Kanun koyucunun, yurdumuz gerçeklerini gözardı edemeyeceği dikkate alınırsa 2. fıkradaki pedegog, psikolog veya psikiyatr'ın dahil olmadığı anlaşılır. Kanun koyucunun yurdumuz gerçeklerini gözardı edemeyeceği dikkate alınırsa 2. fıkradaki pedegog, psikolog veya psikiyatri'ın dahil olmadığı anlaşılır. Kanun koyucunun yurdumuz gerçeklerini gözardı edemeyeceği dikkate alınırsa 2. fıkradaki pedegog, psikolog gibi uzmanların bulunmaması halinde hangi yöntemin uygulanacağını göstermiş olması da bunu ifade eder. Sanığın bedeni akli ve ruhi muayenesinin bu dallarda uzmanlaşmış hekime yaptırılacağını amaçladığını kabul etmek gerekir. Olayımızda Mahkemenin bu anlayışa uygun biçimde sanığı Adli Tıp Meclisi'ne sevkederek içlerinde akıl ve sinir ve Adli Tıp Mütehassısları da bulunan uzmanlar kuruluna muayenesinin bu dallarda uzmanlaşmış hekime yaptırılacağını amaçladığını kabul etmek gerekir. Olayımızda Mahkemenin bu anlayışa uygun biçimde sanığı Adli Tıp Meclisi'ne sevkederek içlerinde akıl ve sinir ve Adli Tıp Mütehassısları da bulunan uzmanlar kuruluna muayene ettirip ve suç tarihinde izlemiş olduğu kasten adam öldürmek ve 6136 sayılı kanuna muhalefet suçlarının farik ve mümeyyizi olduğuna dair raporu istihsal etmiş bulunmasına göre, yasanın amacının yerine getirildiğinini kabulü gerektiğine 17.10.1983 günlü 1. müzakerede yasal çoğunluk elde edilemediğinden 12.12.1983 günlü 2. müzakerede oybirliği ile karar verildikten sonra işin esası incelendiğinde;
Dosyaya, oluşa ve mevcut delillere göre;
Sanık Ali Osman'ın olay günü saat 14.00 sıralarında köy delikanlıların yaptıkları futbol maçını seyrettikten sonra buradan ayrılarak köyün kadın ve kızlarının eğlendikleri yere giderek eğlenceleri, burada rastladığı arkadaşı Mümin ile birlikte bir süre izlediği ve bu arada abdestini yapmak üzere eğlence yerinden ayrıldığı ve ayrılırken izinsiz olarak taşıdığı tabancasını belinden çıkararak arkadaşı Mümin'e verdiği, abdestini yaptıktan sonra Mümin'in yanına döndüğü, daha sonra onunla birlikte buradan ayrılarak köylerinin İmamtepe Mevkiinde oturmakta olan arkadaşları Muharrem, Şerif ve Selman'ın yanına gittiği, sanığın burada arkadaşı Selman'dan bir sigara isteği, onun da istenilen sigarayı verdiği sanığın verilen sigarayı yakmak için kibrit istediği, Selman'ın önce şaka olsun diye (kibritim yok) diye söylediği, daha sonra istenilen kibriti verdiği, sanığın kibriti alarak sigarasını yakıp içtiği ve bu arada da Mümin'de bulunan tabancasını alarak "biz tabanca ile de yakarız" diye çocuksu bir fiyaka yaptığı, bunu müteakip tabancayı ortaya attığı Muharrem'in ortaya atılan tabancayı eline alarak tarttıktan sonra "bunu hiç kimse beş dakika elinde tutamaz" diye söylediği, daha sonra tabancanın bir süre elden ele dolaştırıldığı, bunu müteakip sanığın iğne yatağı ve horoz tertibatı etrafına sızan yapışkan maddenin engellemesi nedeniyle normal olarak çalışmayan tabancayı Selman'dan alarak "bu silah bir haftadır patlamıyor" diye söyledikten sonra daha önceki denemelerde ateşlenmeyen tabancasını yine ateş almaz düşüncesiyle maktüle tevcihle (seni vurayım mı) diye söyleyip tetiğe bastığı, bu basmada ateşlenen tabancadan çıkan tek kurşunun maktüle isabetle ölümüne sebebiyet verdiği; sanığın (maktulü kasten öldürmüş değilim, hadise kazaen olmuştur) biçimindeki savunması, ölü muayene raporu, Adli Tıp Müessesesi Fizik - Balistik Şubesinin (Ancak yapılan denemelerde, fişek yatağında bir dolu mermi bulunurken tetiği çekilmek suretiyle horozu düşürüldüğünde iğnenin dolu mermi kapsulüne vurmadığının müşahade edildiği, horoz darbesine rağmen iğnenin kapsüle vurmaması sebebinin tesbiti için tarafımızdan tabancanın dökülerek yapılan muayenesinde, horozla iğne tertibatı arasına iğne yayının içine ve iğne yatağına horoz tetik irtibat mandalının etrafına sızan yapışkan maddenin horozun normal darbe yapmasına ve iğnenin çalışmasına engel olduğunun görüldüğü... Tabancanın horoz ve tetik kısmında bulunan yapışkan madde dolayısıyla yapılan müteaddit denemelerde, horozun düşmesine rağmen ateş etmediği, temizlendikten sonra normal çalışır, ateş eder duruma geldiği, tabanca ile birlikte gönderilen iki adet 7.65 mm. çapında dolu mermilerin istimal edildikleri ancak tabancanın iğnesinin hafif darbe yapması nedeniyle patlamadıkları, kullanmaya elverişli olduklarından tarafımızdan aynı çaplı bir yarı otomatik tabanca ile patlatıldıkları..) biçimindeki raporu tanıklar Şerif ve Selman'ın olayın akabinde alınan ilk ifadelerinde yer alan açıklanan bu sanıkla maktül ve ailesi aralarında herhangi bir olay cereyan etmediği anlaşılmış ve katılanların sonradan ortaya attıkları husumetle ilgili iddiaları da bizzat kendilerinin gösterdikleri tanıklar tarafından doğrulanmadığı anlaşılmıştır.
Görülüyor ki, henüz çocuk yaşta bulunan sanık her nasılsa ele geçirdiği tabancayı olaydan önce birkaç kez tecrübe etmiş ve her defasında tabancanın patlamadığını bizzat görüp tesbit etmiş ve bu tecrübesine dayanarak olay günü de "nasıl olsa patlamıyor" düşüncesiyle ve şaka yapmak arzu ve gayesi ile maktüle tevcih edip tetiğe basmış, bu kez ateşlenen tabancadan çıkan tek kurşun maktüle isabetle ölümüne sebebiyet vermiştir.
Bu nedenlerle Özel Daire bozma kararı yerinde olup uyulmak gerekirken yazılı biçimde önceki kararda direnmeye karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmediğinden sanık vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle tebliğnamedeki isteme aykırı olarak direnme hükmünün BOZULMASINA, bozma nedenine ve tutuklukta geçen süreye göre sanığın salıverilmesine ve başka bir suçtan dolayı hükümlü veya tutuklu değilse salıverilmesinin temini için Cumhuriyet Başsavcılığı'na müzekkere yazılmasına,depo parasının geri verilmesine 12.12.1983 günlü 1. müzakerede üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.