 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1983/5275
K: 1983/7736
T: 05.10.1983
DAVA : Davacı, noksan ödenen kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin 17.12.1956 tarihinde davalı Ankara Ticaret Odasında göreve başladığını, 26.2.1982 tarihinde Genel Sekreterlik Müşavirliği görevini ifa etmekte iken kendi isteği ile emekliye ayrıldığından bahisle eksik ödenen kıdem tazminatının tahsilini istemiştir. Davalı vekili ise, 5590 sayılı Kanunun tatbik şeklini gösteren 3/13070 sayılı tüzüğün bazı maddesini değiştiren 7/15718 sayılı tüzüğün 104. maddesi nazara alınmak suretiyle vakfı senedi hükümlerine göre emekli ikramiyesinden kesinti yapılmak suretiyle ödeme yapıldığından bahisle yerinde olmayan davanın reddini istemiştir.
Dava niteliği itibariyle davacının işçi sayılamayacağının saptanması ve bu husus özellikle kamu düzenine ilişkin bulunması itibariyle re'sen inceleme konusu yapılabileceği hususu tartışma konusu değildir.
Davalı kurum, 5590 sayılı yasaya göre kurulmuş bir kamu kurumudur. Bu kurumda çalışan ve işçi niteliği taşımayan hizmetliler kamu hizmeti görevlilerdir. 5590 sayılı Odalar ve Borsalar Yasasının özellikle 1.32 ve 61. maddelerinde Ticaret Odasının kamu kurumu niteliğinde olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu kuruluşlar kamu kurumu niteliği taşıyınca mensbuplarının durumlarının da aynı yasa ve tüzüklerle belli edileceği açıktır. Aynı Yasanın 86. maddesi oda mensuplarının özlük işlerinin tüzükle halledileceğini öngörmüş olup, 3/13070 sayılı tüzükle düzenlemiştir. Oda personelinin atama tasarrufu ile işe başladıkları ve statü hukukuna tabi olduğu tartışmasızdır. 5590 sayılı Yasanın 80. maddesi odanın teftiş ve muhasebesini hükümete bırakmış ve 81. maddesinde de oda memur ve hizmetliler hakkında devlet memurları hakkındaki kanun cezai hükümlerinin uygulanacağını kabul etmiştir. Bu yasaya göre çıkarılan 3/13870 sayılı tüzüğün 91 ve devamı maddeleri Ticaret Odası mensuplarının statülerini saptamıştır. Yüksek Hakem Kurulunun 28.9.1972 gün ve 66 sayılı kararında da İstanbul Ticaret Odası işyerinde çalışanların işçi olduğunu kabul etmiş olması kazai nitelikte olmadığı ve diğer merciler bakımından kesin olup, yargı mercii önündeki bir dava inceleme konusu yapılabileceği kuşkusuzdur. Bir kimsenin işçi statüsüne bağlı olup olmadığının saptanması istek tarihindeki mevzuata göre belirlenecektir. İşçi ve memur sıfatları ile ilgili kararların usuli nitelikte olduğunda uyuşmazlık yoktur. Anayasanın 128. maddesi ve 657 sayılı Devlet Personel Yasası hükmünce de memur kavramının tanımında:
1- İşin genel idare esaslarına göre yürütülmesi,
2- Kamu yetkisi kullanmak,
3- Bu yetkiyi kullananlara katılarak yardımcı ve sürekli görevlerde çalışmak kriterlerini getirmiştir.
Diğer yandan 5590 sayılı yasayı değiştiren 2567 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinde "bu kanun yayımı tarihinde mevcut tüzük ve yönetmeliklerin bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin, yeni tüzük ve yönetmelikler yapılıncaya kadar uygulanmasına devam olunacağı ve ayrıca bu kanuna bağlı kuruluşlarda çalışan personelin özlük haklarına ilişkin 86. maddedeki yönetmelik yürürlüğe girinceye kadar 3/13070 ve 7/15718 sayılı tüzük hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükmü öngörülmüştür.
Bu suretle yürürlükte bulunan mevzuat muvacehesinde davacının işçi statüsünde bulunmadığı ve işçi sayılamayacağı sonucuna varılmıştır.
Uyuşmazlığın kamu düzenine ilişkin bulunması ve görev sorumunun re'sen nazara alınması gerekmekte olup bu durumda davaya bakmak İş Mahkemesinin görevi içinde değildir.
Bu nedenlerle yerel mahkemenin kabule ilişkin kararının bozulması gerekir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, 5.10.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.