 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1983/3390
K: 1983/5251
T: 14.06.1983
DAVA : Davacı; kıdem tazminatı, ücret zammı, makam ödeneği, mali sorumluluk tazminat farkı ile yakacak yardımının tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm, süresi içinde davalıya temsilen başkan tarafından temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı, kooperatifin müdürü olup, atama tasarrufu ile getirilmiş bulunduğuna göre, İş Kanunu anlamında işçi sayılamayacağından davanın 5521 sayılı İş Mahkemeleri kanununa göre görev yönünden reddi gerekir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine,14.6.1983 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Kanunda işçi, bir hizmet akdine dayanarak herhangi bir işte ücret karşılığında çalışan kimse olarak tanımlanmıştır.
Gerçekten bütün çalışmaları bağımlı ve bağımsız çalışanlar olarak iki büyük gruba ayıracak olursak bağımlı çalışanlar arasında yer alan işçiyi diğer bağımlı çalışanlardan ayıran tek ve belirgin biçimsel ölçünün kanunda da işaret edildiği gibi hizmet akdi ilişkisi olduğu görülür. Bu ilişki çalışanın hukuk durumunu saptamakta hak ve borçlarının değerlendirilmesinde son derece önemlidir. Hatta yasadaki bu tanımlama açısından görülmekte olan işin niteliğinin bile etkili bir unsur olarak görülmemesi gerekir. Yalnız Anayasamızın 128. maddesi ile Personel Yasasının 4. maddesinde devletin kamu ve iktisadi teşebbüsleriyle diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi öngörülmüştür.
Bu halde dahi görülen işin kamuya yararlı kamu görevi olması yeterli olmayıp bu kamu görevinin asli ve sürekli olması yanında genel idare esaslarına göre, yürütülmesinde de gereklilik bulunması icap eder.
Bu temel kuralın sonucu olarakta genel idare esaslarına göre yürütülmesinde zorunluluk bulunmayan bir kısım kamu hizmetlerinin iş akdinin konusu olabileceğini kabul etmek gerekir. Nitekim kamu kuruluşlarının bir çoğunda örneğin Belediye, temizlik, toplu taşımacılıkta olduğu gibi bu tür uygulamalar yapılmaktadır.
Olayımızda ise davacı tarım kredi kooperatifinde ya da birliğinde görev yapmıştır. Bu kooperatifler 2834 ve 2836 sayılı Yasalara göre çiftçiler tarafından kurulmuş tamamen özel hukuk alanında ana sözleşmesine ve yasaya göre faaliyet gösteren ortaklık kuruluşlardır.
Özel yasalarla Ekonomi Bakanına veya Ziraat Bankası'na gözetim ve müdahale hakkı tanınması ve hatta kooperatifin para ve malları bilanço, tutanak ve başkaca evrak ve defterler ve belgeler üzerinde suç işlenmesi halinde devlet memurları gibi ceza göreceğinin hükme bağlanması kooperatifin hukuki ve ekonomik niteliği itibarıyla personelle tüzel kişi arasında hizmet akdi kurulmasını engellemez.
Esasen işverende sonuna kadar davacının hak ve görevlerini hep hizmet akdi ilişkisi içinde değerlendirilmiştir.
Yukardan beri açıklanan nedenlerle uyuşmazlığın İş Hukuku hükümleri içerisinde çözümlenmesi gerekeceği görüşünde olduğumuzdan ilişkinin statü hukuku alanında kaldığı yolundaki çoğunluk görüşüne katılınmamıştır.