 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1983/1973
K: 1983/4883
T: 24.05.1983
DAVA : Taraflar arasındaki kıdem tazminatının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine iliştkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.5.1983 salı günü tayini edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına avukatı ile karşı taraf adına avukatı geldiler. duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek bırakılan günde dosya incelendi , gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı, davalı ODTÜ'nde işçi statüsünde çalışmakta iken 24.9.1982 tarih ve 2708 sayılı Yasa gereğince rızası alınmadan memur statüsüne geçirildiğini belirterek işçilikte geçen hizmet süresi için kıdem tazminatı istemiştir.
Mahkeme isteği hüküm altına almıştır.
Gerçekten 4.11.1981 tarih ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunun geçici 19. maddesiyle, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Boğaziçi Üniversitesi ile Orta Doğu Teknik Üniversitesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tabi olmadan çalışan personelin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine göre intibaklarını yapmak üzere, Üniversite rektörlüklerince bir ay içinde bir intibak komisyonu kuruluş tarihinden itibaren üç ay içinde Üniversite rektörlüğüne öneride bulunacağı, intibakların 1981 - 1982 eğitim - öğretim yılı sonuna kadar yapılacağı hükmü getirilmiş, sonradan bu geçici madde 24.91982 tarih ve 2708 sayılı Kanunun 1. maddesiyle, "6 Kasım 1981 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi ile orta doğu Teknik Üniversitesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tabi olmadan çalışan ögretim elamanları dışından kalan personel 30.9.1982 tarihi itibariyle memur statüsüne geçirilerek bu tarih esas alınmak suretiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine göre intibakları yapılır. Bu işlem en geç 30.9.1983 tarihine kadar, 12.2.1982 tarihli ve 2595 sayılı Kanunun geçici 9 uncu maddesi esaslarına göre ve yazılı müracaaat şartı dikkate alınmaksızın yapılır" şeklinde değiştirilmiştir.
12.2.1982 tarih ve 2595 sayılı kanun geçici 9 uncu maddesinde de bu Kanuna yani 657 sayılı DMK'na tabi kurumlarda sürekli işçi statüsü ile çalışanlarla sözleşmeli personelin, öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri tavanı aşmamak kaydı ile, 657 sayılı DMK'nun ek geçici 1,2, ve 3 ncü maddeleri hükümleri 13.12.1960 tarih ve 160 sayılı Kanun 4 üncü maddesinde sayılan kuruluşlarda 1.3.1979 tarihinde görevde olanlar için ayrıca 20.2.1979 tarih ve 2182 sayılı kanun hükümleri de dikkate alınarak derece ve kademeler tesbit edilmek suretiyle mevcut ve yeniden alınacak memur kadrolarına itibak ettirilebilecekleri öngörülmüştür.
657 sayılı DMK'nun Ek Geçici 1,2 ve 3 üncü maddelerinde bu intibakların nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Şu durumda 2595 sayılı kanunun geçici 9 uncu maddesiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi kurumlarda sürekli işçi statüsü ile çalışanlarla sözleşmeli pesonelin, bu çalışmaları 657 sayılı kanuna göre değerlendirilmek suretiyle memur statüsüne geçirilebilmeleri imkanı tanınmış, 2708 sayılı Yasa ile de BÜ ve ODTÜ de çalışanları için bu husus zorunlu hale getirilmiş bulunmaktadır.
Buna göre BÜ ile ODTÜ' de 657 sayılı DMK'nu hükümlerine tabi olmadan çalışan öğretim elemanları dışında kalan personel, memur statüsüne geçirildiğinde 657 sayılı kanuna tabi olmayan çalışmaları memur statüsünde değerlendirilecek, yani bu çalışmaları memur statüsündeki derece ve kademe tesbitinde ve emekli ikramiyesinde nazara alınacaktır.
Böylece işçi statüsünden memur statüsüne geçirilen personelin hizmet akdi ile çalıştığı süre memur statüsünde geçmiş gibi işlem görecek, bunun sonucu olarak da hizmet akdine tabi çalışmaları artık ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulmayacak demektir.
Böyle olunca hizmet akdinin feshinden ve hizmet akdine tabi olarak geçen hizmet süresi içinde kıdem tazminatı hakkının doğduğundan söz edilmeyecektir.
Aksinin kabulü halinde hizmet akdine tabi olarak geçmiş olan süre hem işçi statüsünde, hem de memur statüsünde değerlendirilmiş olur ki, mükerrer yararlanmaya yol açan böyle bir durum hukuken korunamayacağı gibi söz konusu intibakın mahiyetiyle de bağdaşmazlık yaratır.
Anılan durum 1475 sayılı İş Kanunun değişik 14. maddesinde kıdem tazminatını gerektiren fesih sebebleri arasında da sayılmış değildir.
Davacı 2708 sayılı Yasa hükmüne göre işçilikten memur statüsüne geçirildiğine ve halen hizmet aktini kendisi de feshetmeyerek memur statüsünde çalışmasını sürdürdüğünün anlaşılmasına göre yukarda açıklanan sebeplerden dolayı kıdem tazminatı isteğinin reddi gerekirken, hüküm altına alınmış olması Yasaya aykırı olup bozmayı icabettirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda gösterilen sebepten davalı yararına bozulmasına, davalı yararına takdir edilen 5000 lira duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine ve temyiz peşin harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 24.5.1983 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davada, işçilikten memuriyete geçirilme dolayısıyle istek konusu yapılan kıdem tazminatının hukuki niteliği konusunda yasama organlarında zaman içinde farklı görüşler ortaya atıldığı gibi yargı kararlarında ve öğretide de bu konuda değişik görüşler savunulmuştur. Son yasal düzenlemelerin ışığı altında bir sonuca varmak gerekirse, yaşlılık veya malüllük aylığına hak kazanma halinde ödenen kıdem tazminatı dışındaki ödemelerin sosyal bir düşünceden kaynaklanmış kanundan doğma kendine özgü bir tazminat olduğu görülür. Ancak bağlı bulundukları kanunla kurul kurum ve Sandıklardan emeklilik veya malullük aylığı almak amacı ile işinden ayrılanlara ödenen kıdem tazminatına ikramiye gözüyle bakılabilir.
Son yasal düzenlemelerde bu görüşe ağırlık verildiği görülmekte ise de bunlar miktar ve tavanla ilgili olup özü temel koşullarını kopsamamaktadır.
Tazminatın hukuki niteliği hakkında davadaki uyuşmazlıktakı önemi nedeniyle bu kısa açıklamalardan sonra temel koşullara geçilip İş Yasasındaki ilgili hükümler incelendiğinde bu hakkın doğumunun iki temel şartın gerçekleşmesine bağlı olduğu görülür. Bu temel şartlardan birincisi, işçinin hizmet akti ile belirli bir süre işyerinde çalışmış olması ikincisi de hizmet akdinin kanunda belirtilen fesih hallerinden biriyle veya işçinin ölümü ile sona ermiş bulunmasıdır.
Davadaki uyuşmazlığın yasanın amacına uygun çözümü için işçi ve işveren tarafca ayrı ayrı 16 tane fesih halinin kıdem tazminatını gerektirdiği yaşlılık veya malüllük aylığı yahut toptan ödeme olmak amacıyla fesih halinin 16 sebebden ancak bir tanesi olduğunu önemle belirtmek icapeder. Bunlar İş Yasasının 14 ve 16. maddelerinde ve 17/2 dışındaki hükümlerde ayrı ayrı açıklanmıştır. bu sebebler kısaca işçiye ahlak ve iyiniyet kuralları dışında tazminat hakkı veren sebeblerdir. bunlardan birinin gerçekleşmesiyle çalışan ve çalıştıran arasındaki ilişkinin temelini oluşturur hizmet akdinin işveren ya da işçi tarafından sona erdirilmesiyle tazminat hakkı yasa gereği ortaya çıkar. Yasada işçinin ölüm dışında tarafların tek yanlı yaptıkları fesihlerden söz edilmiştir. Oysa dava konusu olayın daha farklı şekilde geliştiği, davacı 2708 sayılı Yasanın geçici 19. maddesi hükmü gereği işçilikten memuriyete geçirilmiş, aradaki hizmet akdi ilişkisi kanun hükmü ile sona erdirilmiştir. Böyle bir durumda davacının işçilikte geçen hizmet süreleri için kıdem tazminat hakının doğup doğmayacağı tartışma konusu yapılabilir. Ancak Yasanın düzenleyeci hükümleri içinde açık ya da kapalı konu ile ilgili bir hükmünün bulunmaması sadece memur statüsüne geçirildiği tarih esas alınarak 657 sayılı Devlet memurları Kanunun hükümlerine göre intibakın yapılacağının öngörülmesi ve hatta intibak işlemleri tamamlanıncaya kadar tabi olduğu toplu iş sözleşmesi veya hizmet akdinden doğan ücret, para ve para ile ölçülmesi mümkün akdi ve kanundan doğan menfaatlerinin ödenmesine devam olunacağından açıkça söz edilmesi karşısında kanaatımızca hiç duruksamadan davacının hizmet akdi ilişkisi içinde çalıştığı süre için kıdem tazminatı hakkının doğduğunu kabul etmek gerekir.
İş Yasası bu hakkın doğumu için iş aktinin feshinden veya son bulmasından sözetmiştir. Asıl önemli olan budur. Gerçi bu yasa hükmü ile sona erdirilmesi İş Kanununda sayılan sona erdirme ya da fesih hallerinden değilse de, İş Kanununun kıdem tazminatını gerektiren hükümler birlikte incelendiğinde işçinin ahlak ve iyiniyet kuralları ve akde aykırı hareketlerinden başka bir sebeble akdi ilişkinin kesilmiş olmasının yeterli olduğu sonucuna kolayca varmak mümkündür.
Diğer taraftan işçilikte geçen sürenin 657 ve 2595 sayılı kanun hükümlerine göre yapılacak intibakta nazara alınması bu yasalarda aksine bir hüküm bulunmadığına göre işçilik süresi ile ilgili olup iş kanundan doğan kıdem tazminat hakkını ortadan kaldırmaz. İntibak maaş ve ona bağlı aylık ödemlere ilişkin olacaktır. İşçinin memur olarak işine devam etmesi dahi bu sonucu kural olarak etkilemez.
Dava konusu uyuşmazlıkta diğer önemli bir konu da; dava ve hatta karar tarihinde yürürlükte bulunan 228 sayılı Yasa ile son günlerde yürürlüğe giren 2829 sayılı Yasa uygulamasıyla ortaya çıkan sonuçlardır. Bilindiği gibi bu yasalarda; değişik sosyal güvenlik kurumlarında geçen hizmetlerin birleştirilmesi ve bu birleştirilen süreler üzerinden ilgili sosyal güvenlik kurum kanunu esaslarına göre hak kazanmaları halinde emekli veya malüllük aylığı bağlanması ve yine bu süreler üzerinden emekli yada kıdem tazminatı ödenmesi öngörülmektedir. Davacı işçilikten memuriyete geçirildiğine göre Sosyal Sigortalar Yasasına tabi işçilikte geçen hizmet süreleri bundan sonra Emekli Sandığında geçecek hizmeti ile birleştirilecek ve T.C. Emekli Sandığı kanunu hükümlerine göre hak kazanmak koşulu ile birleştirilen hizmetleri üzerinden davacıya emeklilik veya malullük aylığı bağlanacaktır. Aylık bağlandığında ayrıca prim ve aidat ödediği sürelerin toplamı üzerinden 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunundaki esaslar uyarınca emekli ikramiyesi ödenecektir. Ancak burada kıdem tazminatının farklı ölçüler ve hesap biçimiyle emekli ikkramiyesine dönüştüğü düşünülse bile yukardaki kısa özetlemelerden de anlaşılacağı üzere ikramiye hakkı dahi son tabi olduğu yasaya göre emekli veya maluliyet maaşına hak kazanma koşullarının gerçekleşmesine bağlanmış olması nedeniyle davacının diğer hak doğuran sebeblerden yararlanma olanağı ortadan kaldırılmış olur ki bu da kıdem tazminatı hakkını İş Yasasının amacına aykırı olarak sınırlandırılması sonucunu doğuracağından yasal açıdan himaye edilmez.
Diğer yönden doğmuş bir hakkın ilerde emekli olma ihtimaline talik edilmesi ve diğer çeşitli belirsiz durumlara bırakılması hukukun hak alma ilkesi ile de bağdaştırılamaz. Memuriyetin ölüm ve sair bir sebeble emekli veya maluliyet maaşına hak kazanmadan sona ermesi halinde ikramiyeye dönüşmesi de mümkün olmayacak bu takdirde hakkın tamamen kaybedilmesi de sözkonusu olabilecektir.
Yukardan beri açıklanan ve karar yerindeki gerekçelerle bu sonuca uygun olan mahkeme kararının onanması oyundayız.