 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
8. Ceza Dairesi
E: 1983/2528
K: 1984/54
T: 18.01.1984
DAVA : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği AERO-FLOT Hava yolları'na ait CCCP 47786 sayılı Novarasisk-Odesa seferini yapan uçağı 7 Kasım 1982 tarihinde cebir, şiddet ve tehdit kullanarak ülke sınırları dışına kaçırıp zorla Türkiye'nin Sinop İli Hava Limanı'na indirmek, uçak uçuş mühendisi Nikolay'ı bıçak ve tabanca ile yaralamak ruhsatsız tabanca ve mermi taşımaktan sanıklar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Vatandaşları Witaliy, Boris ve Arthur haklarında açılan kamu davası sonunde her üç sanığın TCK.nun 384/IV, 59, 31 ve 33. maddeleri uyarınca 8 er yıl, 4 er ay ağır hapis cezası ile ayrı ayrı cezalandırılmalarına, cezaları süresince hizmetlerinden yoksun bırakılmalarına, sanıklardan Arthur'un 6136 sayılı ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkındaki Kanun'un 2249 sayılı Kanun ile değişik 13. maddesinin 1. fıkrası ve TCK.nun 59. maddesi hükümleri gereğince ayrıca 10 ay hapis ve 2500 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, suçta kullanılan tabanca, bıçak ve ayrıntılarının TCK.nun 36. maddesi uyarınca zoralımına ve sanıkların tutukluluk durumlarının sürdürülmesine ilişkin olarak (Zonguldak Ağır Ceza Mahkemesi)'nden verilen 8.7.1983 günlü, 1983/11 esas, 1983/168 karar sayılı hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi süresi içinde ve koşulu da yerine getirilmek suretiyle sanıklar vekili Ankara Barosu avukatlarından Av. (H.D.) tarafından istenilmiş olmakla, dosyanın C. Başsavcılığı'nın 23.11.1983 günlü ve 8/2876 sayılı olanam istemli tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan ön incelemede:
Hazırlık soruşturması ile kamu davasının açılışında usul ve yasa hükümlerine uyulduğu,
Bozmadan önce ve bozmadan sonra mahkemenin yer ve madde bakımından kamu davasını görmeye yetkili olduğu, Mahkemenin yasaya uygun olarak teşekkül ettiği ve kurulu oluşturan hakimlerin hükme katılmalarına engel bulunmadığı,
Duruşmalarda C. Savcısının bulundurulduğu,
Açık yargılama kuralına uyulduğu,
Hükmün gerekçesiz olmadığı,
Bozma kararına uyulup gereklerinin yerine getirildiği,
Savunma haklarının kısıtlanmadığı,
Anlaşıldıktan sonra dava dosyası esas yönünden tümü ile incelendi:
OLAY
AERO-FLOT Hava Yolları'na ait CCCP 47786 sayılı yolcu uçağının 7 Kasım 1982 günü saat 11.00'de Novarasisk Kenti'nden Odesa'ya gitmek üzere havalanmasından yaklaşık 20-25 dakika sonra denetim için yolcu bölümüne geçen uçuş mühendisi Nikolay'ın önüne çıkan sanıkların tabanca ve bıçakla kendisini tehdit ederek uçuş rotasının Türkiye yönüne çevrilmesini istedikleri ve uçuş mühendisinin karşı çıkması ile başlayan tartışmanın çatışmaya dönüştüğü, uçuş mühendisi ile yolculardan bir kişiyi tabanca ve bıçakla yaraladıkları, uçağı bomba ile imha etme tehdidinde bulundukları ve bu zor karşısında pilotun Türk Hava Alanına girip Samsun'dan iniş izni istediği, ancak hava muhalefeti nedenile buna imkan bulunamayınca saat 13.47'de Sinop Hava Limanı'na indirildiği, sanıkların Türk makamlarına teslim oldukları, yaralıların ilk bakımlarından ve tanıkların bilgilerine yetkililerce başvurulup iadeleri alındıktan sonra ertesi gün uçağın dönüşüne izin verildiği anlaşılmaktadır.
TEMYİZ NEDENLERİ
Sanıklar vekili tüm aşamalardaki savunmalarında olduğu gibi duruşmalı temyiz incelemesi sırasında da sanıklara yüklenen suçun adi nitelikli bir uçak kaçırma suçu olmayıp siyasi içerik taşıdığını, amaçlarının uçak kaçırmak değil, ağır tarzda kısıtlanmış özgürlüklerine kavuşmak ve bulundukları ülkenin hukuksal, siyasal ve sosyal baskılarından kurtulmak amacına yönelik olduğunu, Alman asıllı olduklarını, Çarlık Dönemi'nde gerçekleşen bir sözleşme ile orada kalan ailelerinin devamı olarak yeniden Almanya'ya dönme isteklerinin rejimin değişmiş olması nedeniyle mümkün olmadığını, başvurularından bir sonuç alamayınca kaçma yolunu denediklerini, yaşamlarını sürdürmek için başka çarelerinin kalmadığını, La Haye Sözleşmesi'nin terörist eylem biçiminde uçak kaçırmalarına karşı akdedilmiş bir sözleşme olup sanıkların amaçları bakımından TCK.nun 384. maddesi hükümleri içinde suçlanmalarının mümkün olamayacağını, eylemlerinin siyasi olduğunu ve yasal olarak sığınma hakı isteyebileceklerini, bu nedenle beraatlarına karar verilmediği takdirde TCK.nun 49 veya 272. maddelerinin uygulanması gerektiğini, herşeye rağmen cezalandırılması gerekse bile olayda yasal tahrik hükümlerinin düşünülmesini, Türkiye'de ateşli silah taşımadığını, iner inmez yetkililere teslim edildiğine göre 6136 sayılı Yasaya aykırılıkta bulunulmadığını ileri sürmüş ve hükmün bozulmasını istemiştir.
GEREKÇE
Genelde ve temelde uçak kaçırma eylemlerinin siyasal nedenlere dayandığı ve bu nedenleden hareketle bir ülkeden diğerine kaçmak isteyenlerde iyasal maçlı çıkarların olanların uçağı bir araç olarak kullandıkları görülmektedir. Bu gerçekler karşısında (Uçakların yas adışı yollarla ele geçirilmesinin önlenmesine dai) 16 Aralık 1970 tarihli La Haye Sözleşmesi ile 23 Eylül 1971 tarihinde Montreal'de imzalanan (Sivil Havacılığın güvenliğine karşı kanun dışı eylemlerin önlenmesine ilişkin sözleşme)'nin kapsamına giren suçların siyasal suç sayılamayacağı (Tehdişçiliğin önlenmesine dair Avrupa Sözleşmesi)'nin 1. ve 2. maddelerinde açıkça belirtilmiş bulunmaktadır. Bu durumda sanıkların eylemlerini (siyasal suç-adi suç) tartışması içine çekme yollarının kapalı bulunduğunda kuşku bulunmamalıdır. Kaldı ki bir ülkenin rejimini salt rejim yönünden kabul etmemek veya beğenmemenin yasal ve hukuksal anlamda siyasi suç saiki sayılamayacağına ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 8 Mart 1971 günlü 1970/490 esas, 1971/65 sayılı kararındaki kabul ile 11 Ocak 1983 günlü ve 1983/1 esas, 1983/43 sayılı Dairemiz kararında da belirtildiği gibi, uçak kaçırma suçu ve buna bağlı olarak uçakiçerisinde işlenen suçların sanıklarının gösterdikleri nedenleri, ülkelerinin rejiminden kaçmalarının gerekçesi ve sonuç olarak siyasi suç saymaya yasa ve hukuk açısından olanak yoktur. Bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nde Türk Ulusu adına hüküm vermeye yetkili bağımsız mahkemelerin uygulamaklayükümlü oldukları yasa kuralları gücünü Anayasa'dan almaktadır. Anayasa'nın 90. maddesi hükmü gereğince usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası andlaşmalar yasa hükmünde sayılır ve bunlara karşı Anayasa'ya aykırı oldukları iddiasıyla anayasa Mahkemesi'ne de başvurulamaz. Türkiye yukarıda sözü edilen La Haye, Montreal ve Avrupa Sözleşmesi'nin yanlarında birisi olmasına ve SSCB.nin de La Haye Sözleşmesi'ni onaylayan ülkelerden bulunmasına göre bu doğrultuda düzenlenmiş olan TCK.nun 384. maddesi hükümleri karşısında siyasal suç söz konusu değildir. TCK.nun 2. Kitabının, 3. Babı'nın 9. faslında yer alan ve Devlet İdaresi Aleyhinde İşlenen Cürümlerle ilgili bulunan 272. maddesinin de olayda uygulama yeri yoktur.
TCK.nun 49. maddesinin uygulanmamış olmasına yönelik savunmaya gelince: Meşru müdafaa ve zaruret halini içeren bu hükmün yasal ölçülerde ve faka kişisel düşünce ve değerlendirmelerin ötesinde bir hukuk kavramı olduğu, gerek doktrinde ve gerekse uygulamada tartışmaya imkan vermeyecek biçimde açıklık kazanmıştır. Bu nedenle sanıkların ülkelerine yönelik kişisel değerlendirmelerinin zaruret hali içinde bulundukları biçiminde kabulüne imkan yoktur ve eylemlerinde hukuka uygun nedenlerinin varlığından da söz edilmez.
Tahrik ancak; hukuka, ahlaka ve toplumsal değer hükümlerine aykırı bir eylemin yarattığı hiddet veya şiddetli eylemin etkisi altında işlenen suçlarda yasal indirim nedenidir. Suç böyle bir durumun var olduğu zan vetahmini ile işlenirse haksız veya ağır tahrikin bulunduğunu kabul etmenin mümkün olmadığıda gerek doktrin ve gerekse uygulama alanında yerleşmiş düşünce ve süreklilik kazanmış kararlarda belirtilmiş olup, ancak cezayı azaltıcı takdiri bir neden sayılabilecek hallerde TCK.nun 51. maddesinin uygulanmamış olması yasaya aykırılık sayılmamalıdır.
SONUÇ
Yukarıda açıklanan gerekçelere dayanılarak gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Şoför oldukları kendi anlatımlarından ve belgelerinden anlaşılan sanıklar Boris ile Arthur haklarında 6085 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 60. maddesinin (E) bendi hükmünün uygulanması,
Ticaret ve yayma amacı olmaksızın, kişisel gereksinim sınırları içinde ve bireysel nitelikte silah satışı ile ilgili bulunan uygulamanın, ülkeye silah sokma eylemi için geçerli sayılamayacağı düşünülmeden, silah kaçakçılığının 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine İlişkin Kanundaki gümrük hattı ile değil ülke sınırlarının aşılması ile oluşacağı ve bu nedenle 6136 sayılı Kanunun 12. madesinin ilk fıkrası ile ceza verilmesi gerekirken sanık Arthur'un sözü edilen Kanun'un 13. maddesinin ilk fıkrası ile cezalandırılması, karşı temyiz olmadığından,
Federal Almanya'nın Frelburg Kenti'nden Alfred adı ile imzasız olarak gönderilip dosyası içine konulan almanca yazının, doğrudan doğruya dava ve sanıklarla ilgisi bulunmadığından, duruşmada dikate alınmamış olması, sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni sayılmamıştır.
Bozmaya uyalarak yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen kanıtlara, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kabul, kanı ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanıklar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile duruşmalı inceleme sırasında, suçun niteliğine, kanıtlanmasına ve uygulamaya yönelen yazılı ve sözlü savunmalarının reddi ile hükmün istem gibi ONANMASINA, depo paralarının gelir yazılmasına, 18.1.1984 gününde oybirliği ile karar verildi.