 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
5. Hukuk Dairesi
E: 1983/8136
K: 1983/8900
T: 26.10.1983
DAVA :Taraflar arasındaki haksız eylemden doğma tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 32.300 liranın faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine ilişkin hükümün süresi içinde davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir yolsuzluk görülmemesine göre, öteki itirazların reddi gerekir.
2 - Dava haksız eylemden doğma tazminat isteğidir. Davalı şirketlere ait fabrikalardan çıkan zehirli baca gazlarının davacıya ait tarım ürünlerine zarar verdiği ileri sürülerek eksik çıkanın bedelinin ödetilmesi istenilmektedir. Davacı bu davayı açmazdan önce mahkemeye başvurarak zararın nedeni ile miktarının tesbitini istemiştir. Fitopatolok ve Entolomok olan bilirkişiler orada vermiş bulundukları raporlarında, zararın nedeninin baca gazlarından etkilenme olduğunu tesbit etmekle beraber diğer etkenleri de gözeterek zarar miktarını rücüan olarak tesbit etmişler ve bunun paraca net değerini belirtmişlerdir. Ancak delil tesbiti gıyaplarında yapılmış olmasına rağmen rapor davalılara tebliğ edilmemiştir. Dava açıldıktan sonra davalılardan ....... Bakır İşletmeleri A.Ş. vekili cevabında delil tesbitinin kendilerine tebliğ edilmediğini ve bu şekilde yapılmış olan işlemin usule uygun bulunmadığını ileri sürmüş ve diğer davalı ise davaya cevap vermemek suretiyle iddiayı inkar etmiştir. Mahkemece zararın neden ve miktarı yönünden yeni bir inceleme yapılmamış ve mevcut rapora dayanılarak ödetme kararı verilmiştir.
Bilirkişilerin zararın varlığına ve zararla davalıların yaptıkları işletme faaliyeti arasındaki uygun illiyet bağının belirlenmesine ilişkin görüşleri konuyu aydınlatacak nitelikte ve yeterliktedir. çünkü bilirkişiler kendi uzmanlık dalları içinde olan konuları sonuca bağlamışlardır. Zararın kapsamının belirlenmesinde ise aynı yargıya varmak olanağı yoktur. Öncelikle zarar kapsamının belirlenmesi, bilirkişilerin uzmanlık dalı içinde değildir. Diğer taraftan zarar kapsamı belirlenirken somut inceleme yerine soyut olarak sağlanan bilgilere dayanılmıştır. O halde bilirkişi raporunun zararın miktarını ve tazminatın kapsamını gerçeye uygun olarak belirlediği kabul edilemez. Gerçi olayımızda yukarıda da açıklandığı gibi konu yalnız zarar kapsamının belirlenmesi ile sınırlı değildir. Bu gibi durumlarda her konu için ayrı ayrı bilirkişi kurulları oluşturulması da özellikle dava ekonomisi yönünden sakıncalı olacağı tartışmasız doğrudur. Ancak mahkemeler büyük zorunluluk bulunmadıkça veya olayın özelliği zorlamadıkça değişik uzmanlık dallarının içinde kalan konuları her konunun uzmanları arasından seçip oluşturdukları bilirkişi kuruluna incelettirmelidir. Örneğin delil tesbitinde yapılan bilirkişi incelemesinin uzmanlık almanları diğerleri ile birlikte ürün, üretim ve pazarlama olan keşidelerden oluşmuş kurula yaptırılması gerekirdi. O halde mahkemenin bu yönden yeterli olmayan bilirkişi düşüncesine dayanarak tazminat kapsamını belirlemesi usul ve yasaya aykırıdır. Yapılacak iş, bu konuda uzmanlardan seçilecek bir bilirkişi aracılığı ile gerçekleşen zararı ve tazminatın kapsamını belirleyip sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın ikinci bentde gösterilen nedenle BOZULMASINA diğer temyiz itirazlarının birinci bentde gösterilen nedenle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 26.10.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.