 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1983/9270
K: 1983/9768
T: 22.11.1983
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davalılar N.E. ile K.A. haklarındaki davanın husumet yönünden reddine ve kusur oranlarına göre 243.000 liranın davalı M.T.'dan 81.000 liranın davalı Ş.T.'den faizleriyle birlikte alınarak davacıya ödenmesine fazla isteğin reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı ile davalılardan M.T. tarafından temyiz edilmesi üzerine gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir yolsuzluk görülmemesine göre, davalı M.'in bütün temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2 - Trafik kaydı, mülkiyeti kesin olarak gösteren sicillerden değildir. Trafikte üzerine bir araç kayıtlı olan kişi, her halde onun maliki sayılmaz. Kayda rağmen mülkiyetin üçüncü kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa buyruğu yoktur. Trafik kaydı üzerine yazılı bulunan kişi, mülkiyeti muhafaza veya adi yahut taksitle satış ve bağışlama gibi taşınır mülkiyetini geçiren bir sözleşme ile aracı teslim edince trafik kaydına rağmen mülkiyet alana geçer. O halde bu kaydın her zaman aksi iddia ve ispat edilebilir. Ancak zarar gören kişi, davasını açmazdan önce aracın trafik kaydında malik görünenden başkasına ait olup olmadığı konusunda bir araştırma ve soruşturma yapmakla yükümlü kılınamaz. Aksine davasını trafik kaydına göre malik görünen kişiye yöneltmek zorunluğundadır. Nitekim davacı da trafik kaydına dayanarak bu davayı açmıştır.
Öte yandan karayolları Trafik Yasasının 19 ve 20. maddeleri ile Tüzüğünün 27, 28 ve 32. maddeleri uyarınca, aracın trafik sicilinde yazılı mal sahibinin veya araç üzerindeki hak ve tarafların değişmesi halinde araç sahibi, durumu, ilgili trafik şube veya bürosuna bildirmeye mecburdur. Buna rağmen davalıların yasadan doğan bu yükümlülüklerini yerine getirmemek suretiyle haklarında dava açılmasına sebebiyet vermişlerdir. Bu nedenle davanın husumet yönünden reddi üzerine davalılar yararına yargılama giderleri ve bu arada avukatlık ücretine hükmedilemez. Çünkü davanın bu şekilde yöneltilmesinde davacıya bir kusur yükletilmesi olanaksızdır. O halde hükmün yargılama giderlerine ilişkin bölümü bu nedenle bozulmalıdır.
3 - Dava dilekçesinde kusurun tamamen davalılarda olduğu ileri sürülerek zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi istendiğine, davalılarda aynı olay dolayısıyla davacıya zarar verdiklerine, Borçlar Kanununun 50. maddesi gereğince birlikte zarar verdiklerinden zararın tamamından müteselsilen sorumlu tutulmaları gerektiğine göre davalıların kusurları oranında zarardan sorumlu tutulmuş bulunmaları usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.
4 - Davacı (K.), aracı olaydan önce davalı (M.)'e sattığını savunmuş ve adi bir belge ibraz etmiştir. İbraz edilen bu belge bir resmi muameleye esas ittihaz edilmemiş veya tarihi noterlikçe tasdik olunmamış bulunmasına göre usulün 299. maddesi gereğince üçüncü şahısları bağlamayacağı düşünülmeden (K.) hakkındaki davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 2, 3 ve 4. bendlerde gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA davalı (M.)'in temyiz itirazlarının 1. bendde gösterilen nedenle reddine (...) 22.11.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.