 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1983/7133
K: 1983/9037
T: 31.10.1983
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma maddi ve manevi tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 675.000 liranın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, fazla isteğin reddine ilişkin hükmün davalı avukatı tarafından duruşmasız, davacılar avukatı tarafından da duruşma istekli olarak temyiz edilmesi üzerine gereği konuşuldu :
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir yolsuzluk görülmemesine göre, davacının tüm, davalının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerektir.
2 - Mahkemece bir avukat ile tensip zaptından uzmanlığı ve uğraşımı anlaşılmayan bir kişi tarafından düzenlenen 29.3.1983 günlü hesap raporu tazminatın belirlenmesinde hükme esas alınmıştır.
HUMK'nun 276. maddesi hükmü gereği, iki tarafın ittifak etmedikleri takdirde, bilirkişinin mahkemece seçilmesi gerekir. Nitekim olayımızda da Ankara Nöbetçi Asliye hukuk Hakimliğine yazdığı talimatla bilirkişi seçimi yoluna gelmiştir.
Bilirkişi seçilirken hakim gerçekten uzman olanını bulmak için, kendi bilgi üvresiyle bağlı kalmamalı, bütün olanakları denemeli, elinden gelen bütün çabayı göstermelidir.
Anılan bilirkişi raporu incelendiğinde, raporu düzenleyenlerin bu konuda uzman oldukları hususunda ciddi şüpheye düşülmüştür. Raporda Yargıtay'ın kökleşmiş uygulamalarına, gerekçe gösterilmeden, ters düşen sonuçlara varıldığı görülmektedir.
Bilindiği gibi destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında, ileriye dönük bir hesaplama olduğu için zorunlu olarak bazı varsayımlara dayanmak gerekmektedir. Ne var ki gerçekler belli iken varsayıma gidilmeyeceği, varsayımların ise gerçeğe en yakın olması gerektiği hukukun ana kurallarındandır.
Olayımızda davacıların desteği (H.Ç.) bir trafik kazası sonucu 23.6.1982 tarihinde ölmüş, bilirkişi raporu ise 29.3.1983 tarihinde düzenlenmiştir.
Bilirkişi raporunda, olay tarihindeki asgari ücretin brüt 16.200 lira olduğundan ölenin net aylık ücretinin 15.000 lira olacağının kabulü ile bu miktar ölenin geri kalan yaşama süresi 36 yıl zarar süresine ilişkin devre sonu taksitleri müddet sonu değeri olan 95.836302 rakamı ile çarpılarak aylık ortalama net ücret olarak çıkan 39.931.79 liranın, ramazanlarda lokantacılığın az gelir getireceğinden bahisle, aylık net ortalama ücret 35.000 lira olarak kabul olunmuş ve hesaplama buna göre yapılmıştır.
Bilirkişiler ölüm tarihi olan 23.6.1982 gününden başlayarak bütün zarar dönemleri için tazminatın belirlenmesinde bu 35.000 lirayı aylık net ücret olarak esas almışlardır. Bu hesaplama yönetmenin gerçeklerle bağdaşmadığı, bu kararın yazıldığı tarihte dahi asgari ücretin 35.000 lira olmaması ile sabittir.
Bilirkişi raporu olay tarihi ile hüküm verilmesi muhtemel tarih arasındaki net ücreti, esas alarak ve bu dönem için herhangi bir peşin ödeme olmadığından iskonto yapılmadan; bu tarihler sonrası için ise net gerçek ücrete % 5 artırım yaparak ve iskontolu değere göre tazminat miktarını belirlemelidir.
Bu ilkelere uymayan bilirkişi raporunun hükme esas alınması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün kazanılmış haklara etkisi olmamak üzere yukarıda iki nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının ise 1 nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine 31.10.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.