 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1983/6025
K: 1983/6782
T: 05.07.1983
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı idare avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı idare, davalının görevi nedeniyle kendisine teslim edilen para ve malzemenin kaybına sebebiyet verdiğini bu nedenle 150.000 lira zararının tazminini istemiştir. Mahkeme, ceza mahkemesinde beraat eden davalının olayda kusuru bulunmadığı gerekçesiyle isteğin reddine karar vermiştir.
Dava haksız eylem sorumluluğundan kaynaklanmaktadır (BK. m. 41). O halde mahkemenin de belirttiği gibi sorun, davalının olayda sorumluluğunu gerektirecek ölçüde bir kusurunun bulunup bulunmamasına bağlıdır. Olayımızda davalı, davacı idareye ait iş yerinde muhasebeci olarak çalışmaktadır. İşte dava konusu zarar, davalıya görevi nedeniyle teslim edilen ve kasada saklanan para ve eşyanın kaybolmasından kaynaklanmıştır. Kaybolan bu para ve eşyaları davalı özenle saklamak, bunların hesabını kendisini çalıştıran idareye vermek zorundadır. O halde kaybolma olgusunun davalının eylemi ve kusuru dışında bir nedenle gerçekleştiği kanıtlanmadıkça davalının sorumluluğundan söz edilmemelidir. Burada ispat yükümlülüğü davalıdadır. Davalı ceza koğuşturmasında verdiği savunmasında: "Kasanın anahtarlarını bir gün önce masasının çekmecesine koyduğunu, ertesi günü işe başladığında anahtarların yerinde olmadığını gördüğünü; daha sonra kasanın, yapımcısının gönderdiği uzmanlar tarafından açıldığını, içerisinde bulunan paralar ile iki adet tabancanın bulunmadığının belirlendiğini" ileri sürmüştür. Davalının bu savunması olayda kendisinin kusururun bulunmadığını göstermeye yeterli değildir. Çünkü anahtarların üçüncü bir kişi tarafından alınarak hırsızlığın yapıldığı yolunda davalının savunmasından başka kanıt mevcut değildir. O halde kendisine teslim edilen malın hesabını vermeyen davalı, meydana gelen zarardan sorumlu olmalıdır.
Diğer taraftan "para ve tabanca gibi şeylerin korunmasında diğer mallara göre daha fazla özen gösterilmesi gerektiği görüşü" deneylerle elde edilen bilgilere, olayların olağan akışına uygun düşen ve doğruluğu tartışmasız bir düşüncenin sonucudur. Nitekim davacı idare, bu nedenlerledir ki böyle şeylerin saklanması için davalıya bu işe uygun kasa vermiştir. Şeyler kasada muhafazaya alındıktan sonra artık davalıdan beklenen özen, bu kasanın anahtarlarını sorumsuz ve kötü niyetli kişilerin eline geçmesini önlemekten ibarettir. Olayımızda davalı, kendisinden beklenilen bu özeni göstermemiştir; kasanın anahtarlarının çalışma masasının çekmesine bırakılması sorumluluğu gerektiren kusurlu davranıştır.
Ceza mahkemesinden verilen beraat kararı dahi sonuca etkili görülmemiştir. Çünkü hukuk hakimi ceza mahkemesinin kararıyla bağlı olmadığı gibi (BK. m. 53) olayla ilgili ceza mahkemesinin beraat kararı, kapsam bakımından hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte değildir. Kaldı ki cezadaki kusur kavramı (yalnız kasta dayalı) ile hukukdaki kusur kavramı (Kast-ihmal) aynı nitelikte değildir.
O halde mahkemenin, davalının görev ve olayla ilgili yükümlülüğünü ve haksız eylem sorumluluğunda ki "kusur" kavramını yanlış değerlendirmesi usul ve yasaya aykırıdır; hüküm bu nedenle bozulmalıdır. Mahkemece yapılacak iş, zarar kapsamını belirleyip bunu hüküm altına almaktan ibarettir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davacı yararına (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 5.7.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.