Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1983/5990
K: 1983/8022
T: 04.10.1983
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddin ve müdahil hakkında davacı Vakıflar İdarsinin ilişki kesme tezkeresi vermesine ilişkin hükmün süresi içinde davacı İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlnen rapor okunduktan sonhra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Uyuşmazlık, 1286 tarihli deruhte ile 1/2 hissesi Fatma zehra, 1/2 hissi Ayşe adlarına kayıtlı Kocamustafapaşa Vakfı'ndan icareli dükkanın, muhik tazminat karşılığı müdahil (A.H) adına tescilinden hasıl olan bedel üzerinde davacı Vakıflar İdaresi ile davalı Hazine'nin istihkak iddiasında bulunmalarından kaynaklanmaktadır.
Bilindiği gibi, icareteynli taşınmazların mutasarrıfları 2762 sayılı Vakıflar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce gaip olur veya mirasçı bırakmadan ölürse, bunlara ait tasarruf hakkı mahlül sayılır ve sahabesi asıl sahibi olan vakfına mahlulen avdet eder (Yargıtay 2. HD. 25.2.1954 T. 99/990 sayılı ve Yargıtay 14. HD. 28.5.1975 T. 3/3 sayılı kararları). Bu sonucun doğması, herhangi bir yargı kararına da ihtiyaç göstermez. Çünkü mahluliyeti tesbit eden mahkeme kararı sadece açıklayıcı nitelik taşır ve yeni bir durum ihdas etmez (Yargıtay 4. HD. 4.1.1973 T. 5652/50 sayılı karar). İdaresi düzenlenecek bir mahluliyet belgesi rakabenin vakfına avdeti için yeterlidir. Ancak, söz konusu mahluliyet belgeleri aksi ispatlanıncaya kadar geçerli olup, aksi de gnel mahkemelerde her türlü delille isbatlanabilir (Yargıtay 2. HD. 16.1.1979 T. 75/194 sayılı kararı).
Şimdi bu davada çözümlenmesi greken sorun, davalı Hazine'nin gtirdiği mukabil delillerin, Vakıflar idaresince alınan mahluliyet kararının aksini kabule yeterli güç ve nitlikte olup olmadığı sorunudur.
Vakıflar İdaresi mensuplarından oluşan 4 kişilik bir heyet, mahallesi muhtarından sağladıkları 28.11.1977 tarihli ilmühabere istinaden, söz konusu icareli vakfın mutasarrıfı Fatma Zehra ile (A.H.)'nin 65-70 yıl önce mirasçı bırakmadan öldüklerini tesbit ederek, 345 sayılı mahluliyet kararını almışlardır. İdare, idareli taşınmazın daha önce bir taşkın inşaat nedeniyle (A.H.) adına muhik tazminat karşılığı tesciline karar verilmiş bulunması karşısında, mahluliyet kararına dayanarak vakfı adına tescili yerine, mülkiyet karşılığı (A.H.)'den tahsil olunan bedel üzerinde hak iddia etme yolunu seçmiştir. Buna karşılık davalı Hazine'nin getirdiği delil ise, 3.8.1980 tarihinde milli emlak memurlarınca düzenlenen ve Fatma Zehra ile Ayşe'nin mahalle sakinlerince tanınmadığına ve garip kişilerden olduklarına ilişkin tutanaktan ibarettir. Kapsamı itibarıyla da söz konusu tutanak, mahluliyet kararının aksini kanıtlayan değil, onu doğrulayan bir belge niteliği taşımaktadır. Öte yandan, müdahil (A.H.)'nin 1957 yılında Fatma Zehra ve (A.S.) aleyhlerine açtığa muhik tazminat karşılığı tescil davasında, davalıların bulunmamaları sebebiyle taraf teskili yapılamamasından dolayı İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 4.10.1057 tarih ve 1957/57-129 sayılı kararıyla kendilerini temsil etmek, hak ve hukuklarını korumak üzere kayyum tayin edilmiş bulunması da, adı geçenlerin 1957 yılından çok önceleri mirasçı bırakmadan öldüklerini, ya da garip olduklarını açıkça göstermekte ve mahluliyet kararını daha da güçlendirmektedir.
Kaldı ki, söz konusu icareli vakıf taşınmazın mülkiyetinin, Vakıflar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra mutasarrıfını olan Zehra ile Ayşe'ye ve dolayısıyla da son mirasçı sıfatıyla Hazine'ye intikal edebilmesi için, aynı Kanunun 27. maddesi uyarınca 13.6.1955 tarihine kadar vakfına taviz bedelinin ödenmiş olması gerekmektedir. Her ne kadar bu tarihe kadar taviz bedeli ödenmeyen vakıf taşınmaz malların mülkiyeti, 2762 sayılı Kanunun 29. maddesine istinaden, doğrudan doğruya mutasarrıfına geçer ise de, bu halde dahi vakfın lehine ipotekli sayılır. Esasen davanın konusunu da bu ivaz teşkil etmektedir.
Bu kısa açıklamadan da anlaşılacağı gibi davacı vakıflar idaresi, müdahil adına yapılan tescil sebebiyle depo edilen bedeli alma hakkına sahip bulunduğu halde, mahluliyet kararının aksinin kanıtlandığı gerekçesiyle davanın reddi cihetine gidilmesinde isabet yoktur.
2 - Müdahil (A.H.)'nin müdahale istemi üzerine tesis olunan hükme gelince;
Bir davaya müdahelnin söz konusu olabilmesi için, üçüncü kişinin, lehine müdahale talebinde bulunduğu tarafın davayı kazanmasında hukuki bir yararının bulunması (fer'i müdahale), ya da müdahalede bulunmak isteyenin hukuki yararı ile o davanın taraflarının hukuki yararlarının çatışır durumda olması (asli müdahale) gerekir. Oysa bu davada uyuşmazlığın konusunu, müdahil (A.H.)'nin lehine aldığı tescil kararı sebebiyle yatırdığı taşınmaz mal bedeli üzerinde davacı Vakıflar ile davalı Hazine'nin istihkak iddiasında bulunmaları teşkil etmektedir. Böyle bir davanın kabul veya redle sonuçlanmasının, bütün talebi tapudaki tescil muamlesinin idari yönden tamamlanması olan (A.H.)'nin hukukunu olumlu ya da olumsuz yönde etkilemeyeceği kuşkusuz iken, müdahale talebinin kabulüne de isabet yoktur.
Öte yandan, Vakıflar İdaresinin temliki bir tasarruf nedeniyle tapu idaresine "ilişiği olmadığı" yolunda yazı yazması tamamen idari işlerin giren bir husus teşkil eder. Adliye mahkemelerinin de idari mercileri belli doğrultuda bir işlem yapmaya zorlayıcı nitelikte karar vermeleri mümkün bulunmadığına göre (A.H.)'nin talebinin görev açısından reddedilmemiş olması da kabul bakımından usul ve yasaya aykırı düşmektedir.
Kaldıki, 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 30. maddesindeki "icareteynli gayrimenkullerin tavizlri tamamen vakfa verilmiş olmadıkça o mallar üzerindeki temliki tasarruflar tapu dairelirince tescil olunamaz" hükmü, 23.3.1950 gün ve 5625 sayılı Kanunun ek 1. maddesi ile kaldırılmış ve yerine "tapu dairelerince yapılacak her çeşit işlemler vakıf taviz bedellerinin tahakkuk ve tahsiline talik edilmez" hükmü getirilmiştir. Bu hükme göre de esasen, müdahilin tapu işlemini tamamlatabilmesi için vakıflar idaresinin ilişiği bulunmadığına dair bir yazı yazmasına lüzum ve zaruret kalmamıştır.
SONUÇ : Hükmün, yukarıdaki (bir) ve (iki) numaralı bentlerde gösterilen grektirici nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine, 4.10.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini