 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1983/3642
K: 1983/4480
T: 25.04.1983
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğan maddi ve manevi tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davacılardan Muzaffer için 70.000 lira, Bayram için 3600 lira maddi ve takdir edilen 21.000 lira manevi tazimanatın faiziyle birlikte davalılar Hikmet, Hasan ve davalı Haydar mirasçılarından müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine ilişkin hükmün süresi içinde davalılardan Hikmet ve Hasan tarafından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir yolsuzluk görülmemesine göre, öteki itirazların reddi gerekir.
2 - Dava trafik kazasından doğan tazminat isteğidir. Davacılar olay günü İskenderun'da yapılacak bir düğüne gitmek için davalı Hikmet'in kullandığı, diğer davalı Haydar'a ait minibüsle yolculuk yaparken, öteki davalı Hasan'ın kullandığı araca çarparak devrilmesi sonucu yaralanmışlardır. Hükme dayanak tutulan bilirkişi raporuna göre davalı Hikmet 5/8 ve diğer davalı Hasan 3/8 oranında olaya sebebiyet vermişlerdir. Dava dilekçesinde hak kazanılan tazminatın müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi istenilmiş ve mahkemece de sabit olun zararın o şekilde ödetilmesine karar verilmiştir.
Oysa davacıların davalı Hikmet'in kullandığı minibüste ücretli yolcu olmadıkları, bu araca sırf hatır için bindirildikleri anlaşılmaktadır. Tazminat alacaklısının bir çıkar karşılığı olmaksızın taşındığı olaylar da taşıyanın onlara karşı sorumluluğu haksız eylemden doğma bir sorumluluk olmakla beraber ortada hatır için taşıma söz konusu bulunmakla tazminatın kapsamı üzerinde özel olarak durulması gerekmektedir. Her ne kadar Karayolları Trafik Kanununda bu şekilde taşıma durumunu düzenleyen özel bir hüküm yoksa da hatır taşımasında araç sahibini borç altına sokmaya matuf bir irade mevcut olmadığı için bu taşımalarda ne bir taşıma sözleşmesi ne de başka bir akit vucüt bulur. Hatır taşımacılığında yalnız yolcunun yararı söz konusu olduğu ve araç sahibi ivazsız bir şekilde hareket ettiği cihetle bu gibi hallerde BK.nun 43. maddesinin birinci fıkrasının uygulanması suretiyle zararın bir bölümünün zarar görenin üzerinde bırakılması gerekir. Yargıtay'ın yerleşmiş uygulaması bu doğrultudadır. O halde mahkemece bu yönün gözönünde tutulmamış olması yasaya aykırıdır.
Öte yandan bu davada hatır için taşıyan Hikmet'le birlikte onun kullandığı araca çarpan diğer araç sahibi Hasan da davalı bulunmaktadır. Her ne kadar davalı Hasan hatır taşıyıcısı durumunda değilse de sabit olan zararın bir bölümü yukarıda belirtilen esas uyarınca davacılar üzerinde bırakılacağından bu indirimden onun da yararlanması gerekmektedir. Çünkü BK.nun 51. maddesinin birinci fıkrasının gönderme yaptığı aynı Kanunun 50. maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre hakim, müteselsilen sorumlu olanların birbiri aleyhine rücu hakları olup olmadığını takdir ve icabında bu rücuun şümülünün derecesini tayin ile mükelleftir. Kanun koyucu rücu ile teselsülün sonuçlarını hafifletmek istemiştir. Bundaki amaç birlikte sorumlular arasında bir denge kurmaktır. Ancak hakim bu dengeyi kurarken tazminat hukukunda geçerli olan genel kuralları gözetecektir. Bu kurallardan birisi de tazminatın sonunda kendi kusuru ile sorumlu olana ancak kusuru oranında yüketilebilmesidir (BK. m. 51/2).
Gerçekten davaya konu olan olayda tazminatın bir bölümünden 5/8 oranında kusurlu bulunan davalı Hikmet'in hatır taşıması nedeniyle sorumlu tutulmamasına karşılık 3/8 oranında kusurlu bulunan diğer davalı Hasan'ın müteselsil mesuliyet kaidesi uyarınca tamamından sorumlu tutulmaması halinde Hasan'ın davacı alacaklılara tazminatın tamamını ödeyip Hikmet'e 5/8 oranında rücu etmesi halinde hakim onun ödemiş olduğu tazminatın 5/8 ine hükmetmeyecek, hatır taşıyıcısı olduğunu gözetip yukarıda belirtilen esas uyarınca rücuan istenilen tazminattan bir indirim yapacaktır. Bu durumda tazminatın tamamını ödemiş bulunan Hasan, kendi kusuru oranına düşen miktardan fazla bir ödeme yapmış olacaktır. İşte bunun önlenmesi için birlikte sorumlu olan davalıların birbiri aleyhine olan rücu hakları düzenlenirken bunlardan Hasan'ın hatır taşıması nedeniyle yapılacak indirimden yararlandırılması gerekir. Mahkemece bu yönün de gözetilmemiş olması isabetsizdir.
Özetlenecek olurca zarardan müteselsilen sorumlu olan ancak bunlardan biri hatır taşıyıcısı durumunda bulunan davalıların birbirleri aleyhine haiz oldukları rücu haklarının şümülünün derecesinin yukarıda belirtildiği gibi Borçlar Kanununun 50. maddesinin birinci fıkrası uyarınca belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için yapılacak iş, iki aşamada gerçekleştirilebilir. Önce davacıların hak kazanmış oldukları maddi tazminat belirlenmeli ve para olarak verilecek manevi tazminatın miktarı takdir, sonra hatır taşıyıcısı olmayan fakat müteselsil sorumlu bulunan davalının kendi kusur oranına göre bu iki çeşit tazminatın ne kadarından sorumlu olduğu tesbit edilmelidir. Tazmimattan geri kalam hatır taşıyıcısı olan diğer davalının kusuru oranına göre sorumlu olacağı miktardır. Ancak bundan da yine yukarıda açıklandığı gibi BK.nun 43. maddesinin birinci fıkrası uyarınca hatır taşıması nedeniyle uygun bir miktar indirme yapılarak hatır taşıyıcısının sorumlu olacağı nihai miktar tayin edilmeli ve sonuçta hatır taşıyıcısı durumunda olmayan müteselsil sorumlu, kendi kusuru oranına göre belirlenen miktar ve hatır taşıyıcı durumunda olan müteselsil sorumlu ise kendi kusuruna isabet edenden hatır taşıması nedeniyle indirim yapıldıktan sonra geri kalan miktar ile sınırlı olmak üzere tazminat alacaklısına karşı müteselsilen sorumlu olacak biçimde karar verilmelidir. Böylece hatır taşıyıcısı olmayan müteselsil sorumlunun hükmedilen tazminattan kendi kusur oranına düşen miktar ile beraber hatır taşıyıcısının sorumlu tutulduğu miktarıda tazminat alacaklısına ödemesi halinde kendi kusur oranına düşen dışında kalan bölümü için hatır taşıyıcısına; aksine hatır taşıyıcısı olan müteselsilen sorumlunun hükmedilen tazminatın tamamını ödemesi halinde kendisinin sorumlu olduğu belirtilmiş bulunan miktar dışında kalan bölümü için diğerine rücu edecektir.
Meseleyi bir misalle açıklamakta yarar vardır: Bir trafik kazasında iki araç (B ve C) çarpışmış, üçüncü kişi (A) bir zarar görmüştür. (A)nın zararı 100 liradır. (B) % 25 ve (C) %74 oranında kusurludurlar (C) aynı zamanda hatır taşıyıcısıdır. Zarar 100 lira olarak belirlendiğine göre (B) bunun 25 lirasından sorumludur. (C) nin sorumlu olduğu miktar ise 75 liradır. Ancak (C) aynı zamanda hatır taşıyıcısı olduğundan payına düşen 75 liradan da bir indirim yapılacaktır. Bu indirimin oranıda üçde bir olarak durumda hükmedilecek tazminatın toplamı 75 lira olacak ve iç ilişkilerinde bunun 25 lirasından (B) ve 50 lirasından (C) sorumlu olmak üzere (A) ya karşı her iki 75 liradan müteselsilen sorumlu tutulacaktır.
O halde yukardan beri açıklanan hukuki esaslara göre önce tazminatın kapsamı belirlenmek ve sonra davalıların birbirleri aleyhlerine rücu hakları düzenlenmek gerekirken bu yönlerin eksik bırakılmış olması bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın ikinci bentde gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA), öteki itirazların birinci bentde gösterilen nedenle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 25.4 .1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.