 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1983/2980
K: 1983/3596
T: 04.04.1983
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma maddi ve manevi tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı 129.149 liranın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine fazla isteğin reddine ilişkin hüküm süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine tetkik hakimi Çetin Aşçıoğlu tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlara yasaya uygun gerektirici nedenler ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir yoksulluk görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2 - Dava trafik olayından kaynaklanmıştır. Mahkeme yaptırdığı bilirkişi incelemesine göre olaydan davacının % 30 ve davalının da % 70 kusurlu olduğunu kabul ederek tazminat kapsamını belirlemiştir. Oysa ceza mahkemesinde davacı İ. Şahin % 70 davalı Sezen de % 30 kusurlu bulunarak hüküm giymişlerdir.
Borçlar Kanununun 53. maddesi ile hukuk hakimi kusur olup olmadığına karar vermek ceza hukukunun sorumluluğuna dair hükümleriyle bağlı olmadığı gibi kusurun takdiri ve zararın kapsamının tayini hususunda dahi ceza mahkemesinin kararıyla bağlı olmadığı hükmü getirilmiştir. Ceza ve hukuk mahkemeleri kararları arasında ilişkiyi düzenleyen bu hüküm kural olarak hukuk hakimini ceza mahkemesinin kesinleşen kararı karşısında maddi hukuk bakımından bağımsız kılmaktadır. Ancak hukuk hakiminin bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek uygulamada ve gerekse öğretide hukuk hakiminin, ceza hakiminin tesbit ettiği maddi olaylarla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığı veya davalı tarafından işlenmiş olup olmadığı (illiyet bağı) konusuyla bağlı olacağı kabul edilmektedir.
Olayımızda ceza mahkemesi, zarara neden olan trafik olayının davacı İ. Şahin'in önündeki aracı sollayarak davalının şeridine girdiği anda meydana geldiğini ve olayda davacının birinci derecede % 70 kusurluluğu olduğunu tesbit eden bilirkişi raporunu benimseyerek hüküm kurmuştur.
Görülüyor ki ceza mahkemesi zararla sonuçlanan trafik olayının "davalı C. Sezen'in şeridinde" meydana geldiği yolundaki maddi olayı kabul ederek karar vermiştir. Buna karşılık bu davada hukuk hakimi, ceza mahkemesinin tesbit ettiği maddi olayın aksini kabul ederek tazminat kapsamını belirlemişti. Oysa yukarıda anılan ilke uyarınca mahkemenin ceza maddesinin tesbit ettiği maddi olayla kendisini bağlı sayıp sonuca ulaşması gerekirdi.
Kaldı ki trafik polisinin düzenlendiği rapor hariç, olayın görgü tanıkları, kazanın davalı C. Sezen'in hareket şeridinde meydana geldiğini beyan etmişlerdir. Diğer taraftan mahkemece hükme esas alınan rapor hazırlayan H. Bınark olayın davacı şeridinde meydana geldiğini anlatırken hem trafik polisinin tesbitine dayanmış, hem de anlatımla sonuç arasında çelişki yaratmıştır. Şöyle ki olayda davacının önünde giden bir kamyonu sollayarak davalının şeridine geçtiği, karşıdan gelen davalının da "sola direksiyon kıracağı yerde" sağa (davacının şeridine) direksiyon kırmasıyla çarpışmasının gerçekleştiği kabul edilmiştir. Ancak davacının kabul edilen tehlikeli şerit değiştirmesi ve olaya karışan, sollanan araçların bu ortamda meydana getirebileceği durumlar tartışılmamıştır.
O halde mahkemenin, ceza mahkemesinin tesbit ettiği maddi olayı nazara almayan ve çelişik, yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurması usul ve yasaya aykırıdır. Mahkemece yapılacak iş; ceza mahkemesinin tesbit ettiği maddi olayı esas alacak şekilde bilirkişi incelemesi yaptırıp, belirlenecek kusur oranına göre hüküm kurmaktan ibarettir.
3 - Davacı, olay tarihinde Burhaniye'de kaymakamdır; bu kamu görevlilerine taşıt yasağı hükümlerine göre bir araç tahsis edildiği bilinmektedir. Mahkemece 30 gün içinde 500 liradan 15.000 lira araç mahrumiyeti zararına hükmederken davacının resmi araç tahsisli kamu görevlisi olduğunu düşünmemiştir. O halde davacının eylemli olarak devamlı kendi aracını kullanacağı gözetilmeden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Mahkemece yapılacak iş: davacıdan araç mahrumiyeti nedeniyle uğradığı zararın kanıtlarını isteyip, bunları davacıya tahsis edilen resmi aracın kullanma alanı ve davacının görev yeri, ihtiyaçlarıyla karşılaştırdıktan sonra sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
4 - Mahkeme bu yoldaki isteği de gözeterek davacılar yararına manevi tazminata hükmederken olayda çocuklarının yaralandığını da dikkate almıştır. Oysa manevi tazminat isteme hakkı Borçlar Kanununun 47. maddesine göre "cismani zarara uğrayan kimseye ya da ölenin ailesine" düşer. Olayda davacıların küçük çocukları yaralandığına göre manevi tazminat isteme hakkı davada taraf olmayan davacıların çocuklarınındır; ana ve babanın bu nedenle manevi tazminat isteme hakları yoktur. Yeter ki üçüncü kişilerin, bir yakının yaralanmasıyla beden bütünlüğü bozulmuş (asabi buhran, ruh sarsıntısı sonucu hastalanma) olmasın; ancak bu halde kendisinin beden bütünlüğünün bozulmasından dolayı üçüncü şahıslara dava ve tazminat isteme hakkı tanınmaktadır. Ana ve bananın duyacağı tartışmasız olan üzüntü tazminata hükmedilmesi için yeterli değildir.
O halde mahkemenin çocuklarının yaralanmasından da davacılar yararına bir miktar manevi tazminata hükmetmesi usul ve yasaya aykırıdır. Mahkkemece yapılacak iş; davacılara yalnız kendi yaralanmalarından dolayı uygun bir manevi tazminatı hüküm altına almaktan ibarettir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda 2-3 ve 4. bentlerde gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, davalının sair temyiz itirazlarının 1. bentten gösterilen nedenlerle 4.4.1983 gününde reddine oybirliğiyle karar verildi.