 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1983/4414
K: 1983/4520
T: 22.04.1983
ÖZET: Kesinleşen tesbitten sonra taşınmazı tapuda satış suretiyle mal edinen davacı, satıcılar adına beyanlar hanesindeki ((685 m2. fazlalık olup defterdarlığa bildirilmiştir" şerhinin kaldırılmasını istemiştir.
Kadastro tesbiti sonucu çap oluştuktan sonra o taşınmazın hak durumunu yalnızca kesinleşmiş kadastroya davalı kayıt belli edebilir. Taşınmazını kadastro tesbitinden sonra çapa göre satın atan kimsenin mülkiyet hakkı çap kapsamı ile sınırlı olup tesbite esas alınan, satıcıya ait kaysa dayanamaz. Kesinleşen kadastro tesbitine göre, kaydın beyanlar hanesindeki şerhin yasal dayanağı olmadığına ilişkin itiraz /ve dava hakkı davacının satıcısına aittir.
(743 s. MK m. 933)
Taraflar arasında görülen davada; davacı, 178 ada 14 parsel sayılı taşınmazının tapu kaydındaki "685 m2. fazlalık 5.10.1946 tarih ve 1347 numaralı yazı ile defterdarlığa bildirilmiştir" şerhinin, yasal dayanağı bulunmadığını öne sürerek kaldırılmasını istemiştir.
Davalı Hazine, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karar süresi içinde davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı, kadastroca dava konusu 178 ada 14 parsel sayılı taşınmazını bayileri adına beyanlar hanesinde "685 m2. fazlalık olup deftardarlığa bildirmiştir" şehrini taşımak suretiyle yapılan ve kesinleşen tesbiti sonucu oluşan kayda dayanarak tesbitten sonra, tapuda satış suretiyle iktisap etmiştir.
Bu yön getirtilen kayıt örnekleri ile belgelendiği gibi taraflar arasında da tartışmasızdır.
Kadastro en sade anlatım ile bir taşınmazın tesbit tarihindeki geometrik biçiminin planının yapılması suretiyle belirtilmesi ve plana bağlanan bu yerin hukuksal durumunun saptanması olarak tanımlanabilir.
Hemen belirtmek gerekirki 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanununun en belirgin özelliklerinden biri tasfiye yasası olmasıdır. Bu özelliğinin gereği olarakta taşınmaz kadastro görüp çapa bağlandıktan sonra artık tesbitin dayanağı kayıt tapu niteliğini yitirerek ancak bir delil olabilme durumuna düşer.
Eş anlatımla kadastro tesbiti sonucu çap oluştuktan sonra o taşınmazın hak durumunu yalnızca kesinleşmiş kadastroya davalı kayıt belli edebilir.
Bunun tabii neticesi olarakta devamlılık kazanmış yargısal uygulamalarda taşınmazını kadastro tesbitinden sonra çapa göre satın alan kimsenin mülkiyet hakkının çap kapsamı ile sınırlı olacağı ve tesbiti esas alman bayiine ait kayda dayanmayacağı ilkesi benimsenmiştir.
Parseli çapa dayanarak satın alan davacı yönünden yalnızca kesinleşen kadastro tesbitine göre oluşan çap ve kayıt vardır.
Kesinleşen kadastro tesbitine göre, kaydın beyanlar hanesindeki şerhin yasal dayanaktan yoksun bulunduğuna ilişkin itiraz ve dava hakkı tesbite esas tutulan kayıt malikine yani davacının bayiine aittir.
Onun bu hakkını kullanıp kullanmaması davacı yönünden sonuca etkili olamaz. Çapa davalı kayıt taşıdığı şerhler ile birlikte bir bütündür ve davacının bu taşınmazdaki mülkiyet hakkı kayıt muhtevası ile sınırlıdır.
Nitekim bu hususlar 8.4.1983 gün, 1980/1-1706 esas, 1983/353 karar sayılı Hukuk Genel Kurulu kararında da açıkça vurgulanmıştır.
Hal böyle olunca mahkemece davanın reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere kabul edilmesi isabetsizdir. Temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin harcın iadesine, 22.4.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.