Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi
E: 1983/6332
K: 1983/9338
T: 29.12.1983
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmekle gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı, Altındağ ilçesi Pursaklar köyünde bulunan 271 ve 272 parsel numaralı taşınmazların tapulama tesbitinin ölümü veya yaşadığı bilinmediği gibi var da olmayan "Küçük Gaip Mehmet" adına yapıldığını, Hazinenin malı olan bu taşınmazların davalılardan (M.A.) tarafından hileli yollarla iktisap edildikten hemen sonra diğer davalılara aktarıldığını söz ederek bedelleri tutarı 927.000 TL.sının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir. Davalılar, iktisaplarının iyi niyete dayandığını, kesin hüküm bulunduğunu savunmuşlar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece; tapulama tesbit tutanağında adı geçen "Küçük Gaip Mehmet" hakkında gaiplik kararı alınmadan, mirasçıların varlığı veya koyluğu tesbit edilmeden Hazinenin dava hakkının doğmayacağı kabul edilmiş, bu nedenle işin esasına girişilmesine gerek görülmeyerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Evvelemirde, uyuşmazlığın temelini oluşturan davaların hukuki seyri ile tarafların bu davalardaki tutum ve davranışlarının geçerliliği üzerinde durmak ve tartışmakta büyük yarar görülmüştür.
1 - Dava konusu parsellerin 17.10.1950 tarihinde "Gaip Küçük Mehmet" adına yapılan tapulama tesbitinin muhtar (M.Ş.)'in ve bilirkişilerin sözlerine itibar edilerek sağlandığı anlaşılmaktadır. Bilahare (M.Ş.) 7.7.1972 tarihinde köy muhtarı (M.A.) ve Hazineye karşı "Küçük Gaip Mehmet" isminde bir kişinin olmadığını, zilyed olduğunu ileri sürerek tapu tescili davası ikame etmiştir. (Altındağ 3. Asliye Hukuk Hakimliğinin 1972/422 E. 683 K. numaralı dava dosyası) Hazine vekili, 1617 sayılı yasanın 33. maddesi uyarınca devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan yerler ile, devlete kalan taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı ile iktisabının mümkün olamayacağını savunmuş, köy muhtarı (M.A.) vekili de; zorunlu dava arkadaşı Hazine vekilinin savunmasına aynen iştirak ederek davanın reddini istemiştir. Anılan davada taşınmazların aslı maliki Hazineye teb'an köyün zilyetliğini korumak isteyen muhtar (M.A.) önümüzdeki uyuşmazlığın davalılarından olan (M.A.)'dür Mahkeme; 1617 sayılı Toprak Reformu Kanunu'nun 33. maddesi uyarınca davanın reddine karar vermiş, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 1973/4144-5870 numaralı ilamı ile hüküm 8.10.1973 tarihinde onanmıştır. 25.1.1974 tarihinde de karar düzeltme yoluna gidilmediğinden kesinleşmiştir.
2 - Bu kez (M.A.) az yukarıda açıklanan köy muhtarı olarak yaptığı savunmalarından tamamen dönerek, 8.4.1974 tarihinde Tapu Sicil Muhafızlığına karşı açtığı tapuda ad düzeltimi davasında, isminin tapulama tesbit tutanaklarına "Küçük Gaip Mehmet" şeklinde yanlış yazıldığını 8 ay evvel bir satış muamelesi nedeni ile öğrendiğini, Küçük ve Gaip adlarının silinip (A.) soyadının eklenmesi suretiyle tapu kayıtlarının düzeltilmesini istemiştir. Mahkeme tanık sözlerine dayanarak (M.A.)'ün davasını kabul etmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmediğinden kesinleşmiştir.
3 - Anılan davalı bununla da kalmayarak, tapuda ad düzeltiminin yapıldığı tarihte ve bir evvelki yevmiye numaralarını takip ederek, vekilleri davalılar avukat (H.Ç.) (H.E.) ve karısı (R.A.)'e pay satışında bulunmuş, onlar da başkalarına satarak taşınmazı elden çıkarmışlardar.
Şu çok açık olaylar karşısında ve özellikle davalı (M.A.)'ün muhtar olarak görev yaptığı sırada açılan davanın yargılamasında dava konusu yerlerin Hazineye ait olduğuna ilişkin dava arkadaşı Hazinenin savunmalarına mutlak katılmasına rağmen, tapuda ad düzeltimi davasını açarak taşınmazları edinmesi çelişkili davranışın, aldatmanın ve kötü niyetliliğin somut örneğini oluşturduğunu kabul zorunluluğu vardır. Öyleki, tapuda ad düzeltimine ilişkin davanın dilekçesinde tapuda yanlışlığı 8 ay evvel bir satış muamelesi ile öğrendim demektedir. Halbuki bu tarih köy muhtarı olarak tescil davasında yaptığı savunma ve o davanın yargılama zamanına tekabül etmektedir. Öyleyse aldatma ve hile kuşku vermeyecek bir şekilde (M.A.)'ün kendi beyanı ile de doğrulanmıştır.
Hile; aldatma ve çelişkili davranışlarla tapuda ad düzeltimi davası açılarak olmayan bir hakkın devletten hukuki himayesinin istenmesi dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaz. Kaldı ki, Eşya Hukukunun ana kurallarından biri de tescilin geçerli bir hukuki sebebe dayanması zorunluluğudur. Bu nedenle tapudaki düzeltim ve tescile rağmen, istenilen değişiklikler vücut bulmamış veya başkasına nekledilmiş olan hak yine de eski sahibinin üzerinde kaldığını benimsemek gerekir.
4 - Öte yandan anlatılan olgular "küçük Gaip Mehmet" isminde bir kişinin olmadığını sergilediği gibi, davada uyuşmazlık konusu yapılmamıştır. Gerçekte de, hazine dava dilekçesinde ve yargılamadaki beyanlarında taşınmazların Hazineye ait olduğunu, hileli yollarla davalıların itkisap edildiğini iddia etmiştir. Dava dilekçesi ve bunu tamamlayan diğer sözler dikkatlice yorumlandığında bu yöne kolaylıkla kavuşulmaktadır. Kaldı ki, "Küçük Gaip Mehmet" adında bir kişinin olmadığı tapu tashihi davasının dava dilekçesinde davalı (M.A.) tarafından ısrarla belirtilmiş, verilen hükümle de doğrulanmış bulunmaktadır.
Hal böyle olunca, önümüzdeki uyaşmazlığın çözümünde "Küçük Gaip Mahmet"in var olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Bu nedenlerle, mahkemenin davacı Hazinenin gaiplik kararı almadan ve mirasçılarının varlığı veya yokluğu tesbit edilmeden hak iddia edemeyeceği şeklindeki görüşü dayanaksız ve kabul biçimi yönünden de yanlış olmaktadır.
5 - Tapu kütüğündeki ad, baba adı, soyadı ile ilgili düzeltme davalarının tapu idaresine yöneltilmesi genel bir kuraldır. Dava, Tapu İdaresine açılmakla husumet yönünden doğru yol izlenmiştir. Hazine vekili ise sadece 4353 sayılı Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği Kanunu'nun 2 ve 18. maddeleri uyarınca davayı takip etmek görevini yerine getirmiştir. HUMK. Md. 237/2 ile yasa koyucunun aradığı hususu tarafların aynı olmasıdır. Yoksa davayı takip edenlerin aynı olması değildir. O halde tapuda ad düzeltimine ilişkin ilam, Hazineyi bağlayıcı kesin hüküm niteliğinde de kabul edilemez. (H.U.M.K.Md. 237)
6 - Esasen, haksızlığı apaçık olan bazı kararlara karşı, bazı şartlarla (örneğin; bu davada olduğu gibi) bir maddi tazminat davası açılabilmesine imkan tanımak ve böylelikle hükümle doğan zararların giderilmesine olanak sağlamak adaletin temeline dayanır. Gerçekte de bir hüküm, dürüstlük kurallarına, çelişkili davranma yasağına, ahlaka aykırı bir şekilde hileli yollarla elde edilmiş ise, hükümle mahkum edilen taraf, Usul kanunundan tamamiyle ayrılmış bir tazminat davası ile hükmün haksız etkilerini ortadan kaldırabilmelidir. Usul Hukukunun amacı mevcut hakkın ortaya çıkarılması, adaletin sağlanmasıdır. Dava hakkının mevcut olmadığının aşikar olan ahvalde bir kimsenin kesin hüküm kurallarına dayanmasının kabulü, usul hükümlerinin konuluş amacına aykırı düşer ve ortada bir dava hakkı yokken, zuhulen tesis edilen ve kesinleşen bir hükmün davacıya tanıdığı hakkı teslim etmek, şekil hükümlerine dayanarak iyi niyet kurallarını ortadan kaldırmak sonucuna doğurur ki, bu durumun toplum içinde yaratacağı huzursuzluk daha büyük olur, kamu düzeni bozulur.
Somut olaylarla belirlenen anılan davalının eylemleri esas alındığında bu kabul şeklinin kesin hüküm konusu olan her uyuşmazlığın yeniden dava konusu yapılması neticesini doğuracağı şeklinde ileri sürülecek itiraz ve kuşkuların da varit olmaması gerekir. Bir kimsenin kendi ayıbına dayanarak şekli usul hükümlerinin arkasına saklanmak suretiyle hak araması, savunmada bulunması da, bizatihi Medeni Yasanın 2. maddesindeki afaki iyi niyet kurallarına aykırılığı oluşturur. Nitekim Yargıtay'ın bu görüşü benimseyen kararları da mevcuttur. (Y.K.D. 1975/12 Sh. 36; A.B.D. 1969/4 Sh. 721 Prof. Dr. Saim Üstündağ Medeni Yargılama Hukuku Cilt II, Kanun Yolları ve Tahkim, 3. Bası, 1977 İstanbul Sh. 112, 113)
7 -Tüm dava dosyalarındaki deliller, somut olaylar, tapudaki aktarmaların ardı arkasına zincirlemeli ve birbirini tamamlayan oluşumu, az yukarıda etraflıca açıklanan hukuk kurallarının ışığında değerlendirmeye tabi tutulduğunda davalılardan (M.A.)'ün sorumluluğunu kabulde duraksamaya yer olmayacağı anlaşılmaktadır. Diğer davalıların da bütün olay ve davaların içinde bulunarak (M.A.)'ün bütün davranışlarından haberdar oldukları halde taşınmazları satın almaları kötü niyetli olduklarının kabulünü gerektirir ve Medeni Yasanın 931. maddesinden yararlanamazlar. Dava, haksız eylem nedeni ile uğranılan zararın ödetilmesi niteliğindedir. Bu nedenle davalılar Borçlar Kanunu'nun 50,51. maddeleri uyarınca birlikte sorumludurlar. Mahkemenin hukuki nitelendirmede, delil ve olayları değerlendirmede yanılgıya düşmesi ve eksik incelemeyle karar vermesi usule ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
Mahkemece yapılacak iş, olayda haksız eylem taşınmaza ilişkin tapu kaydının dava dışı iyi niyetli 3. kişiye geçirildiği günde işlendiği gözönünde tutularak, taşınmazın 3. kişiye geçirildiği gündeki değere göre zarar miktarını bilirkişiler marifetiyle belirlemek, bu yönde tarafların delillerini toplamak, hasıl olacak sonuca göre ödetmeye karar vermekten ibarettir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazine yararına BOZULMASINA, 29.12.1983 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini