 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1983/3320
K: 1983/3395
T: 28.06.1983
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (Edremit Asliye Hukuk Hakimliği)'nce verilen 27.1.1983 tarih ve 210-4 sayılı hükmün temyizen tetkiki taraf avukatları tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı banka vekili, davalının müvekkili bankadan sözleşmeler gereği aldığı ticari kredilerden dolayı (5.210.874,90) lira borçlu olduğunu ve bu borcunu vaki talebe rağmen ödenmemesi üzerine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile genel hükümlere dayanılarak yapılan takibe de haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek davalının itirazının iptaliyle % 15 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, sözleşme süresinin dolmadığını bu nedenle alacağın muaccel hale gelmediğini, % 10'un üzerinde temerrüt faizi istenemeyeceği gibi, ceza evi harcının da müvekkilinden istenemeyeceğini, bankanın ipotek alamayacağını ve takibin genel hükümlere göre değil banka yasasının atıfta bulunduğu 4947 sayılı emlak Kredi Bankası Kanununun 15 ve 20. maddelerinde düzenlenmiş özel takip yoluna başvurması gerektiğini, davacının özel takip yoluyla alacağın elde etme hakkı varken genel hükümlere göre takip yapmasının hakkın suistimali olduğunu ve nihayet ön teminat senetleri için takip yapılmadan ipoteğe başvurulamayacağını ve davacının icra inkar tazminatı da isteyemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiş ve % 15 tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, toplanılan delillere, ibraz edilen belgelere ve alınan bilirkişi kurulu raporuna dayanılarak her ne kadar davacı Vakıflar Bankasının iddia edilen kadar alacaklı olduğu saptanmışsa da 6219 sayılı Vakıflar Bankası Yasasının 11. maddesi hükmü uyarınca bu bankanın ipotekli alacaklar tahsili açısından 4947 sayılı Elmak Kredi Bankası Kanununun 15-26. maddesinde öngörülmüş bulunan özel takip yoluyla takip yapması gerektiği aynı yer icra tetkik merciince de bu yolda karar verildiği görüşüyle esasen özel takip yolu hakkı saklı kalma kaydıyla davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı ve davalı vekilleri temyiz etmişlerdir.
1 - Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı Vakıflar Bankası T.A.O. nun ticari kredi müşterisi ve borçlusu bulunan davalıdaki alacağının tahsili için, yine aynı ilişki nedeniyle davalıdan alınmış bulunan, ipoteğin paraya çevrilmesinde kendi kuruluş kanunu olan 6219 sayılı Emlak Kredi Bankası kanununun 15 ve onu izleyen maddelerinde düzenlenmiş özel prosedüre uymasının zorunlu olup olmadığı, diğer bir deyişle, kendi kuruluş yasasına göre özel takip imkanı olan bankanın bu takip yolu dışında, İcra ve İflas Kanununun düzenlediği genel hükümler uyarınca borçlusu hakkında takip yapma olanağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmış bulunmaktadır.
Her ne kadar doktrinde bazı müelliflerce bu soruya menfi cevap veriliyorsa yani, bankanın behemahal kendi yasasında öngörülmüş bulunan prosedüre göre, ipoteği paraya çevirmesi gerektiği kabul ediliyorsa da, (Bkz. B. Gürdoğan, İpoteğin Paraya Çevrilmesi ve Uygulamada ortaya çıkan sorunlar, T. Bankalar Birliği Yayınları Ankara 1979, sh. 7-8, B. Kuru, İcra ve İflas Hukuku Ankara 1983 Sf. 519-520) 6219 sayılı Yasanın yollamada bulunduğu 4947 sayılı T. Emlak Kredi Bankası kanununun konuyla ilgili 15-23 maddelerinin incelenmesinde, bu hükümlerin emredici nitelikte olmadıkları sadece, bankaya alacağını çok daha kısa zamanda tahsil edebilme imkanı sağlamak amacıyla ve bu hükümlerin ana espirisinin de banka lehine icra işlemlerini kolaylaştırmak gayesine yönelik olarak vaz edildiği açıkca görülmektedir. Ayrıca, İİK.nun konu ile ilgili 49. maddesinde (Rehin Karşılığı yapılan ödünç verme işlerinde Medeni Kanun ile T. Cumhuriyeti Ziraat bankası ve T. Emlak Kredi Bankası'nın özel kanunlarında paraya çevirme hükümleri uyarınca genel hükümlere göre, takip yapabileceği gibi kendi özel yasalarındaki prosedüre göre de takip yapma haklarının saklı tutulduğu belirtilmek istenmiştir. Yasa koyucu tarafından bunun aksi düşünülseydi bu madde hükmünde anılan bankaların ipoteğin paraya çevrilmesi işlemlerinde sadece kendi yasalarına göre işlem yapabilecekleri açık ve kesin bir şekilde hükme bağlanırdı.
O halde, yukarıdaki açıklamaların ışığı altında, 4947 sayılı Yasa hükümlerinin emredici nitelikte bulunmamasına, İİK.nun 49. maddesi de içeriği itibarıyla, özel takip imkanına sahip adı geçen bankaların genel hükümlere göre ipoteğin paraya çevrilmesi için icra takibi yapmalarını önleyici bir hüküm niteliğinde olmamasına, davacı bankanın kendi lehine olan özel takip prosedürü bırakıp, genel hükümlere göre ipoteğin paraya çevrilmesi yoluna gitmesi genel ilke açısından borçlu yararına bir işlem olup, bankanın bu hakkından feragat etmesinin borçlu davalıya bu yönde bir itiraz hakkı vereceği düşünülemeyeceğine ve taraflar arasında akdi ilişkiyi düzenleyen kredi sözleşmelerinde de davacı bankanın genel hükümlere göre takip yapma olanağını kaldıran bir hüküm bulunmamasına ve nihayet mahkemenin hükme dayanak yaptığı ve davacı bankanın özel yasasına göre takip yapmaya zorunlu olduğuna ilişkin Edremit İcra Tetkik Merciinin 22.12.1978 gün ve 1978/24-89 sayılı kararı da bilahare Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 13.3.1979 gün ve 1979/1186-2128 sayılı kararı ile bozulmuş ve bu nedenle bu kararın hükme dayanak yapılma niteliği de bu şekilde ortadan kalkmış bulunmasına nazaran, davacı bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi işlemlerinde kendi özel yasasına göre işlem yapabileceği gibi, bu yola başvurmak istemediği takdirde İİK.nunda düzenlenen genel hükümlere göre de icra takibi yapabileceğinin kabulu gerekir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş davalının bu yöne ilişen itirazının reddiyle işin esası ve bu arada davalının sair itirazları incelenerek hasıl olacak sonuca göre takibe vaki itiraz hakkında bir karar vermekten ibarettir. Bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmediğinden hükmün davacı banka yararına bozulması gerekmiştir.
2 - Yukarıda açıklanan bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda bir numaralı bentde gösterilen nedenlerle davacı banka vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA,iki numaralı bentde açıklanan sebeple davalı vekiıinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve 5000 lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 28.6.1983 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.