 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1983/1891
K: 1983/1919
T: 12.04.1983
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Antalya As.2. Hukuk Hakimliğince verilen 20.12.1982 tarih ve 217/830 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı Mehmet varisi avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalılar Hasan ve Süleyman'dan traktör satışı bedeline karşılık aldığı (85.000) (80.000) ve (60.000) liralık bonoları kaybettiğini, bono bedellerini de senet borçlularından haricen tahsil ettiğini, bilahare senetlerden (85.000) liralık olanının davalılardan Mehmet Nurol'un elinde olduğunun ortaya çıktığını, iade talebine rağmen senedin iade edilmediğini ileri sürerek 85.000 liralık bononun davalı Mehmet'ten istirdatına, diğer Bonoların ise iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Mehmet vekili cevabında, dava konusu 85.000 liralık bononun lehtarının davacı olmayıp Hasan Uçar isimli kişi olduğunu ve senedin ticari ilişki nedeniyle ve ciro yoluyla müvekkiline devredildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar ise, bono bedellerini davacıya ödediklerini bu nedenle haklarındaki davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, toplanılan delillere, tanık anlatımlarına dayanılarak davacı iddiası yerinde görülerek ve davalı Mehmet'in 85.000 liralık bonoya kötü niyetli hamil olduğu görüşüyle bu bononun bu davalıdan istirdatına, diğer bonoların ise iptaline, davalılar Süleyman ve Hasan hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı Mehmet varisleri vekili temyiz etmiştir.
Türk Ticaret Kanununun 690/1. maddesinin affı nedeniyle bonolarda da uygulanması gereken aynı yasanın 669 ve onu izleyen maddeleri hükümlerine göre, rızası olmaksızın bono elinden çıkmış olan kimse, bononun ödenmesinin önlenmesini mahkemeden isteyebileceği ve bonoyu eline geçiren kimse malum olduğu takdirde ise, onun aleyhine istirdat davası açabileceği, öngörülmüş bulunmaktadır.
Dava konusu olayda ise, davacı senetle ne lehtar ve ne de ciranta sıfatını taşımaktadır. Dosya kapsamından davacının senet bedellerini senet borçlularından haricen tahsil ettiği ve onlara makbuz verdiği çekişmesizdir. Yani, davacı senette lehtar olduğu bir an için kabul edilse bile, bu senetten dolayı artık borçlularından bir talep hakkı kalmamıştır. T.T.K.nun 669 ve onu izleyen maddeleri ise, senet lehtarı veya hamiline onun hilafına elinden çıkmış bulunan senet bedelini tahsil imkanı sağlamak amacıyla vazedilmiş bulunmaktadır. Davacı senet bedellerini tahsil etmiş bulunduğunu kabul etmiş bulunmasına göre, anılan madde hükümlerine dayanarak senet iptal davacı açması mümkün değildir. Kaldıki, davacı senetlerin rızası hilafına elinden çıkmış olduğunu da kanıtlayabilmiş değildir. Aksine, duruşmada kötü niyetin ispatı açısından dinlenen tanıklardan ve senette lehtar olarak gözüken Hasan Uçar ve diğer tanıklar davacının bu yöndeki iddiasının aksine senedin lehtar hanesi boş olarak ve davacının rızasıyla Hasan Uçar'a teslim edildiği ve onun tarafından da aradaki anlaşma uyarınca kendi ismini yazarak ve ticari ilişki nedeniyle davalı senet hamili Mehmet Nural'a ciro edildiğini beyan etmiş bulunmaktadır.
Bütün bu hususlar nazara alınarak ve T.T.K.nun 669 ve onu izleyen maddelerdeki dava koşulları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu hususlar gözden kaçırılmak suretiyle dava konusu (85.000) liralık bononun iptaline karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalı Mehmet Nural varisleri vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün bu davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 12.4.1983 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.