 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1983/1126
K: 1983/1289
T: 17.03.1983
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi)'nce verilen 15.12.1982 tarih ve 546-817 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın Karaköy Şubesi'ndeki hesabına (80.000) liralık hamiline çek keşide edip Hüseyin adlı şahsa verdiğini, bilahare çekin dört ciro gördüğünü ve bu arada tahrifat yapılıp (800.000) liraya dönüştürüldüğünü ve bankaca da bu miktarın ödendiğinin anlaşıldığını, müvekkilinin hesabının her gün değiştiğini ve bu kadar büyük meblağın ekseriyetle bulunmadığını, bu kadar bir paranın hesapta olduğu bir anda çekin ibraz edilmiş olmasının dikkat çekici olduğunu, tahrifatın da belirgin bulunduğunu bankanın gerekli dikkat ve ihtimamı göstermeyerek fazladan (720.000) liranın ödenmesine sebebiyet verdiğini öngörerek tesbit ve ihtarname masrafı ile birlikte (727.780) liranın yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesiyle çek taahhütnamesinin 2. maddesine göre hamilin kimliğinin tesbitine gerek olmadığını, davacının çekte tahrifat yapılmasına imkan verecek tarzda düzenlemekle kendisinin kusurlu olduğunu tesbit raporunda kifayetsiz düzenlendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve 7.6.1982 ve 9.12.1982 tarihli bilirkişi raporlarına göre çekte tahrifat yapılıp (80.000) liralık iken (800.000) liralık hale getirildiği, tahrifatın ilk nazarda anlaşılabilecek durumda olduğu halde davalı banka personelince (800.000) lira ödenmekle kusurun tamamen davalı da olduğu sonucuna varılarak (720.000) liranın % 10 faiziyle davalıdan tahsiline, fazla istemin reddine karar verilmiştir. Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve TTK.nun 724. maddesi açık hükmüne göre, tahrif edilmiş çekten doğan bir zararın kural olarak muhatap bankaya ait olması gerekmesine, çekle ödeme yapmayı kabul eden ve müşterileri ile çek anlaşmalar yapan bir bankanın her şeyden önce basiretli bir iş adamı gibi hareket ederek gerekli dikkat ve ihtimamı göstermesi ve tereddüt halinde çeki uzman kişilere inceletmesi ve gerektiğinde keşideciden tahkik edip alacağı cevaba göre hareket etmesi lazım gelmesine, davalı bankanın ise bu hususlara riayet etmeden tahrif edilmiş çeki ödediği anlaşılmış ve olayın niteliği itibariyle de anılan maddede yazılı kurtuluş beyyinesinin davada söz konusu olamayacağı sonucuna varılmış olmasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), 21.600 lira temyiz ilam harcından peşin harcın mahsubu ile temyiz edenden alınmasına, 17.3.1983 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, keşideci davacı, muhatabı davalı banka görünen ve 26.6.1981 keşide tarihini taşınan çekin davacı iddiasına göre (80.000) lira olarak doldurulmuş olmasına rağmen aynı gün 4 ayrı ciro muamelesi gören bu çekin gerek rakkam hanesinde ve gerekse yazı ile yazılan değer kısmında tahrifat yaparak, hem rakkam hanesi ve hem de yazı ile yazılı bulunan kısmın (800.000) liraya çıkarılması sonunda davalı bankanın, davacı hesabından, (720.000) lira daha fazla ödemek suretiyle, davacının, zarara sokulduğu iddiası ile tazminat isteğine ilişkindir.
Herne kadar TTK.nun 724. madde hükmüne göre, sahte veya tahrif edilmiş bir çekin ödenmesinden meydana gelen zararın tazmini yükümlülüğü o çekin muhatabı olan bankaya ait ise de, keşidecenin gerek çek defterini iye saklamaması suretiyle ve gerekse sair kusurlu bir hareketi sonucu zararın meydana gelmesine sebebiyet vermesi halinde, muhatap bankanın bir nevi (kurtuluş beyyinesi) ikamesi suretiyle, zararın tamamından veya bir kısmından kurtulması daima mümkündür ve dairemizin yerleşmiş içtihatları da bu doğrultudadır. Mahkemece hükme dayanak yapılan 7.6.1982 ve onun eki olan 9.12.1982 tarihli 3 kişilik bilirkişi kurulu raporlarınan da anlaşılacağı veçhile, keşideci davacı (80.000) lira olarak düzenlediği çekin rakkam hanesine (80.000) lirayı yazarken bu rakkamları araya herhangi bir (0) ilavesine ve bu suretle çekin (800.000) liraya çıkarılmasına imkan vermeyecek şekilde aralık bırakmadan yazmamış ve 80.000 lirayı tırnak içine de almamış bulunduğu gibi aynı çekin yazı ile yazılan kısmını da (seksenbin) şeklinde ve bitişik olarak yazmayarak araya yazı ilavesine imkan verecek bir şekilde ve mesafeli tarzda diğer bir deyişle tahrifata elverişli şekilde düzenlemiş olması, kanaatımızca davalı bankanın tahrif edilmiş işbu çekten dolayı tam kusurlu sayılmasını mümkün kılmamaktadır. Kaldı ki, davacının bu türlü hareketi kendisinin tacir olması nedeni ile TTK.nun 20. maddesinin tacirlere yüklediği basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğüne de aykırı düşmektedir.
TTK.nun 1. maddesinin yollaması nedeni ile BK.nun 98/f.2 ve aynı Kanunun 44. madde hükümlerine göre ve davacının belirtilen müterafik kusuru nedeni ile meydana gelen zarardan davalı lehine hiçbir indirim yapılmaksızın davalının tam kusurlu sayılması doğru olmadığı kanaatı ile onamaya ilişkin ekseriyet kararına katılmadığımdan, belirtilen nedenle hükmün bozulması oyundayım.
KARŞI OY YAZISI
Çek, diğer kambiyo senetlerindeki vad-zaman unsuru ve takip zorluğundan uzak olarak, bankada karşılığı bulunduğu anlamını da taşıdığından ve en çabuk, en kolay yoldan hemen tahsil olanağı verdiği için ticari ilişkilerde olduğu kadar günlük yaşantımızda da en çok itibar edilen, benimsenen ve güvenilen ödeme şeklidir. Böyle olunca çekin bu önemli niteliği ile muhatap bankanın TTK.nun 724. maddesi uyarınca (sahte ve tahrifedilmiş çekten sorumluluğu) hükmünü birlikte gözönünde tutmak ve davadaki olguyu da buna göre değerlendirmek, hem adalete hem de hak ve nesafet kurallarına uygun düşer.
1- Çek ibraz edildiğinde bankaya düşen görev ne olabilir? Banka tedbirli bir tacir gibi hareket etmiştir, denebilmesi için nasıl bir davranışta bulunmalıdır? hangi hallerde banka çek hamiline ödediği parayı ayrıca keşideciye yani çek hesabı olana ödemek zorunda kalacaktır? Çekte sahtelik ve tahrifat nasıl araştırılacak ve hangi hallerde banka çeki ibraz edene ödeme yapacak veya yapmayacaktır? Çek kendisine ibraz edilen banka objektif ölçüler içinde ve çekin çabukluk ve kolaylık ilkesini de zedelemeden, gerek düzenleme biçimi ile yasaya uygun olup olmadığı rakam ve yazılarda açıkca gözle görülür biçimde bir tahrifat, sahtecilik, kuşku uyandıran bir durum bulunup bulunmadığı yönünden çeki incelemek, hesabın bulunduğu şube dışında ibraz edilmişse ilgili şubeden provizyon almak ve ödeme yapacağı kimsenin kimliğini saptamak suretiyle tedbirli bir tacir gibi davranmış olacaktır.
Gerçekten olayımızda da davalı bankaya ibraz edilen çek bu açıdan incelendiğinde, kuşku uyandıracak hiçbir yasal noksanlık veya açık bir tahrifat görülmediği, böyle bir izlenim de vermediği açıkca anlaşılabilmektedir. Üstte rakam olarak (80.000) yerine ortaya bir Sıfır konmuş denmekte olup bu sıfırlardan biri kaldırıldığı takdirde 8 veya 80 rakamı ile ondan sonraki üç sıfır arasında normal olmayan bir açıklık kalacağı gibi, yazı ile (sekizyüzbin) kelimesinin de (Seksen) kelimenin değiştirilmesi ile meydana geldiğine dair en küçük bir emare dahi yoktur. Kaldı ki bütün bu rakam ve el yazılarının aynı el mahsulü olduğu da açkıca görüldüğüne ve çekin iddia edilen aslındaki rakam ve yazılar ve alttaki imza keşideci davacı tarafından yazıldığı kabul edildiğine göre bir değişiklik yapılmış bile olsa yine keşidecei davacı tarafından bir saik ile çekin düzenlenmesi sırasında yapılmış olduğu veya davacının el yazısı karakterinden doğduğu kabul edilmek gerekir. Çeklerin el yazısı ile doldurulmasını engelleyen bir yasa hükmü olmadığı gibi, herkesin kitap harfi ile veya çok düzgün yazması da beklenemez. Zaten bilirkişilerde raporlarında buna değinerek ilavelerin veya değişikliklerin çeki yazan aynı şahıs tarafından yazılmış olup olmadığını anlayamadıklarını bildirmişler. Hatta bununla da yetinmeyerek çekteki yazılı kısmın iğfal kabiliyeti bulunmadığını vurgulamışlardır. Şu halde uzman bilirkişiler bile çekin ibraz edilişi sırasında kuşku uyandırmaz nitelikte olduğunu belirttiği halde bankanın bu çeki kabul edip ödemesi hatalı sayılabilir mi? Her zaman banka bir çeki ödemeden sahtelik veya tahrifat olup olmadığını bir bilirkişiye tesbit ettirmelidir denebilir mi? Bu görüşe yer verildiği takdirde her çek için bankanın önce bir bilirkişi incelemesi yaptırması gerekir ki bu da ne çeklerin üstün vasfı olan çabukluk, kolaylık hemen ödenebilirlik ilkesine ne de yasaya ve uygulamaya uygun düşer.
2) TTK.nun 742. maddesi mutlak olarak bankanın sorumluluğu şeklinde dar anlamda alınırsa, bizzat keşideci bunu kötüye kullanabilir. Çeki kasten değişik ve karışık yazabilir. O haliyle ciro edip cirantalarla işbirliği yapabilir. Sonra da fazla ödeme yaptığı iddiası ile bankayı takip edebilir. Hatta başka şubeye ibraz edilen çekte imza ve yazı benzerliği araştırılması da imkansızdır. dava konusu çek de aynı gün 4 ciro görmüş ve aynı gün ödenmiştir. Ancak tahrifat varsa kim tarafından yapıldığı belli olmayıp davacı sadece bankayı dava etmiş, cirantaları hasım göstermemiştir.
3) Bir an için bilirkişi raporunda belirtilen şekilde keşidecinin yani davacının çeki tahrifata elverişli biçimde rakamlar aralıklı ve noktalı, yazı ise aralıksız olarak doldurmak suretiyle tahrifata fırsat hazırladığı kabul edildiği takdirde de Sayın Doğanay'ın da belirttikleri üzere hiç değilse müterafik kusur esasına göre bir oranlama yapılarak davalı bankadan en çok o kadar bir miktarın tahsili gerekirken tamamına hükmedilmesi de doğru olamaz.
Bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken TTK. nun 724. maddeye dar anlam verilerek ve olguya ters düşecek şekilde tahsile karar verilmesi hükmün bozulmasını gerektirir kanısındayım.