 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1983/1064
K: 1983/1716
T: 05.04.1983
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Adana As. 5. Hukuk Hakimliğince verilen 21.12.1982 tarih ve 569/822 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin (120) ton pamuğu 19.12.1980 tarihinde borsa alım-satım beyannamesiyle davalıya kg.mı (135) liradan sattığını ancak davalının satış bedelinden bakiye (317.768,40) lirayı pamukların rutubetli olmasından bahisle ödemeye yaraşmadığını ileri sürerek bu miktarın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, pamukların tesellümünden sonra yapılan kontrolde normalinden fazla rutubetli olduğunun ortaya çıktığını, bu durumda davacı ile varılan şifahi mutabakat gereğince davacının dava konusu miktarın rutubet farkı olarak kesilmesini kabul ettiğini, bu nedenle yönetmelik gereğince borsa hakem heyetine başvurulduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanılan delillere ve davacının isticvabına göre, davalının ayıp konusunda borsa yönetmeliğine uygun işlem yapmadığından sonradan bu hususu tanıkla ispatlayamayacağı görüşüyle ve davacı tarafından eda edilen yemine dayanılarak davanın aynen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece davanın reddinde hükme dayanak yapılmış bulunan Adana Ticaret Borsası Alım-Satım Yönetmeliğinin 39 ve 41. maddeleri, bu yönetmeliğin numune üzerine yapılan pamuk alım satımlarında hususi hükümler başlıklı bölümünde yer almış bulunmaktadır. Anılan madde hükümlerinde ise, bu şekilde yani numune üzerine yapılan satımlarda kaliteye vaki itirazın şekli, süreleri ve bunun sonuçları düzenlenmiştir. Oysa, dava konusu uyuşmazlık, malın kalitesi ile ilgili bulunmayıp, pamuk emteaşının ihtiva ettiği nem oranı ile alakalıdır. Nitekim, aynı yönetmeliğin 63. maddesinde pamukların azami 9 8,5 oranında rutubetdli olabileceği, bu orandan fazla rutubet olması halinde ise alıcıya malı reddetmeye yerine % 8,5 veya daha aşağı rutubette malı istemeye rutubet nisbetinin % 8,5'a icra etmek suretiyle kilo farkını tenzil etmeye muhtar olup, satıcı kilo farkının tenzilini kabule mecburdur.) şeklinde ve kaliteye itiraz dışında değişik sonuçlu bir hüküm getirmiş bulunmaktadır. Bu maddede aynı yönetmeliğin 39. maddesinde belirtilen itirazla ilgili süreler yer almadığına göre, emteanın rutubetli çıkması halinde artık bu maddedeki süreler değil, ticari alım-satımla ilgili T.T.K. 25/3. maddesinde ayıpla ilgili süreler uyulup uyulmadığının araştırılması zorunlu bulunmaktadır. Davalı alıcı vekili savunmalarında müvekkilinin malın 20.12.1980 tarihinde kendisine tesliminden sonra 22.12.1980 tarihinde özel cihazla yapılan kontrolde % 8,5 üzerinde, % 9,4 oranında rutubet ihtiva ettiğinin anlaşılması üzerine keyfiyetin derhal satıcı davacıya şifahen bildirildiğini, davacının da bu husussu kabul etmesi üzerine, rutubet farkı yönünden yapılan hesaplamaya göre bulunan 317.768,49 liralık alacağın davacı hesabına borç kaydedildiğine ilişkin 31.12.1980 günlü dekontu düzenleyerek davacı satıcıya gönderdiğini bildirmiş bulunmaktadır.
Bu durumda açıklanan savunmanın tahkniki bakımından mahkemece yapılacak iş; öncelikle 31.12.1980 tarihli dekontun davacı satıcıya hangi tarihte tebliğ edildiği soruşturulup tesbit edildikten sonra, davacının 20.1.1981 günlü ihtarnamesinin T.T.K.nun 2363. maddesinde gösterilen 8 günlük süre içinde gönderilip gönderilmediği saptanmalı, şayet dekonta itiraz bui süre içinde yapılmamışsa o takdirde davacı tarafından yapılan ayıp ihbarını kabul etmiş sayılacağından bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmelidir. Böyle değil de itirazın belirtilen süre içinde yapıldığı sonucuna varılırsa, o zaman davalı tarafa, ayıbın malın rutubetli olması hususu mevcudiyeti ve ayıp ihbarının süresinde ve şifahen yapıldığını ileri sürmesi ve bu hususu tanıkla ispat etmek istemesi karşısında, Dairemizin yerleşmiş içtihatları uyarınca ihbarın süresinde yapıldığı iddiası konusunda tanık dinlenmesi mümkün bulunduğundan, davalı alıcının bu konuda dinletmek istediği tanıklar dinlenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
Bu hususlar nazara alınmadan davanın yazılı olduğu şekilde kabulüne karar verilmesi yerinde görülmediğinden hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA bozma sebeb ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 5.4.1983 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.